PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
Eline aldığın bir şeyin ‘dediğini’ anlayamazsın. ‘Seni eline alanın’ dediğini anlarsın
Kitap, İNSAN’dır. Ağızdan çıkanın ‘sözlerle taşınmasına’ nakil,
yazıya aktarıldıktan sonraki haline PAPİRÜS deriz
Ve içte açılmayıp setap halde kalmış Kitabın, yazıyla çalışanına da papirüs diyoruz
Böylece “Kitaplarına iman*”emri, ‘papirüslere, yazılara iman’ demek değildir
Kitap, insanoğullarının matbaadan çıkartıp okudukları papirüsler değildir
Kitaplarına iman şartından kasıt, ‘zebur-tevrat-incil yani yazılı Kuranlar’ değil
her biri OKU’lu kitap olan nebiler ve bu nebilerin her çağdaki resulleridir
Her çağda resullere aktarılan olarak akıp götüren bu kitaplarına iman et!
‘Kitap Ehli’ denen Kimdir, Kimlerdir?
Açılmayıp setap halde kalmış ve yazıyla çalışan kitabın, seni ‘kitap ehli’ yapmaz
Yazı okuman, seni ‘Kendilerine Kitap Gönderdiklerimiz*’ ehlinden yapmaz
Kitap Ehliyim demek basit değil! Kitap Ehli sözünün manası-maksatı saptırılmıştır:
Kitap Ehli, elinde-evinde tuttuğu papirüsü okuyup ‘alfabeden inanan! kitle’ değil
Kitap Ehli, OKU emrine muhatap alınıp kendilerinde Kitabı açılmış resul kişilerdir
Kitabın, OKU’yla çalışması lazım. Emrolunduğun budur
‘Kendilerine kitap gönderdiğimiz’ demek kendilerinde kitabı açtıklarımız demektir
‘Ellerine papirüs tutuşturup vaaz yekindirttiklerimiz!’ değildir
‘Papirüse biat ederim’ demekte ne varmış, bunu zor kabiliyet mi sanıyorsun?
Kulağını çeken mi var?
Eğitim, aşağılık nefsi ‘tam karargahında’ görmendir. Onu orada basmandır
Hiçbir papirüsün, matbaa mürekkebinin onu sende aşağıladığını gördün mü?
İşte, usta bunu yapar
Usta, senin korsan nefse öyle bir temas eder ki bir nazardan tutuşur da
otomatik olarak aşağıların aşağısı o cehenneme kendini kendin sürersin
Bu otomatiğe sünnetullah denir. Bu ateşten geçmeyen de eğitimi-İslam’ı unutsun
Kağıttan-papirüsten-alfabeden-tutuşan bir nefs gördün mü hiç güzelim?
Amma kendi odununu ateşe döndüren aşk sahipleri senin odunluğunu tutuşturur
Özünde yatan bilgiyi (Rabbının adı ile) OKUmadıkça
önüne getirilmiş yazıyı (Kafa’nın adı ile okudukça,) şayet buysa
o zaman ‘Kuran’ diyerek okuduğunu ‘papirüs’ yapmış olursun
Şayet şuysa ‘Kendilerine Kitap Gönderilmişlerden’ olan ‘Kitap Ehlisindir’
Kuran, bilinçte setaptır. ÖZ’ünde açıldıysa kitabın sana inip Kuran olmuştur
Açılmayıp bekliyorsa zanlarınca virüslenip EL’ine konmuş, papirüs olmuştur
İnsana inenine Kuran, matbaadan çıkıp ‘ellere inenine’ papirüs diyoruz
Papirüs dediğimiz budur. Papirüsler hidayet etmez, papirüs Şeytana inmiştir
Kulak zarına inen de papirüstür. Çünkü Kuran’ın inişi, kulak zarına değildi!
Yoksa, bilinçte kurulmuş Kuran’ın “insana sesleniş nidasını”
yazı olarak bir duvara kopyala yapıştırlarsak.. o halde düşün:
Bu badanalı duvara ‘Kuran indi’ diyebilir miyiz? İşte papirüs dediğimiz budur
Okumak, duvardaki ‘badanadan alfabeyi’ okumak değildir
Kuran sana inerse Kuran’dır, böylece Kitap İnsan olur, Kitap İnsandır deriz
Sana inerse senden öncekilere de inmiştir! Ama sana inmemişse
nereye ne indiğinden ne haberin vardır ne de bu inişle bağlantılı değilsindir
Bu inişi gerçekleştiremediğinin cezası içinde yaşar durursun
Duyduğun huzursuzluk-sıkıntı-güvensizlik, mesuliyeti anlamamaktan oluyor
Bunu aramakla mesulsün! Buldum sanıp hikayelerle oyalanmayı iş edinme
İçte açılmayıp setap halde kalmış Kitap’ın, yazıyla çalışanına papirüs diyoruz
Açılmayıp setap halde kalmış yazıyla çalışan kitabın, seni ‘kitap ehli’ yapmaz
Yazı okuman, seni ‘Kendilerine Kitap Gönderdiklerimiz*’ ehlinden yapmaz
Kitabın, OKU’yla çalışması lazım. Emrolunduğun budur
‘Kendilerine kitap gönderdiklerimiz’ demek, ‘kendilerinde kitabı açtıklarımız’
demektir. ‘Ellerine papirüs tutuşturup vaaz dinlettiklerimiz’ değildir
VAHİ Nedir?
Her şeye kendi bilgisi verilir
Cahiller der ki:
— “Vahi sadece peygamberlere gelir! Evliyalara İlham gelir! Kem-küm!”
— Hayır! Her şeye kendi bilgisi verilir. Vahiden her canlı nasibini alır
Kimi kaynağın özünden içer, bu ‘vahidir’ Kimi barajdan içer, bu ‘ilhamdır’
Kimi terkostan, kimi termostan içer, bu ‘esenliktir’
Oysaki Vahiden beslenir bütün mevcudat. O, her taşına-toprağına vahyeder
Arı’ya vahyeden, Zürafa’ya da vahyetti! Etmedi mi?
Vahi, bir şeye kendi bilgisinin verilişi. Kuran, İnsana İnsanlığının inişi
Bir şey sana inerse Okursun! Öz-yapın ‘sende kurulursa’ Okursun
Peki, ya inmezse? Bu halde kişi, varlığında kendi bacakları üstüne basamaz
Havada asılı kalmış kar tanesini OKU da yararlan hadi! Mevsimine ne fayda?
‘CEMRE SİLSİLESİ’ dışında bir hareket olur. İklim dışı bir şey, sana ne fayda?
O kar tanesi inip dünyanda yaşarsa Okursun ki bak sen onunla neler yaptın?!
İnme, Koordinat Meselesi Değildir
Felç inmesi, nasıl bir koordinattan inme değilse
Kuran’ın da inmesi 2 metreden bir inme değildir
Kuran, insana insanlık bilgisinin inişi
Vahiy, hem bunun iniş yöntemi olup hem bir şeye kendi bilgisinin verilişi
Bunu böyle anlamamış olup kafalara meal indiren müşriğin,
(değil anlayış) önce bir bakış sorunu var. Bu da ‘din farkı’ demektir
Kitabı ‘insanlığın varlık kodu’ olarak anlayıverirsen
varlıkların kodu varlığın kendi üzerinde yazar, dışarıdan bir sayfada yazmaz
Sende olanı OKUyup anlamadıkça
özünde yatan bilgiyi (Rabbının adı ile) okumadıkça
önüne getirilmiş yazıyı (Kafa’nın adı ile okudukça,) şayet buysa
o zaman ‘Kuran’ diyerek okuduğunu ‘papirüs’ yapmış olursun
Böyle birinin başka kitabı (asıl kitabı, Kuran’ı olmaz/Levhi Mahfuz’u olmaz)
Papirüs hep seni sana anlattı ama sen komşuya (senden gayrına) vurdurdun
Müjdelerin hoşunu, kendine tuttun. Nakıslığı komşuna vurdurdun
Sana mükafatın yolları, komşuya mücazat kurşunlar
Bu nedenle bilincinde kurmadığın Kuran’ı, kendine ‘papirüs’ yaptın
Botaniği Papirüs olanın, ŞİRKTİR mahsulü
Kitap, sadece sana (tek İnsan’a) iner de senin ŞUURUNDA kurulursa
işte o zaman, şu ‘Kendilerine Kitap Gönderilmişlerden’ olan ‘Kitap Ehlisindir’
Kuran’ın ‘bütün topluma inmesi’ şeklinde bir yanılsamadan hareket edilirse
o zaman bunu ‘papirüs’ yapmış oluruz. Bir papirüsten bahsediyoruzdur!
Papirüsler topluma/yığınlara iner, Kitap İnsanlığa…
Hangi bir Kitap, topluma ve nerede inmiş.. hani?
İnmişse de inmiş! Sana ne? Sen iklimin dışısın. Sana ne fayda?
“Gönderildi ama indirmedikse!” buna ne demeli? Vurgularsak:
‘Cemre Silsilesi’ dışında bir harekettir. İkliminin dışı bi şeyin sana faydası ne?
Kuran’ın yazılı metin olarak Şeytan’ın eline, diline aldığına Papirüs diyoruz
Aslen Mümin’e inen öz bilgiyi kendi zannına yamayıp yaşayana da papirüsçü
KİTAP, tüm topluma inmez de İnsanlara bir bir iner? Bunu sonra açıklayacaz
Önce şu PAPİRÜS’ten kastımızı iyi anlayalım:
Eline aldığın bir şeyin ‘dediğini’ anlayamazsın. ‘Seni eline alanın’ dediğini anlarsın
PAPİRÜS Nedir? Gayet Açık Anlatıyoruz
İzahların bir kısmı Bilinçaltı (2) yazısındaysa da birazını burada görelim
Kitap, İNSAN’dır. Ağızdan çıkanın ‘sözlerle taşınmasına’ nakil,
yazıya aktarıldıktan sonraki haline PAPİRÜS deriz
Sana derler ki: Bu söylediğin Kuran’da nerede yazıyo?
De ki: “Sende Kuran var mı? İlkin buna bakmak lazım”
Kuran, bilinçte setaptır. ÖZ’ünde açıldıysa kitabın sana inip Kuran olmuştur
Açılmayıp bekliyorsa zanlarınca virüslenip EL’ine konmuş, papirüs olmuştur
İnsana inenine Kuran, matbaadan eline inenine papirüs diyoruz
Papirüs dediğimiz budur. Papirüsler hidayet etmez, papirüs Şeytana inmiştir
Kulak zarına inen de papirüstür. Çünkü Kuran’ın inişi, kulak zarına değildi!
Kuran ne, bunu bilmek-öğrenmek-edinmek.. bu setabı bilincinde açarak
insanlık bilgisini insan amaçlı olan şu SANA indirmen lazım ki kendini bilesin
Papirüsçü Kimdir?
O şeyin Kuran olması için
kelamın en iç alemden dışa çıkışının ‘o anda gerçekleşiyor’ olması lazım
Zaten özden tene inmişi (arz’a inmişi/dışa çıkmış olanı) bu kez de matbaa ile
ha gayret beyne sokmayla akla öğrettiğini sanan kimseye papirüsçü deriz
Bu papirüsçü müşriklerin peygamberi vardır, peygamberleri Hz. Papirus!
Eşhedüsüzler bunlardır
Öğrenmek bilmekle, bilmek özden tene indirmekledir. Şahit olmak budur
Papirüs bilgisi, ‘laf bilgi’dir
(*) Ayet
Papirüsçüyü Tarif Ettik. Papirüsçülük De Şu Olmuş Olmaz Mı?
Zaten özümüzdeki insanlığın, kendinden inişle Kuran olan hal-i gerçeğimizin
‘sayfalara matbaalanmasıyla’ (ha gayret) buradan tekrar gerisin geriye
bu kez de şartlanmış kafalarımıza yamanmasına papirüsçülük diyoruz
Papirüsten eğitim olmaz, iman tesis edemez. Papirüs, eşhedü yaşatamaz
Hiçbir siyasi erk, birilerinin eline papirüs, altına makam vererek:
‘siz eğiticisiniz, dini -topluma doğru anlatma görevini size verdim’ diyemez
Bu kural niye böyle bir sünnetullahtır? Çünkü papirüsü ele geçirmek kolay!*
Amma Kuran’ı indirmek, setabını gönüle kurmak, eğitici usta olmak öyle değil
(*) Siyasi erk, “Papirüsten ‘anlaşılacak olanı anlayanlar’ teşkilatı kurar, Diyanet budur!
Din öğretmede otorite gösterdiği bu memur takımını da parayla kendi emri tasarrufuna alır
Papirüsün ele geçirilmesi böyle olur, bkz.
“O’nu Biz İndirdik, Biz Koruyacaz*” Ne Demek?
Haydi korusaydı ya ‘mealen bozulmuş müşriklerin ellerindeki papirüsleri?!’
Allah, Mürekkeplerinizin Bekçisi Midir? Matbaalarınızın vardiya amiri midir?
Hoca, anlamadığı şeyi noktası-virgülü değişmeksizin elinde tutsa ne yazar?
Yanlış meallendirenin ve de ondan işiten toplumun o kitabı korunmamıştır!
Kitabın ‘değişikliklere uğraması’ demek, bu demek oluyor mu, olmuyor mu?
‘Onu biz indirdik’ demesi, hidayetin işleticileri olan nebi ve resullerinin adına
temsili söylemesidir; tıpkı koruyacak olan (resulleri kimler ise) onların yerine
temsilen ‘biz koruyacaz’ demesinde’ olduğu gibi…
Demek ki KİTAP böyle korunuyor! Matbaa veya Kütüphane bekçiliği ile değil
İnsan, Allah’ın taahhütünü muhafaza ettiği için kendi koruma altında yaşıyor
O’nu yaşattığı için yaşıyor. Diğerleri ölü! Dirilmeleri için ‘Yasin‘ bekliyor!
Ya SİN, Ey İNSAN (ey.. artık Muhammedi olan!) anlamındadır
— Ey kitabı kendisine açılmış resul kişi!
HANGİ MİRAÇ?
Cemaat, bir-bir yürüyemeyip ‘bari ekip halinde ilerleyelim beyler’ işi değil!
Yalnız yürünen yolun sonunda bir panayırlaşmadır
Vakit namazına tek tabanca eğilmeyenin, ‘bari beraber bir CUMA’sı değil
artık ‘nice yalnız geceler sonucunda’ kurulan bir panayırın vaktidir
Tam tersini yapıyoruz, NİÇİN?
Anneler günü-evlatlar günü? Ve Allah Günü?
Ne anne aptal, ne evlat!.. ‘Ne de bunu yiyen allah’ var!
Arefesi olmayanın bayramı olmaz! Olursa bu başka gündem, başka panayır!
Miraç’ın Ön Şartlarını Yerine Getiriyoruz Evvela
DİNLER denen şey,
Nebiler arası her çağın, belirli bir Muhammed seviyesidir
Ölçü tamamlanmıştır, ‘dinler’ yok! Dost Muhammed’le insan gerçekleşmiştir
(Miraç bahsi ayrıntılı yazı: MİRAÇ Nedir? Kutlanılması Nerede Görülmüş?)
PAPİRÜS KAFA KOMİTACILARA Şunu Sorarız:
Nebilerin SONUCU olan, artık bundan öte nebilik de olmayan bir gerçekte
Allah rasulü KİME ÖRNEK OLMAK İÇİNDİ?! Bu soruyu sağlam soralım
Yaşadığı hayat, ‘ilim-tatbikat’, kendinden sonra gelecek bir nebi için miydi?!
Miraç, kendi için olsaydı ‘çıktığını söylemek emrini’ yerine getirir miydi?
Yediği yemeği, ya da ‘Hendek’te açlığını sakladığı gibi saklayamaz mıydı?
NEYE-KİME örnekti.. başka da nebi gelmeyeceğine göre!?
AllahResullerinin örnekliği, herkesin bir yerde başına geleceğin temsilidir
Nebilerin kendilerinden sonrakilere örnekliği, başka ne demektir, düşün!
Allah Rasulü, hem çağında hem kendisinden sonraki resullere örnektir
Avama örnek değildir. Avama, ‘örneğin haberi’ olarak uyarıdır. Uyana!
Resullerine ise örneğin müjdesidir. Kendini her devirdeki ashabına ikramıdır
Nebi son nebiyse kendisinden sonra başka da nebi mümkün olmadığına göre
o zaman AllahRasulü Miraç’la ilgili bilgiler verirken:
‘Benden sonra gelecek nebilere iyice anlatın. Miraç’a şu vakitlerde çıkılır,
şunlar olur, böyle olur (gibi) onlar bu dediklerimden örnek alsınlar
İyice nakledin bu dediklerimi’ demesinin de mümkünü olmadığına göre
o zaman bu konular gibi özel konularını niye anlattı?!
Miraç’a çıktığını kendi bilirdi (mademki sonra kimse çıkmayacak, öyle ya?!)
Demek ki nebilere değil.. kendisinin yolunu takip edenlerine anlattı
kendisine her devirde inananlarına anlattı
Tüyolarını verdi, bazı işaretleri de en yakınlarına verdi, bildirdi
O zaman bir kimse ‘o peygamberdi Miraç’a çıkar, biz çıkamayız’ nasıl der?
Çıkana da ‘hadi oradan sen peygamber misin, peygamber mi oldun?’ diyemez
Çünkü örnek olduğundan kasıt, sen onun huyu-suyu-canısın demektir
Aklın bir köşesindeki kartpostala baka baka kostüm kuşanıp oldum işi değil
Sen ‘kostüm’ giyersen olmaz. Sen O’na kostüm olacaksın, O seni giyecek!
Allah, Kuran’ını böyle indirir, böyle korur. Hep böyle indirdi, böyle korudu
Hiç değilse ölünce ‘başın sağ’ olur, başın sağ olsun deseler de demeseler de
Elinde papirüsü sallayıp, onu bunu şeriata davet etmek de neymiş?
Sen kendi başına bir akıl davet et bi hele ‘ey.. SİN adayı!
• Allah Rasulü, Hem Allah’a İman Etmenin,
Hem İnsan’a İman Etmemizin Ölçüsüdür
Resuller,
ölçülerin tamamını/en kafisini üzerinde taşır. ‘Sen ne kadarını görürsen!’
Kafa, salt papirüse baktığından ölçülerin tümünü arıyor günün rasullerinde
İyi de senin bakışta, ‘GÖRDÜĞÜNÜ OKUYAN’ bir hüner yok ki göresin!
Görme işlevini papirüsteki hecelerle ihata eden, inatçı kurnaz kafa!
Resul kişide nebiden ziyade ‘nebiliği’ görmelisin ilkin:
Nebiliğin her devirde gerekliliğini.. nebiliğin (resullerle) sürekliliğini…
Yani tıpkı ayetlerin sürekliliği gibi
Son nebiden sonra hiç nebi gelmeyecek demek,
son nebinin ötesi diye bir şey yok demektir
Onla gelen(onun getirdiği) ilim ve hakikatin ötesi veya dışında başka doğru,
başka bir son ölçü yok demektir
Yoksa ‘artık Muhammed, hiç gelmeyecek’ demek değildir
Gidiş-geliş diye bir mekan yok, zaman zaten yok!
Nebi olarak gelmeyeceği için rasuller olarak gelir
Onun gibi tam ve tüm ölçüde ondan başka hiç kimse olamayacağı için
sen sadece ‘sana lazım olan kadar’ değerleri görürsün göreceğin kimsede
Bu, senin ‘hak ettiğin kadar görmen’ yasasıdır. Arayışın kadar kavuşursun
Görebilir de bu ahlak ve tutumla tutumlanırsan ne ala! Başka da rehber yok
O, her kulun ‘son noktasını’ ortaya koydu, daha ötesi yok
Her kulun kısmi kapasitelerinden de örnekler verdi, zirvenin örneği içinde
Niçin Allah rasulü? Çünkü O Allah’ın rasulü de ondan!
Sağlığında dost ashabın her biri de nebinin rasulleri ama!
Kendisinden sonra da elçilik devam eder
Gelen bütün rasuller de nebinin rasulüdür! Allah’ın rasulüdür. Hiç fark yok
Allah rasulü-Nebi rasulü, fark etmez senin için. Kelimeye-kavrama takılma
Son Nebi, yanı başlarında sağ olduğu için
bu dost ashaba ‘nebinin rasulleri’ denmesine gerek yoktu
ASHAP sözü her şeyi anlatır, anlayana… GÖREN!!! Neyi gören?
Nebinin yaptıklarını gören!!! Neler yaptığını her bakan görebildi mi?
Miraça çıkışını gören!!! (örnek)
‘Bilen-işiten-duyan, çıktığına inanmayı tercih edenlerden olan’ demiyoruz
Kendisinden sonra gelmeyecek bir nebiye ölçü olan bir miraç değil
Artık gelmeyecek bir nebiye ‘hiza-hakikat’ gösteren bir miraç değil
Düşün! Her ayette uyarı: ‘Hiç akletmez misiniz?*’ iken peki ya şu:
— “O peygamberdir Rab’la konuşur da çıkar da!!!”
— Peki, sen necisin?
Dost Muhammed, Dostlarını MİRAÇ’A ÇIKARANDIR
Kabalacısı çıkmış Miraç seferine! Masoncusu çıkmış Miraç seferine
Saymayalım çok oğlu çok.. çık oğlu çık (tabi ki nere kadar?!) E sen necisin?
Yahu bu Miraç, öyle bir şeymiş ki
İyi-kötü diye ayrı-ayrı seferler tertiplenmiyormuş! Alemde tek maraton!
Şunlar katılır bunlar katılamaz diye bir şey yok
Sadece PAPİRÜS KAFALAR katılamaz, bunu söyleyelim
İşte dost Muhammed, dostlarını MİRAÇA ÇIKARANDIR
Nebiye bunun için iman edilir, ya ne ya?
Bu insanın kellesini kessen kanı MUHAMMED der de akar
Tüm bilincini kaybetse aynı anda tekrar tekrar bin kez Müslüman olur
Bin kez Ashap olur. Çünkü o ‘OL’du artık
Oluşunun anları, ‘tarihte gezer-dolaşır-yaşar-yaşatır’ Rasuller böyledir
AbdüHU ve RasulüHU bu demek
Papirüs Kafa’nın kitabında, okuduğu hiçbir hecede bu hakikat, tabi ki yok!
Hiçbir gerçek, perdesiz değil de o yüzden yok!
Bulamaz. Gözünün önündekini bulamaz da okuyamaz da
“Onlar, dudaklarını bükerek okurlar*” diyor
“Bakarlar ama görmezler, kördürler. İşitmezler, sağırdırlar*” diyor
“Gökleri-Yeri kim yarattı diye sorsan muhakkak ‘Allah’ diyeceklerdir*” diyor
Bununla ‘müşriklere ne denmek istendiği’ aşağıda anlatılacaktır
NEBİYE İman Etmeyi ‘622 TEMMUZ İNSANLARINA’ İhale Et!!!
Miraç emrini (ki ‘ulaşın bana’ diyor, zaten ‘dönüşünüz bana’ olacak*)
Bunu dünyada gerçekleştirin*, diyor. Emrediyor. Buna aldırışsız kalıyorsun!
İtaatle sınavı bugün kendine değil ‘sadece 622 Asr-ı ashabına’ has sayıyorsun
Miraç gerçeğini de gene ‘622 Temmuz Nebisine’ ihaleye veriyorsun! Eee..?
Sana ne kaldı? Elde var Papirüs.. dilde var papirüs! İnsan nerede? Yok!
Şu ‘Papirüs Kafa Müşrik’, Miraça çıkışı ‘zevki sefer’den saydığı için
“bu şeref sadece peygambere vazifedir!!!” diyor! E bi çık hele!
Nebilerin yapıp gerçekleştirdiği her şey, ilkin kesinlikle bir zahmet
Fakat sonra AHMET! İlkin çile.. sonra tabi ki zevk-i safa
Yani zevkinden çıkmadı çıkanların hepsi Miraça.. biline!
Kimse zevkli geldiği için İslam’la şereflenmedi baştan, bilesin
Allah Rasulü, kendinden sonra gelmeyecek nebilere örnek değildir!!!
Kendinden sonra sürekli akıp gelecek resullerine(nebi varislerine) örnektir?
Avama, papirüsçülüğe örnek değildir! Çünkü avam, % 100 müşrik olup
(papirüsü kendi zanlarına uyarlamaktan başka) kabulü olmayan
bundan öte (din ile ilgisi başka da bulunmayan kimseler olup)
örneğinin sonsuz süreçteki tekrarını göremez! Kişinin zan ve korsan benliği,
bunun anlaşılmasının önüne geçer de bu mutlak hakikati kendisine örter
İman hareketi, sonsuz bir döngü, sonsuz süreçleri kapsayıcı bir tatbikattır
Dost Muhammed, insanın başarısına örnektir. Bu itaate örnek amaçlıdır
İman, hep insana… Her devirde ‘böyle olması şart olana’ örnektir
Sadece ‘Peygambere(!) nasıl itaat edilir’e örnek değil
Muhammed hadisesi, sadece bir kereye..
o da sadece Mekkeliye-Medineliye mahsuben değil… Sonsuz bir döngüdür
Kuran’ın her an sonsuz kere, sonsuza kadar inmesinin açıklaması budur
‘Muhammed Ölmedi*yi OKUmak budur. OKUduğunu ömründe bir kere yaz!
Böylece Allah Rasulü Muhammed, insana örnektir
Kendisinden sonra gelmeyecek olan bir Nebiye örnek değil…
Kulluk ölçülerinde kula örnektir
Ortaya koyduğu tüm ölçüler İnsanadır, Nebilere değil…
Yani önceki her Nebi gibi..! Kulluğa örneğin sonudur
Hakkında bahsi geçen ayetler olsun, vazifesindeki işaret ve yetkileri olsun,
o gün ve sonrasındaki resullerine/gerçeğe ulaşmak isteyenlere örnektir
Özeline ait dediğimiz halleri geneldir. Genel dediğimiz halleri şahsına özeldir
Nebiliği özel, resullüğü geneldir. Artık “bu O’na özeldir” demenden vaz geç!
Özel dediğin ne? Genel dediğin ne? Karıştırmışsındır. Bi bak, tekrar karıştır!
Her şey günümüze otomatik olarak taşınmaktadır. Anlayıp da secde edesin!
Nebiler ile Resuller arasındaki tek fark, YOLDAKİ etabı ilk kez açan olmaktır
AllahResullerinin örnekliği, herkesin bir yerde başına geleceğin temsilidir
Nebilerin kendilerinden sonrakilere örnekliği, başka ne demektir, düşün!
Nebi, herkese (kendisini her devirde takip edenlerine, her anki ashabına)
örnekliğini eda etmektedir. Ama buna kimler şahit olur ve hala da olur?
Çok da derin değil, gayet açıkta bir konu, anlayana selam
(*) Niçin SAV Demiyor Muşuz?
Şu Ölçü, SAV’cılık Dayatanın Saygıdaki Havsalasını Aşar:
Ön şart bir usta bulup ona (Şeytan’dan Adem’e secdesi) gerçekleştirelim
[De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun /Al-i İmran 31
Sana biat-itaat etmeyen bana biat-itaat etmemiştir*/Nisa 80
‘Sana iman etmedikçe bana iman etmemişlerdir*’ konulu Nisa 59, 64, 65, 69
‘Anasından-babasından, çocuğundan çok beni sevmedikçe iman etmemiştir
/Hadis’]
(Çenesel ‘SAV Şablonunu’ akide referansı güden ezberciler,
temel olarak önce bu emirleri yerine getirmeliler) Bunlar yok! SAV’da talim!!!
Papirüsçü müşrikleri ‘bahaneli sapıklığa’ götüren yanılgılarının temeli şu:
İnsanda amaç ve vazifeyi ve de biat/itaat konusundaki ayetlerdeki hatırı,
sadece Nebiye atfetmek: ‘O peygamberdir. Sen, ben peygamber miyiz?!’
Hayır! Böyle değil… Yıllarca buradan yanılıp durdular… El Cevap: Nebi,
son kapıyı ilk kez açarak insanın dinini ilk kez tamamlamakla özel ve tektir
Bu hariç her vazifesi sana-bana, genele emirdir. İtaat-biat ayetleri de öyle…
Her insanın itaat edilmeye ‘örneklik emr-i mecburiyeti’ vardır. Nöbet diyelim
Kimden bahsediyoruz? Kitabı kendisine açılmış her resul kişiden…
Günümüz resullerinin: “bana itaat edin” deme mecburiyetleri yok
Dost Nebi, bu akideyi her resulü için de temsili söylememiş miydi? E örnek!
Çok da derin değil, gayet açıkta bir konu. NEBİ Kimdir, Kime Nebi Denir?
Allah, Adem’e Eşyanın İsimlerini Öğretti*
Masa-sandalye-çek yat mı öğretti?
Esma’larını öğretti (Sıfatlarını İnsana verdiğini) öğretti
Bu sıfatlarla donattığını, İnsandan açığa çıkabildiğini öğretti, bunu kanıtladı
Sen de ‘bu işi okuduğunu’ kanıtlayacaksın kendine. Eşyada tabiat budur!
Eşyanın tabiatı gereği demek, ‘bu sünnetullahın gereği, yasası’ demektir
Asker, karşı omuzdaki ‘kumaştan rütbeye/nefteye’ selam durmuyor
Kumaşın temsil ettiği ‘taşınan uhdeye, sıfat ve kabiliyetlere’ selam duruyor
Nüftede nefteyle taşınan uhdenin tecellisine/eşyanın tabiatına icabet ediyor
‘Allah, Adem’e Eşyanın İsimlerini Öğretti’ ayetindeki mana,
(kullarından, her varlıktan varlıkların hareketinden açığa çıkan tecellilerini)
kendilerinde çıkarıp kanıtlayarak her şeye kendini öğretti demektir
Eşyanın tabiatı gereği demek, ‘bu sünnetullahın gereği, yasası’ demektir
Din, Şeytanını İNSAN yapabilmenin yoludur. İman, Eşyanın İsimlerini saymak
(Allah, kuluna/Adem’ine-Muhammed’ine ‘Eşyanın İsimlerini’ Öğretti*)
Masa, sandalye, çek-yat değil. Bu tecellileriyle İNSAN’dan açığa çıkabildiğini…
‘Eşyanın İsimleri’ demek, ‘Eşyanın Tabiatı Gereği’ demektir
İnsanın kendi özünde tabii olarak bulunan amaç. Yaşattığının vasıfları…
Müşrikler, Allah’ın insandan açığa çıkacağına inanmayanlardır
Tonca veri bilen meleklerin hafızası mı aciz de ‘eşyaların adını’ sayamadılar?!
Elma-armut-daktilo-sürahi diyemediler de ‘and olsun biz sayamayız’ dediler
O, insandan açığa çıkma ilmini, insandan başka kimseye vermedi de ondan!
İroni olacak ki zihin vitese geçe! Boşta olunca -dingil, işgal dişliden rotaSyon
Eşyanın ismi demenin, eşyanın tabiatı olan,
(öz’ün her varlıktan açığa çıkma yasası olduğunu) zaten ifade etmiştik
Eşyanın tabiatı demek, ‘varlığın doğala uygusu’ demektir kısaca
Adem’e secde işte bunun için…
Secde Ne Zor Şeymiş!? Alternatif Din Arıyoruz!
Peki, Müşriğin Bildiği Ne? Ne Bildiği Şu Gizli İnatta Belli: İfadeye Dikkat:
“Ey Muhammed, ‘senden sen çıktığını’ kabul edersen ahlakına zaten inanırız
Sen gelişigüzel söz söylemeyen, gelişigüzel davranmayansın, buna inanırız
Amma senden ortaya çıkanın allah olduğunu iddia edersen sen yalancısın!!”
İşte şirk budur. Müşrik budur. İnsana biat eden kişi müşrik değildir
Çünkü İnsana biat ederek, “Adem’e secde edeceksin” ayetini doğru OKUdu
Şeytanlıktan kurtuldu. Aksi halde müşrik, Şeytan’la şu aynı şeyi söylemiştir:
‘Allah şayet insanla ortaya çıkan olsaydı, benden çıkardı/çıkmalıydı!’
Adem’e secdede mecaz, insana biatın karşılığıdır. Gerçek secde, biattır
Ritüeldeki secde, bu biatın dışa vurumu olur. Secdeden kasıt, biattır
Şirkin temelini buradan ele alan Şadırvan, şirki ilk kez şöyle tanımladı:
“Yaratanın yarattığında açığa çıkacağına inanmayan MÜŞRİKTİR!”
Müşriğin bundan başka net tanımı YOK. Hiç arama!
Dediğimizi yanlışlamalı ki secde etmesin! Secde etmeye ki zalimliğe devam!
Şimdi kimdir Adem’e secde etmeyen? Kimdir seccadeye secde eden kurnaz?
Adem’e secde etmeden ‘rabbıma secde edebiliyorum işte’ diye yutturan?!
Bu şirk terimini (sonraki ve günümüz müşrik müftüleri) öyle içini oyup,
öyle bir karşılıkla doldurdular ki ‘Allah’tan başkalarına tapanlar’daki kastı,
‘şeyhlere tapanlar!’ şeklinde çevirdiler. Uyarıyı, Mekke putçularına atfettiler
Oysa ki eşyanın ismini öğrenen Adem’den ortaya çıkan Allah’a idi biatı kulun
Diğer yönden Allah’ı kendinde açığa çıkaran Adem’e/İnsan’a idi biatı kulun!
Bu itibarla ayetteki uyarı, ‘seccadeye secde edenedir’ Bunlar secde firarisidir
“Allah’tan başkalarına tapan bu secde firarileri, ‘seccadeye secde’ eder
Allah’tan başkasına tapanlar, bunu insana secde(biat) etmeyerek yapar
İsra 56’yı, Araf 194’ü -kendisinin ilah denince ne anladığına gerekçe gösterip
‘Adem’e secdesizliğine/secde firariliğine sözde ruhsat kazandırıyor:
İlah denince ne anlıyor da ‘şirkten kurtuldum’ çalımı, onu müşrik yapıyor?
‘De ki: Allah’tan başka ortaya koyduğunuz ilahları çağırın bakalım;
onlar sıkıntınızı ne gidermeye ne bir başka tarafa çevirmeye güç yetirebilir*‘
Tabi ki bozguncu mızıkçı, bu işaretleri/ayetleri hala okuyamadı
Çünkü burada ‘Allah’ın dışında çağırılanlar’dan kastedileni hala anlamamışız
İlahını bilip tanıyan, Allah’tan gayri bir ilahlık iddia edebilir mi hiç?
“Allah’tan başka ileri sürdüğünüz ilahları çağırın” ayetinde işaret edilen şu:
Haydi çağır şu kurnaz aklını! ‘DOĞRUları anlatan aklı dinlemeyen’ aciz aklını!
Gerçekleri idam etmiş aklın, ‘GÜÇ diye tanımladığı’ şu yaslandığı dağları!
Gazete manşetindeki fake şeyh haberiyle ‘ayetteki secdeyi’ reddettiğin aklı!
Allah’a karşı kurduğun aklın –secde etmemesi için hakikati çürütme cüretini!
Allah’tan başka şefaatçılar edinenlerin halleri ve bunların ‘şefaatçılarıdır!’
Ayette “Allah’ın dışında çağırılandan” kasıt, insanoğludur, İnsan değildir
Hatta maldır, eşyadır, dünyacı makam mevkiler ve bu heveslerin aklıdır
‘Allah’ın dışında çağırılanlarla*’ kastedilen budur! Hatta en özeti şudur:
Bu aklın kafasıyla ‘allah, peygamber’ diye o inandıklarını da çağır delilleriyle!
(Şu şefaat melekelerine bakar mısınız!? Mesele gayet açık)
Oysa ki ayetteki kasıt, İnsan/YaSİN/Muhammedi olmuş resul kişiler değildir
Yaşatanın kendisinde açığa çıktığı kul değildir. Kendisinde kitabı açılmış ve
rabbın -kendisinden seslendiği.. ‘yetki verilmiş baz istasyonu ustalar’ değildir
Burada kastedilen, ilahlık/ikilik güden kullardır. Güdük güç sahipleridir
Mal-mülk-makam dahil bunları kurtarıcı (şefaatçi) edinen kör-zalim akıllardır
Müşrikler, “Allah’tan başkası listesinde” çok madde başlığı uydurur sayar da
ne bu listede kendi akıllarını görebilir ne de insansız olmayan Allah’ı bulabilir
Gayet açık, anlaşılır emri ‘müteşabih sınıfa’ sokmaya gerek yok. Bakın şu:
[‘De ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana tabi olun /Al-i İmran 31
’Sana biat- itaat etmeyen bana biat-itaat etmemiştir*/Nisa 80
‘Sana iman etmedikçe bana iman etmemişlerdir*’ konulu Nisa 59, 64, 65, 69
‘Anasından, babasından, çocuğundan çok beni sevmedikçe iman etmemiştir
/Hadis] Şimdi iyi düşünelim, kendimize soralım:
Bu açık emirler ‘Allah’tan başka ileri sürülen ilahlık’ suçuna mı davettir?
Allah’tan başka ileri sürdüğünüz ilahlarınızı çağırın getirin* dendiğinden
“Allah Rasulü dost Muhammed’i çağırın getirin!” dendiğini mi çıkarıyoruz?
Resuller, tarih boyunca ve sonsuza dek ‘bu vazifedeki sınavın’ resulleridir
Gayet açık, net! Yoksa, bu sınav bittiydi mi sanıyoruz?
(Aynı Konuya/Probleme Bir Örnek Daha:
Papirüsçü müşriğin hep örnek verdiği bir sure var: Zümer 38)
‘Zümer 38 olsun, İsra 56 olsun, Araf 194 olsun
Burada Bize Ne Dendiğini Ankebut 61-63’le de Söyleyelim:
Müşrik, Zümer 38’deki işareti,
sadece (Allah’tan başka güçleri ilahlaştıranlara) şeklinde meallendirerek ve
İsra 56’yı, Araf 194’ü -kendisinin ilah denince ne anladığına gerekçe gösterip
bu kombini “Adem’e/Resule niçin biat edeyim?” bahanesine yamıyor!
Oysa ayetin temeli ‘Kendinde Allah’tan başka güç olduğunu söyleyene
Kendindeki gücü Allah’tan başkasından bilene
Allah’ın gücünü (türlü türlü vasfını-sanatını-fiillerini)
kendinde (ve de karşındakinde) göremeyene,
kendindeki gücü Allah’tan başkasının zannedene!’ diyor!
‘Allah NE?’ sorusu, itikatta en temel cevaba işarettir
(Bu kısma link üzerinden gelmiş olanlar,
konuda sorgulamayı ayrıntılarıyla takip için az geriden başlamalıdır
Cevaplamanın sadece sonucuna ilgi duyanlar buradan devam edebilir)
Kulu üzerinden çalıştırdığı sisteme Allah diyoruz
Kendi çalışmasının ismini ise kendinden başka kimse bilmedi
Senden istediğini ‘kendi için isteyen tanrı’ inancından
kendinden isteklerinin O’nun istekleri olduğu Allah anlayışına!
(Bunu, Allah’ın tanımına karşılık söylemiş olmadığımı biliyorum
Bu tanımdan kasıt: “Tüm işlerini -senin dışında gerçekleştiren bir allah YOK”
Sen şuur et-etme, kapalı ol-açık ol, yorul-yorulma Allah’ın sistemi senden işler
İlgili tanım, bu mutlağa işaret etmesi içindir)
İşbu inançla ‘böyle bir Allah’a secde edilir, dışarıda yaşayan bir allaha değil
Ne çarpıcı gerçek ki Ankebut 61-63’te işaret edilen delile kendi tevilim şudur:
‘Mekke müşriklerinin -evirilmiş 21. yy. günümüz tiplerine dahi sorasınız’ diyor
Çünkü Kuran sana şimdi söylüyor!
(İşte) bunlara (bu müşriklere) sor, diyor:
“Onlar, dudaklarını bükerek okurlar*” diyor
“Bakarlar ama görmezler, kördürler. İşitmezler, sağırdırlar*” diyor
“Gökleri-Yeri kim yarattı diye sorsan muhakkak ‘‘Allah’ diyeceklerdir*” diyor
Madem öyleyse niçin Allah’a inanmıyorlar acaba?* Bu acabayı ‘düşün’ diye
şimdi şu anına söylüyor da gene söylüyor. Yani soruyor ki ALLAH NE?
Kulundan açığa çıkana Allah denir. Kulundan açığa çıkmayana Allah denemez
İşte Muhammed’teyim diyor ey Mekkeli müşrik! Soru bunun için… Allah NE?
Ressam, tablosundan açığa çıkıp konuşmayacaksa bu eseri niçin yaptı?
Bu işaretlerin ışığında müşriğin gerçek tanımını şu çekirdek ifadeyle yaptık:
‘Yaratanın yarattığından açığa çıkacağına inanmayan müşriktir’
Bu halde Onun gücünü-sanatını kendinde ve de karşındakinde göremeyenin
allah demesi, hangi allahtır ki neyden bahsediyorlar öyleyse? diyor
“Allah NE?” sorusu, işte bu cevaba işaretendir!
(Peki, şayet her şeyi yaratandan başka bir yaratan yok ise mademki öyleyse
o halde tüm bunların SADECE tek bir kudret elinden yaratılmış olduğunu
nereden bildin, tattın?!! Her yarattığıma imzam olan esmalarım, ahlakım ve
bilgim olan yetkimi-kudretimi, her yarattığımdan açığa çıkarmış olduğuma
şayet şahitsen, nedir öyleyse her devrin Muhammedine itirazının gerekçesi?
Yoo, o zaman ‘her şeyi Allah yarattı demenizde samimi değilsiniz. Demek ki
siz beni -yaratmamdaki bu imzamla tanımadınız, bilmediniz, görmediniz
Her şeydeki o imzamın NE olduğunu yani…)
İşte bu ezber-talim halde,
‘Ondan başka yok. Her şeyi Allah yarattı’ diyerek kendinizi kandırmaktasınız
Böylece gerçekleşmiş her şeyi, (gerçekleşirken) kendinizden, başkasından
ve ilah yerine koyduğunuz ‘şu olmazsa olmazlarınızdan’ biliyorsunuz) diyor!
(Zümer 38, Ankebut 61-63’te bu işarete dair sadece bir bölüm izah ettim)
Bu ayetler evet, şirke işaret eder. Fakat meal verirken vurgu,
işaret ve hikmet göz ardı edilip, ayetler artık çıkar noktalarına çekildiği an,
bu tarz mealler verende anlayış, şirktir. Manasız okuyan da boşa ezber etti!
İki örnek daha (Bu örneklere şu tıklayacağınız linklerden ulaşabilirsiniz:)
Ankebut 63’te de: Suyu, Bereketin Kapısını Açan Rahmet olarak anlatırken
Bakara 214, Ankebut 3’te Sizden öncekilerin başına gelenlerin,
sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sanmaktasınız?
Papirüs bilgisi ‘laf bilgi’dir, ten bilgidir. ‘CAN Bilgi’ değildir. Bilginin canı, sen!
Kuran sana inerse Kuran’dır, böylece Kitap İnsan olur, Kitap İnsandır deriz
Ne kadar inerse sana o kadar söyledi
Ne kadar seviyesiyle inerse sen o kadar İnsansın. Papirüs ise şudur:
Fi tarihinde herkese topluca indiğini zannettiğin papirüs işte!
Sana bir yazıdır ki her harfini didik-didik okudun da gene sana söylemedi
Çünkü papirüs bilgisi ‘laf bilgi’dir, ten bilgidir. ‘CAN Bilgi’ değildir
Kuran (yani insan hakikati) kendisine inmeden bilgiyi açıklamaya çalışmak,
meal sektöründe papirüsçülüktür. Şöyle de anla: Sana içten açılmamışsa
sana ‘inmemiş demek olan’ dışarından giren her bilgi papirüstür
Müşriğin malzemesi papirüslerdir. Şirkin kökü papirüsçülük olup
günümüzde ‘şu bilgi’, kafa deposuna stoklayanların üzerinde lanettir
Bilgiyi, bilgide apolet sistemini ayaklar altına alabilmiş kimseler
Mektepçiliğin parlatılmış esaretinden kendini kurtarabilmiş kimseler…
Hakikatine ulaşacak olan bunlardır
İnsana “yaşayan kuran, yaşayan kitap” diyerek bir yerde hata yapıyoruz!
Kitap’tan kasıt, Kuran’dan kasıt (zaten) İnsandır! Papirüslerse papirüs işte!
İlgilisi olmayan için kendi yazdıklarım da papirüstür
Alfabede kalan kutsal metinler bile papirüs iken
benim yazdıklarım ne ki kitap olmuş olsun? Elinizde tuttuğunuz papirüstür
Sözlerim papirüs değildir anlayana ama! Kitap insandır, insanı ara ve bul
Yazılı Kitaplarla-Papirüslerle, Süslü Sözlerle
Kısacası Bilgiyle BİLİNÇ Açılmaz. Peki Niçin Yazıyoruz?
Bin yıllık ictihatlar her çağda iş çözseydi Ya Adem’le dünya her işini görürdü
Aç gözünü, Kitap-Kuran denen İnsandır. Allah Adem’e Eşyanın İsmini Öğretti!
“Kitaplarına iman*” papirüslere, yazılara iman demek değildir
Kitap, insanoğullarının matbaadan çıkartıp okudukları papirüsler değildir
Kitaplarına iman şartından kasıt, zebur-tevrat-incil yani yazılı Kuranlar değil
her biri OKU’lu kitap olan nebiler ve bu nebilerin her çağdaki resulleridir
Her çağda resuller olarak akıp götüren bu kitaplarına iman et!
Resul, kendisinde kitabı açılmış kişidir. Kitap’tan kasıt. İNSAN’dır
İşte ‘bu kitabına’ iman ediyorum demelisin. Papirüslere iman edilmez!
“Her devirde kesintisiz akan resullerine iman et!” Kitaplara iman budur!
Her birinde kendi kitabı açılıp kendileri kitap olmuş resullere imandır iman!
“Allah’ın kitaplarına iman” şartı, şimdi burada bu sana söylenen demektir
Yoksa, mürekkebe dönüşmüş her yazı, kutsal metin dahi olsa papirüstür
PAPİRÜSLERİNE mi İman Ediyorsun? Eferin Sana!
Papirüse biat ederim demekte ne varmış, bunu zor kabiliyet mi sanıyorsun?
Kulağını çeken mi var?
Hidayet bir diriyle gerçekleşirken oysaki ölüler ve hiçbir papirüs sana kızmaz
Hayatı haksızlıklar içinde yaşamakta olduğumuzu bize bizzat göstermez
Şu halimizle ve gün içersinde gerçeğimizle ‘hiç de oralı olmadığımızı’
ama ‘bir hiç’ olduğumuzun şiddetli etkisini bize ispatlayamaz
Hiçbir papirüs bunu gerçekleştiremez. Bizi kendimizin karşısına çıkaramaz!
Vaziyetimizi gösterdiği kareyi okuyamazsın! Okumak-düşünmek istemezsin
Yazıda orasını es geçer şu ilkel-kurnaz nefs! Yaşam korsanısındır, tınmazsın
Çünkü hiçbir papirüs, sende bir MoBeSe kuramaz, kulağını çekmez
Yazısını okurken seni utandıramaz! Vicdanınla karşı-karşıya getiremez
Zira o an ‘bünye tip’ oradan kaçar! Köşeye sıkışacağını bilir. Hakk’ı reddeder
Eğitim, aşağılık nefsi ‘tam karargahında’ görmendir. Onu orada basmandır
Hiçbir papirüsün onu sende aşağıladığını gördün mü? İşte usta bunu yapar
Usta, senin korsan nefse öyle bir temas eder ki bir nazardan tutuşur da
otomatik olarak aşağıların aşağısı o cehenneme kendini kendin sürersin
Bu otomatiğe sünnetullah denir. Ateşten geçmeyen de eğitimi unutsun
Kağıttan-papirüsten tutuşan bir nefs gördün mü hiç güzelim?
Kendi odununu ateşe döndüren aşk sahipleri, senin odununu tutuşturur
Yazılı kitapların tamamı papirüs… Ona ‘Kuran-ı Kerim’ desen de papirüs
‘Kuran’ı merkezimize koymalıyız’ diyen slogan kafa, müşriğin ta kendidir
‘Kuran’ı merkezimize koymalıyız’ lafıyla kastın papirüs olduğu gayet açık!
Merkezimizdeki Oku‘lu Kuran’ı bulduk da buraya ‘papirüs mü’ koymak kaldı?
Papirüsleri Bırak!
Onlar ne sana, ne paylaştığın kimselere hiçbir hidayet vermezler
Bilginin haberini ‘BİLGİ’ zannedip ‘irfan yolcusuyum’ deme
Bilginin haberine değil, o haberin bilgisine ulaş, fazilet sahibi ol
Ezber-Talim, ‘bilgininn HABERİNİ’ verir, BİLGİYİ değil! Haberin bilgisi ÖZ’ÜNDEDİR
İnternet dahi ‘video’ nakledebiliyorken
her biri Allah’ın ‘baz istasyonu’ kabilindeki resulleri,
‘mekansızlığın-zamansızlığın, ilksizliğin-sonsuzluğun’ kendisini ve sahibini
sana canlı-canlı sunamaz mı? Sunamasın mı?
Allah’ın tekniğine, teknolojisine sorgu-sualin mi var?
Hidayetin tekniğini ‘papirüslere sığdırmakla’ KİME sınırlama getirdiğinin ve
(işte müşriklik budur) bunun farkında mısın?
Hidayet Allah’tan (yani O’nun yaşayan resullerinin) eli iledir
İnsansız hidayeti olmaz. İnsansız inşaatı var mı? Öyle ki insansız hidayeti yok
Allah’ı kendi başına seveceğine (ki o sevdiğin Allah değildir zaten)
‘insanı takdir etme secdeni’ geliştir… “Allah insansız sevilmez!*”
Kişi, kendini insana aşılamadıkça asaleti tasdik olunmaz
(*) Abdulkadir Duru
Parmaklarına, sen Fa’ya, sen La’ya, sen Do’ya basacaksın, diyerek öğretirsin
Ama Fa Majörü basabilmen eğitimle, yerinde kullanabilmen tecrübeyledir
Bunu öğrenimle eğitimin farkına bir örnek olsun diye söyledim
Aşı kabiliyeti olmayan papirüsler sana hiçbir hidayet veremez
Allah’a ve hidayetine hiçbir yazılı kitaptan ulaşamayacağın sana söylenmişti
Oku’lu kitabı bul. OKUmak, özünden kurulduğunu OKUmaktır
Yoksa, bilinçte kurulmuş Kuran’ın “insana sesleniş nidasını”
yazı olarak bir duvara kopyala yapıştırlarsak.. o halde düşün:
Bu badanalı duvara ‘Kuran indi’ diyebilir miyiz? İşte papirüs dediğimiz budur
Okumak, duvardaki ‘badanadan alfabeyi’ okumak değildir
İçin sana neyi, nasıl, hangi lisandan diyor?
Özün sana söylerken hangi lisandan söylüyorsa sen de kitabı o lisandan oku
Acıkmanı, doymanı, acını, neşeni nerenden duyuyorsan oku’yu orandan duy
Duyman Gerekeni Duydun Hatta Gönlünün İkna Olduğuna Da Eminim
Fakat ‘kafa yapısının’ ikna olması zordur. Bunu kendin yapacaksın!
İkna edilmiş gönül, (bu ikna olmuşlukla) kendi ‘kafa yapısını’ ikna edecek
Sınav, Kafa Yapısının iknası sınavıdır
Her nebi gönülleri ikna ettiği halde
ama hiçbir nebi, kimsenin kafasını ikna etmeye memur olmamıştır
İradelere tanınan ‘serbest seçim’ budur. Her kafa kendi gönlünden ikna olur
Gönülleri ikna ederiz. Sözlerimiz ortada. Hazımsız kafa, gerçeği aramaz
Gerçeği, kendi dışında sende görünce ‘sana sırtı dönük durandır’ hazımsız
Gerçeği arayan, insanda başka bir akıl şubesidir
Gerçeğin peşine düşmüş kimseler de bunlardır
Senin bakışını değiştirmezsem fikrime yuh olsun
Gözlerin kalbinin aynası değilse sana yuh olsun
Gerçek bilgi ya da vahi, ya da ayet.. veya sonuçta Kuran’ın, pek tabi ki
‘kağıt-mürekkeple’ naklinden sonra, onun papirüs olup-olmamasının hükmü
artık muhatabının ehemmiyet ve şehadet sahasındadır
KİTAP, Tüm Topluma İnmez! İnsanlara Bir Bir iner? Bunu Açıklayalım
İman bireyseldir ilkin… Bireysel olan bu kaçınılmaz, sonra kitlesele dönüşür
İnanç ehli öyledir ki Kitap sadece kendine gelmiştir!
Kitabın her sözü, muhatabın kendisine söylemekte…
Kuran’daki tüm söz ve uyarıya sadece kendi muhatap
Hiçbir arif ‘Bak Kuran sana ne diyor, sana-bana ne diyor, BİZE ne diyor?’
demez ve hiç dememiştir de
Mümin, kimseyi muhatap tutmaz. Kuranla kendi muhatap olur
Bir başkasını da muhatap eder ise bu onun şirkidir
Kuran’la (kendinden başkalarının da) muhatap olduğu yanılsaması,
ne arifliğine sığar, ne müminliğine yakışır
Sen insanlığını yaşarsın, o kadar! Kimseye de bu konuda iş vermezsin
Yazılı Kuran’ı, şuna-buna ayar verme eğilimin için kullanmak suçundan
bu şekilde muhafaza etmiş olursun kendini
Gerçeğini gerçekten arayan, senin karşına zaten çıkar
Kuran sadece sana inerse SEN İNSANLIĞIN KENDİSİ olmuş olursun
Ama 1400 yıl önce Allah rasulüyle ‘insanlığa indi’ dersen
bu halinle bugün o elindeki papirüs, ‘onu elinde tutan Şeytan’a inmiştir!
Kuran’ın yazılı metin olarak Şeytan’ın eline diline alışına papirüs diyoruz
Kuran ‘böylece Şeytan’a da inmiştir! Yoksa nasıl kainat kitabı olabilirdi ki?
Öyle ya, son nebi “cinler de benimle beraber okuyor şu anda*” derken
seni bak ne güzel biliyor da söylüyor değil mi?
(*) Nebi Sözü
‘Kuran insanlığın tümüne indi’ demek kadar bir yanlış daha yoktur hayatta
Kuran sadece sana inerse SEN İNSANLIĞIN KENDİSİ olmuş olursun
İnsanlığa ancak böyle inmiş olur, sen yaşadıkça-YAŞATTIKÇA
Arif kimse için meselenin aslı-özeti budur
Bu konu daha önce hiç böyle anlatılmadı
PAPİRÜS 2 -Ahir Zaman başlığında yazı devam ediyor
/Okyanusta Şadırvan. 2014
_______________________________________________________
İlgili Yazılar
ŞİRK Nedir? İyi Anlayalım!;
İNSİCAM (2) Senin Sana İrşatın, Sana Hidayet Olur! (Özet Yazı)
ASIL HURAFE Nedir?
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
PAPİRÜS 2 – Ahir Zaman
Bu Çağ Çoktan Kapandı. Hiçbir Karanlık Çağ Bu Kadar Uzun Koşmadı
HUYLAR ve İKNA (1)
PAPİRÜSTEN kastımızı anlamayanın İNANCI BATILDIR
Mevcut İnancının MÜNKİRİ Olmadan Hakk’ın Dinine Giremezsin!
METOT NEDİR? Niçin Her Devir İçin Değişir? (ÖZET YAZI)
İMANDA YETERLİLİK
SPARTAKÜS Ben Olurum! “La İlahe İllallah”
Siyasal İslam Nedir? (Siyasal islam zımbırtısı Nedir?)
Millî Piyango! Fikir ve İnanç Bu Siyasetin Neresinde?
Antropomorfizm-İstanbul Kanalı-Fetöcülük-DinAyet
MEZHEP Nedir? Mezhep ve Anlayış İlişkisi
‘Sistem Değişmeden İnsanlar Düzelmez!’ Diyenler Kim?
Siyasal İslamın Şirkle Bağlantısı
AKIL Nedir?
MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
BİLİNÇALTI Nedir?
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
1- Düşüncenin Pankartları
2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark!
FİKİR Nedir? (2)
RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
KAFAM KARIŞIYOR!
KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
NECE? (2) Kuran Diliyle Anlatmak Kadar Saçma Bir Teşebbüs
NECE? (3) FELSEFECİ gibi’ Diyor!? Sanki Büyücü!
Niçin Bir Şablona Sararız Ki Yalın Bir İfadeyi?
ANLAYIŞI KIT Olan, Sözü Alfabede Arar
ANLAYIŞI YASAKLI Kimseler ‘Sembollere Takılı’ Yaşar
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
Hangi TIP, Hangi BİLİM?
BİLİM Kendini Aklıyor!?
Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
Gelişmiş Toplumu Neyiyle Ölçersiniz?
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)
BİLGİ Nedir? Bilginin Haberi, BİLGİ değildir. Havadistir
Bilgi, KABUL’ün Sonucu… Kabul Ettiysek Uygularız
Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
DUR Bi Dakka! Neye BİLGİ Diyorsun?
BİLGİ ve EĞİTİM ÜZERİNE Kısa Kısa
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
Yemeği BİLGİYLE mi Yiyorsun? SALGIYLA mı? Salgının icrası bir eğitimle mi?
HARF ve MANA
İnsan ve Hayvan
Tazı ZEKA! Tazı MANTIK! (BilgiCİ Kişinin İç Yüzü Nedir?)
ANLAYIŞ Öncedir, GÖRMEK Sonra
Sanat. NEDİR SANAT? Nedir Bilim?
Olmak NEDİR?
AMAÇ
Allah’ı Aramak Mış!
HARF ve MANA
‘HİÇLİK’ Olur mu? Ne Hiçliği?Bilginin haberini ‘BİLGİ’ zannedip ‘irfan yolcusuyum’ deme
Bilginin haberi değil, o haberin bilgisine ulaş, fazilet sahibi ol
Ezber-Talim, ‘bilgininn HABERİNİ‘ verir, BİLGİYİ değil! Haberin bilgisi ÖZ’ÜNDEDİR
Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü
Index
Toggle