Ana Slayt Okyanus Okyanus MUTLAK NEDİR?
Devamını Oku Bir çalışma veya bilim, ahirle zahirin.. makroyla mikronun, AFAK’la ENFÜS’ün
Aynı ESASTA, aynı ANDA, aynı uyumda ORTAK yaşadığını kanıtlamasıyla bilimdir


Kanıtlamıyorsa o bilim ‘mutlak’ değildir
Yapılan o çalışma, bilim adıyla yürütülen maksatların laboratuar notlarıdır sadece
Mutlağın tanımı şu: Makroda olanın mikroda da sürgitliği /uyumu. Diğer deyişle
Zahirde olanın ahirde de sürgitliği. Ahirde*¹ olanın zahirde de sürgitliği ve uyumu

ÖzCümle ‘Mutlak olanın’ anlatılması,
bir şeyin batında oluşunun kanıtına ‘zahirdeki sürgitliğinin’ gösterilişidir
Perde arkasında yaşanmakta olanı, perde önündeki varlığıyla göstermektir


MUTLAKLIK, hayat hadiselerinin birbiriyle aynı işlemle akış paralelliğidir
İMAN VE DE DİN, İŞTE BU MUTLAKLIĞIYLA BİLİMSELDİR!

(*1) Ahir ‘ortaya sonradan çıkacak olan’ değildir. Perdenin şu andaki arkası demektir
Eğitim Nedir? EĞİTİM Nedir
Eğitimde AMAÇ
Devamını Oku

“Eğitimden maksat, DOSTU-DÜŞMANI ayırt edebilmek!
Şadırvan'a göre tahsil ve disiplinin amacı, bilgi değil
'dost ve düşmanı ayırt edebilmek' olarak açıklık kazanır
Çünkü insan güven arar, güvenin peşindedir. İnsan güvendiğini sever


Bu, bilgiyle değil kendini bilmekle gerçekleşecektir
Son tahlilde EĞİTİM, bilginin irade kazanarak enerjiye dönüşmesidir

Eğitimi yönetenlere baksak da görsek:
Kendi zulüm yönetimlerini kanıksatma üzerine mektepler açmışlar
Buna uygun maksatlı anlayışları çoğaltma, aşılama müktesebatı yazıp-çizmiş,
bu müktesebatlarını bilim diyerek insanlığa yutturmuşlar. En basit örnek:

İktisat biliminin kamu politiğini getirdiği yer, amirlerin bana ne'liği yüzünden
özelleştirme dayatması iken eğitim kurumları 'bana ne'ci insan üretiyor!
Ürettiği amirlerin 'siyaset sopasıyla' güdülmesinin yarattığı 'bane ne'lik extra
İşte, ÖZELLEŞTİRME akımlarıyla devletleri şirketlerin yönetmesi ideolojisi!





Eğitim varsa özelleştirme yoktur. Özelleştirme varsa eğitim yoktur! Nasıl mı?


Eğitim Varsa Özelleştirme Yoktur. Özelleştirme Varsa Eğitim Yoktur! İşte Böyle



Ezcümle kapitalizmin meşruiyeti...

Okyanus Devamını Oku Tercihler, önüne başkalarının sürdüğü şartlara bağlı çözüm listesi
Kararsa şartlara rağmen ‘şartları değiştirmeye yönelik’ kendi çözümün!
Tercihler, bilginin işimize gelen yüzü.. KARAR idrakin eseridir
Karar, aklın en temel faaliyeti
Akılda bir KARAR MERKEZİ bulunur ki bu merkez,
DÜŞÜNMEK ile DÜŞÜNCENİN ayırt edilmesiyle faaliyete geçer
Bu faaliyete geçmemişse tercihlerle yaşıyoruz demektir
Yanlıştan -yılmış yorulmuş olunmadan, karar merkezimiz faaliyete geçmiyor
Sadece KARARLAR uygulanır. Tercihler ise kendilerini uygulatır
Karar Vermek Nasıldır
Neremizden Geliyor
Okyanus METOT NEDİR Çağın mikrobuna, yalanların şiddetine, zihinlerdeki istilanın artmasına göre...
Bu çağda hastalandık, kür bu çağa göre. Marazlar çağdaşsa terapi de çağdaş
Artık okçu tepesini terk etmiş semboller geçidiyle kim açmazını çözebilmiş?
Bin yıllık ictihatlar her çağda iş çözseydi Ya Adem’le dünya her işini görürdü

Kişi, günün hastalıklarına ilacını, günü geçmiş reçetelerden tedarik edemez
Kişi hastalığını, (güncellenen reçetelerle anlatanların sanatıyla) öğrenebilir
Şayet buradan anlamıyorsa hastalığını öğrenmeyi hak etmemiş demektir
Ehem, her devirde ‘o devrin yalan ve aldanışına göre’ öncelik alan disiplindir
Kısacası ‘temel dikkat, ‘o devrin tuzağına göre’ öncelik kazanan sıradır
Yalanların ve uykunun kaydırak zemini, çağa göre ne kadar parlatılmışsa
algılar, tuzağın kabiliyeti şiddetince kilitlidir. Anahtar değişir! İşte Metot bu
Devamını Oku Metot, doğruyu ortaya koyuşta öncelik-sonralık, ‘ehem mühim’ dengesidir
Metot, öncelik-sonralık/ehem-mühim! Bunlar arasında denge
Metot, ehem mühim dengesini çağda darlığa göre ‘bir planla’ ilişkilendirir
Her niyet ve hevesler temelini, çağın ‘insanlığa kurduğu tuzaklardan’ belirler
Sonsuz Yaşamın temel önceliklerini ‘senin disiplinin’ yapar
Okyanus Yazmak edebiyatın işi değil, FİKRİN İTİŞİDİR
Cümle kurabilirsin fakat anlam yoksa ‘söz’ niye?
İfadelendiriyorsan düşündürüyorsundur! Düşündürmüyorsa fikir ne?
Düşündürmek yoksa edebiyat niye! Fikrediş yoksa AKIL NE?
Devamını Oku EDEBİYAT, İdrakin Alfabesi EDEBİYAT
NEDİR
Ana Slayt Okyanus Kader Nedir KADER NEDİR
Doğru Anlaşılmalı
Devamını Oku

Kaderini yazmanla uygulaman aynı anda oluyor
Zaman birisine kader diyor, birisine kaza…
Zaman içinde bir zaman daha vardır ki bu bir senkron kayması gibidir
İkisi aynı anda seyredilebildiğinde Kader ve Kaza birbirine çok yaklaşır

Hayattan İsteğimizin Karnesidir Başımıza Gelenler
İsteğimizi karara bağlamazsak Şartlar, bize tercihler listesinden bir rol verir
Buna göre KAZA sonuçtur! Sonuca göre şartların yazılmasına kader diyoruz
Şartların bizi sürdüğü yere 'hayat' demiyoruz

Sonucu tercih eden biziz
Şartlar dairesinde tutsak yaşama razı olan da biziz. Hürriyeti seçen de...

Okyanus Alemin bir zaman diliminde gerçekleşen herhangi bir hadise,
zamansızlıktaki tüm yolculuğunu her an her defa yaşar ve süreklidir!
Tarihte yaşanan bir gerçek, tüm anlarda yaşanmaya kesintisiz devam eder
Sahnede bir kez yerini almış bir hadise,
tüm zamanlarda (aynı temel, farklı sahne, farklı şekil, yerini-yurdunu alır)
Fakat hadiseler hiçbir zaman aynı dekor ve sahneyle turnede değildir!

İLİM, evrende senin 'her yerde bulunarak' yaşadığına şahit olmandır
NEDİR SANAT Sanat, hakikatin gizleniş sırrı. Bilim, sanatın delillendirilmesi
Sanat, VARlığın müspette açığa çıkışı
Şahit olunan o tek hadisenin her an gerçekleşmekte olmasına Hakikat,
gizlenişine SANAT.. bu sanatın delillendirilmesine de BİLİM diyoruz

Sanat, temsil edilenin ‘temsil edenin arkasındaki’ gizleniş harikası
Bahsedilenin ‘bahsedenin arkasındaki’ gizleniş sırrı
Yani varlığın müspette açığa çıkışının kanıtı!
Son tahlilde SANAT, ASLIN ASA’dan zuhuru
Devamını Oku
Okyanus Kamalcılığın da bir din olduğunu ve anayasanın tüm maddelerinde
kendi tatbikatını açan ‘anahtar ruhsat’ olduğunu fark etmesi lazım gelir
Yani dinsiz hiçbir hareket, yapılanma ‘savaş ve mücadele zemininin’
olmadığı-olamayacağı denklemine ulaşmış bir algı nizamı taşıması gerekir
Kavramları ilkin yüksüz(nötr)yani objektif bir dengeden işitmesi gerekir
Devamını Oku LAİKLİK hakkında
Hiç Söylenilmemişler
BİR KİMSEYLE LAİKLİĞİ TARTIŞABİLMEMİZ İÇİN Her Devlet Din Devletidir Sadece Şeriatlerimiz Farklı o kimsenin ‘din başka bilim başka’ diye bir söylemin uydurulmuş olup
bunun -önüne konmuş bir dayatma olduğunu fark etmesi lazım gelir
Ana Slayt Okyanus Okyanus Vahi, bir şeye kendi bilgisinin verilişi. Kuran, İnsana İnsanlığının İnişi Devamını Oku PAPİRÜS Nedir
VAHİ Nedir
Şayet şuysa: Kendilerine Kitap Gönderilmişlerden’ olan ‘Kitap Ehlisindir’
Kuran, bilinçte setaptır. ÖZ’ünde açıldıysa kitabın sana inip Kuran olmuştur
Açılmayıp bekliyorsa zanlarınca virüslenip EL’ine konmuş, papirüs olmuştur
İnsana inenine Kuran, matbaadan çıkıp 'ellere inenine' papirüs diyoruz
Papirüs dediğimiz budur. Papirüsler hidayet etmez, papirüs Şeytana inmiştir
Kulak zarına inen de papirüstür. Çünkü Kuran’ın inişi, kulak zarına değildi!
Kitap, İNSAN’dır. Ağızdan çıkanın ‘sözlerle taşınmasına’ nakil,
yazıya aktarıldıktan sonraki haline PAPİRÜS deriz
Özünde yatan bilgiyi (Rabbının adı ile) OKUmadıkça
önüne getirilmiş yazıyı (Kafa’nın adı ile okudukça,) şayet buysa
o zaman ‘Kuran’ diyerek okuduğunu ‘papirüs’ yapmış olursun
Niçin ‘PAPİRÜS’ dediğimizi şimdi biraz daha anlıyor musun?
Açılmayıp setap halde kalmış yazıyla çalışan kitabın, seni ‘kitap ehli’ yapmaz
Yazı okuman, seni ‘Kendilerine Kitap Gönderdiklerimiz*’ ehlinden yapmaz
Kitabın, OKU’yla çalışması lazım. Emrolunduğun budur
‘Kendilerine kitap gönderdiklerimiz’ demek, 'kendilerinde kitabı açtıklarımız'
demektir. ‘Ellerine papirüs tutuşturup vaaz dinlettiklerimiz’ değildir
Okyanus Türk ve diğerleri!.. Türk varsa ırk yok, Kürt yok! Arap yok!
Dünyayı fethedişe kim katılmak istiyorsa “o ırk yok!”
Türk, vasfını-bilincini kaybetmişse dünyada ırk çok!
Bu ırklar, toplanıp TEK MİLLET olur da, sen MİLLETİNİ şaşırırsın. Şaşırma!
TÜRK KİMDİR
Türk bir ırkın adı değil, VASFIN adıdır
Tarihsel bir vasıftır bu. Orta Asyalarla ilgisi yok
Devamını Oku Haçlı’nın Türk’e kesintisiz saldırısı Türk’ün Şamanlığından olmuş olsaydı
bugün Şamanlığın kol gezdiği çeşitli coğrafyalar Ortadoğu’dan beter edilirdi
Türk’ün mana karşılığı, arzı FETHEDİŞTİR
Hakk’a teslim olup Hakk namına ‘diğer olan şeyi’ TESLİM ALMAKTIR
Demek ki Türk’ün dini Şamanlık değilmiş
Şayet böyle olsaydı Haçlı, Türk’e saldırmazdı. Kanıt: İşte PERU!
Okyanus OLMAK NEDİR Her şey beşer-beşer! Avucunun dallarına bak! Ne görüyorsun?
Dileklerini onunla yüzüne sürüyorsun
Gözün yazıya dokunur alfabe olur. Harf, özünde okunur da idrak olur
Gör ki kim kime dokunur! Kimde kim NE OLUR?!

Tek bilgi var, diğerleri onun şarampol yolu…
Niçin göstermiyor, saklıyorsun ‘olduğunu-olmadığını’
Göründüğün ne? OLDUĞUN mu?!! GÖSTERDİĞİN mi?
Sende en güzel yollar.. adımlanır, yürüdün mü? Hiç ayağa kalktın mı?
Devamını Oku

Şadırvan yazılarının her satırı ‘harf sayısı kotası’ kullanılarak yazılmıştır
Telefondan okuyanın yapması gereken şey telefonu yatık tutmasıdır
Böylece bakıldığında her satırın ölçüyle sonlandığı derhal fark edilir

 

/Okyanusta Şadırvan

Sorulur hep: “İnsanlar
neden kitap okumuyor?”

‘Düşünmekten kestirilmiş insanlık biberonlanıyor da’ o yüzden okumuyor


Beyni kızağa çekilmiş insanlığın ‘kitabı kitaptan okuması’ unutturulmuştur!
“Kitabı kitaptan” okumaz! Papirüslerde ‘kitap’ arar
Kendince bulduğunu sandığı şeyi de ‘yazıca okur’ ama nafile!
Çünkü önüne bir şekilde konulmuş yayınlar-şeyler,
kişinin sanki kendi hür seçimiymiş gibi gösterilen
aslında yersiz ihtiyaç listesi olarak yığınlara pompalanmış papirüslerdir
BU, ‘KİTAP OKUDUĞU’ ANLAMINA GELMEZ

Hiç bilmeden yaşar KENDİ olmadığını. Onda yaşayan her şey PİYASAdır
Yaşam, onun hem kontrolünden hem öz-karar ve özel tespitlerinin
‘ona kazandırabileceği idrak ve inançtan’ artık çok uzak bir yerdir
Gerçek’ten kopmalar başlar. İşte Piyasa görevini başarıyla tamamlamıştır!

Piyasa, bu şekil programla her koşulda başarır
‘Kendi kararım’ sandığı tercihleri, aslen piyasanın ona vurduğu prangadır
Koşullar, UFUKLARI perdeleyen sınırlı bir penceredir onda
Artık sıradan TERCİHLERİNİ ‘bunlar benim kendi KARARIMdır’ sanır
Düşmanın maksatlarını “kendi hedefimdir” sanır
BU, ‘KİTAP OKUDUĞU’ ANLAMINA GELMEZ

 

Yani okumayanların niçin okumadığı sorusundan ziyade
sözde okuyanların ‘acaba ne okuduklarını!’ sorgulamalıyız

Zaten de kitap okumayanlar,
okuyup da topluma örnek olmadıkları bilinen bu kesim yüzünden okumuyor
Bu gözlem toplumca her an yapılıyor olmalı ki
bu yüzden sonuç “tepki olarak kitap okumamak” çıkıyor
Kafa, ‘bilgi stoğu için’ okumak istiyor,
bilinçse ‘pek de işe yaramaz habersel bilginin’
OKUmak yerine geçmediğini
biliyor da bu yüzden okumuyor

 

         Siteye Alınan Son Yazılardan Bazısı (kısa kısa)

 

 

 

Dünya 5’ten Büyük Mü?

 

Dünya mı, Beş mi, BİR mi? Kim BÜYÜK?


14-15-16. yy. Osmanlısında (‘BİR, dünyadan büyüktür yasası’na iman edecez) fakat
21. yy. Siyonizminde dünya 1’den, 5’ten büyüktür deyip sünnetullahı reddedecez!

Sende akıl tartısı kaçmış, izan yok diyoruz da hiç kulak asmıyoruz. Acaba NEDEN?
İşte ispat: Partçı vatandaş, siyasi lideri rab edinmiş, siyasal islamı din edinmiştir

Güçlü olan, güçsüzleri yönetir. Güce tapılan bir çağdaysa güç, büyüklüğe işarettir
Burada güç ve büyüklük,
iman etmedeki kararlılık ve tutarlılıkla ilişkilidir, neye iman edildiğiyle değil

1) İmanda ilk ölçü kendine bir tutarlılıkla imandır

2) Kendin, kim ve ne olarak varsın? Bu ikincisi, yapıcılığı yıkıcılığı belirleyen aşama
Ya yıkıcısın ya yapıcı. Bu yasadaki hikmet, daha önce şu boyutuyla açıklanmıştı

1. bölüm inançtaki gücü oluşturur. Şeytan niçin mi güçlü? Şeytan kendisine inanır!
GÜCÜN KAYNAĞI, Kendine İnanmaktır. Başka şekilde iman GÜCE DÖNÜŞEMEZ!

2. bölümse imanın yönünü ‘Yapıcılık ya da Yıkıcılık olarak’ belirler

Bu ayrıntılar çok önemlidir çünkü süreç içindeki galibiyet, neye inandığıyla değil
yanlışa da iman etse bunda tutarlı olanın, işşu iman eden tutarsıza galibiyetidir
Bu yasa öyle bir hikmete binaendir ki
inançta yarış, neye inandığından önce inanıyor musun-inanmıyor musun sınavıdır
Bu itibarla ‘galibiyet inananlarındır’ zaferse yalnızca O’na inananlarındır!
Kendine iman etmeyen, zafere layık olamıyor, boşa beklemesin, iman etmemiştir

 

 

 

KADERİN BİR HEYBETLİ SANATI VAR AMA!


2023 Siyonizim-Filistin Savaşı, Şadırvan’ın ‘Kader Nedir’ açıklamasındaki
şu hakikatin bir kez daha ispatına işaret etmiştir: Tüm dünya,
Yahudilerin zulüm görmesine rağmen niçin zulmün feriştahını yazdığını soruyor!
Cevap: “Kaderde sonuç, onun yazılış sebebidir. Kaza, Kaderin yazılışını tayin eder”

Kaza sebep, imza sonuç! Plana göre sonuç değil, sonuca göre plan! Çünkü:
Esasta ‘ne son’ var, ne sonuç! Ne başı var, ne de başlangıç! İlksiz ve sonsuz!
Bilge olmayanlara göre tüm kaderlerdeki muğlaklık, ta ki sonuçta ortadan kalkar
Hiçbir hareketin başı-sonu yok. Sonu başıdır, başı sonudur. Aynen MİRAÇ gibi!
Hayat Miraçta başladı, Miraçla bitiyor. Başlangıca ilgimiz ve bunu sorgulamamız,
noktanın sırrını örten aklın, acziyetine delildir. Bu sorgu ve acziyet Miraçta bitiyor

Ayrıca şu ki Hitler, Yahudilere değil Siyonizme destek veren ve Siyonizim yolunda
kullanılacak Yahudiler’e zulmetmiştir. Lenin devrimi de Siyonizmin programıydı!
Yahudi oluşuna rağmen bu kararları nasıl uyguladığının başka izahı zaten olamaz

 

 

 

Güdük Tek Adamlık Cahilliğin Sonucu
Gerçek Tek Adam, Çağların Bilincinde Oluşluktur


Büyüklüğü Bilen Öyle Değil Şöyle Der:
5, dünyadan büyüktür. 1 de 5’ten büyüktür. Aksini iddia edenin alnı karışlana!
Şayet 1, tüm dünyadan daha büyük olmasaydı nebiler çağ başlatamazlardı
Bu yasa, insana verilmiş en büyük yetki ve hürriyettir. Bu yasa, adaletin kendidir!
Bu yüzden halifesin. Buna inancı olmayan gübredir. “Çenede halife bir müşrik!”

Dünya nüfusu sayısı 5 devletin nüfus sayısından büyük olması adalet sağlamaz
Adaleti sağlayan yasa, Tek Krallığın dünya demokrat güdüklerini yönetmesidir
Bu krallığın adı maalesef senin -manasını yumuşattığın ‘Yahudi Lobisi’ değildir
İsyanist Krallığı yenebilmen için önce böyle bir krallığın varlığını görmen ilk şart
İkinci ve son şart. O krallık sen olacaksın! Adalet, başka türlü gerçekleşmez
Adaleti, adalete ihtiyaç duyan gerçekleştirir. Adalete ihtiyaç duymayan BATI’ya
ateşkes ihalesini vermek ve umudu buradan beklemek gibi midir yoksa?


Gerçek Ne Mi?

‘Eğitim’ diyerek imandan anladığınız şey, iman olmayan korsan kişiliğinizdir
Sizce de çaresiz sonuç bunu göstermiyor mu? Sede çene!
Savaşın bitirilmesini gavurdan bekleyen acizler güruhu!
Tüm tarikatların imanda ölçüsü geçersizdir, sözde yetki ve güçleri hükümsüzdür
Şadırvan katiyen çene yapmadı
METOT Nedir ve diğer makaleleri, çözümü ispatla göstermiştir
Anlamayanlar, küçük kalmaya mahkumdur. Bu 8 milyar keçiyi 3-5 kurt güder

yazının devamı…

 

 

 

_____________________________________

 

 

İLİM YAYMA CEMİYETLERİ ÖDÜL TÖRENİYMİŞ? PEH!!!

 

Olmayan ilmi yayma!
İLİM ŞEYTAN KARŞISINDA İLİMDİR. Rüştünü Siyonizim Karşısında İspat Eder!

 

Gücünün Yetersizliğini Bilen Şayet Samimiyse EĞİTİMİNİ DEĞİŞTİRİR

 

 

Gücün Yetmeyebilir. Bu Anlayışla Karşılanır Ama Sorun Şu:

Siyonizmin zulmünü, bu savaşı durdurmaya gücün yetmiyor da.. peki,
buna ve daha çok şeye yetebilen bir iman eğitimi verilmesini niçin görmüyordun?
Bu eğitimin eğitim değildi. Bu din anlayışın din değildi, iman bu değildi
Yıllardır dediğimiz hep buydu! Siyasal islam, İslam değildi. Adaletin adalet değildi
Anti kapitalizim bu değildi, kalkınma bu değildi, iktisat bu değildi. Dedik mi, dedik
Tüm bu tespitlerimizdeki yasa ve hikmet şuydu: İman Nedir? Bunu hiç tınmadık
Yok, eğer iman dediğinizde sonuç buysa, kudreti buysa yıkıcıyı dize getir o halde!
Getiremez olduğu, getiremeyecek bir iman olduğu, bunun din olmadığı aşikardı
Buna bizler emindik de siz tınmadıysanız ama şimdi emin olmalısınız taksiratınıza
Emin olmayacak hiçbir engel yok. İmandan anlaşılacak eğitime -çok çok uzaktınız

İman, salt ahlak değildi, dindarlık değildi, ilahiyatçılık, değildi çünkü ‘bilgi’ değildi
İçi boşaltılmış ibadetler, nasihatler değildi, mevlütler, geceler, merasimler değildi
İslam, mağlubiyet değildi, uluslararası temaslar geçidi, kandırmacılık da değildi
Hatalardan ders çıkarmamaksa hiç değildi. İnat, biliyorumculuk hiç mi hiç değildi
Şadırvan’ın sözlerini tınmamanın imanlıyım demekle alakası neydi?

 

 

 

‘TEMASLAR’mış!.. Şu Algı İstilamız, Temasçılığı Bize O Kadar Kanıksattı Ki
Uyuyorsun Vatandaş!

 

‘Başkanımız temaslarını sıklaştırıyor’ deniyor. Senden temas yerine güç yetirmeni
ola ki yetiremezsin, normaldir ammma niye güç yetiremediğimizin asıl tespitini
burada bir feraset taşıyıp taşımadığını samimiyetle kendine söylemeni ve
bu tespitine göre de bu zamana kadar gördüğün hatalarını mutlaka gidermeni,
‘İman Nedir’ bilmesen de anlamaya çalışarak bu eğitime hemen başlanılmasına
ön-ayak olmanı görmek istiyoruz. Metodumuzu gayet samimiyetle incelemeni,
Siyasal İslamcılık doktrinleriyle bu gidişatımızın hiçbir şekilde değişemeyeceğini,
İlim Yayma Cemiyetçiliği narkozlarıyla İsyanizme güç yetirilemeyeceğini anlamanı
istiyorum. Tabi benimki istek. Gereği kişiye kalıyor. Değerlendirir-değerlendirmez

‘Bu ZULÜM yakında bitecek’ demenizin size bağlı bir ilmi yeterlilikle ALAKASI NE?
Alaka varsa durdurulması planını anlat ki bu ilmin uhdende olduğunu bilelim!
Sonucu ve onun kabiliyetini ortaya koymandaki tasarrufuna şahit olalım!
Sürecin doğal akışı içindeki HİKMETİ senin tasarrufun değilken bu pandomim NE?

 

 

 

İLİM YAYMA CEMİYETLERİ ÖDÜL TÖRENİYMİŞ? PEH!!!

 

İLİM ŞEYTAN KARŞISINDA İLİMDİR. Rüştünü Siyonizim Karşısında İspat Eder!


İlim Yayma Teşkilatları, güya şu yeterliliklerini Şeytan’ı durdurmada göstersinler!

Mademki yayılacak olan ilmi bunlarda gördün! Hadi göstersinler ilim NE?
İLİM, zulmü durdurmasıyla KENDİNİ KENDİ YAYAR zaten! Pompaya ihtiyaç YOK!
Zulmü durduramayan ilmi ‘yaysan’ ne fayda? Anca kalabalıkları kandırırsınız!
‘Mehdi gelecek, şartları ona hazırlıyoruz icraatlarımızla’ diyen aklın, ilimle işi NE?
Mehdi, senin ustandır. Ustasında Mehdiyi görmeyen, rabbını nerede göre ki?
Allah‘ı görüyor ama Mehdiyi görmeye henüz layık değil!? Beklemeli ilminiz batsın
Armagedonlu Siyonizmin beklemeli dininden aşılandığınıza manidar örnekler çok
Sapağa düşmüş anlayışlar, birbirlerinden YAMAlanmalarıyla sapıklıkta benzeşirler
YamaLANANIN YamaYANI durduramayışındaki hikmet budur
Buna ilim demenin, İslam’ın temeliyle de imanın ölçüsüyle de alakası yoktur
Bu itibarla METOT ve o metodun mihengisi uydurulamaz. İlim, türeyemez
Yeterli Eğitim, ‘tasarrufuyla tek yetkili bir varisle’ çağda etkilidir

Şurada da takıldığınızı bilin siyasal islamcılar! İmanın kudretini bilmediğiniz için
zafere çıkan yola, silahlanma yoluyla hatta atom yoluyla erişileceğini sanmanız,
HATALARIN EN HATASIDIR!
Barış maksatlı mücadele için atom bombalı bir devletin daha olmasına gerek yok
Her devletin mevcut silahı, imanını ortaya koymaya yeterlidir. Eksiğin ‘silah’ değil
YÜREKTİR! Yürek, sadece iman edende bulunur. Eğitimin eğitim değil
Doğrusuna şu an başlanılsa kitlesel boyutu için 20 yılımız var. İlk 20 yılı sil, umma!
Senden istenen Temaslar Geçidi değil. Hemen bu eğitime başlaman/başlatmandır
Her adaleti ilkin kendi bünyen, kendi özün, kendi toprağında gerçekleştirmedikçe
sakın İsyanizmi hafife alıp ‘hücum hakkım var’ deme! Çünkü İsyanizim de O!
O sana eksiğini böyle de gösterir görmek istersen


Önceliğim eğitimdir desen ne ifade eder? İslam önceliğimdir desen kaç yazar?

Önceliğin Ambülans olduğu kanununu (ayan-beyan kasti) tınmazlara verilen ceza
1.850 TL olduktan sonra ve de o ehliyeti sonsuza kadar iptal etmedikten sonra
İslam’ın senin önceliğin olduğuna katiyen inanılmaz!
Antakya Bld.sinde 61 kez hasıraltı edilmiş yapı ruhsat belgesine göz yummanın,
İsrail’in zulmü karşısında haklı olduğunu düşünüp galip geleceğini zannetmenin
İslam’la ilişkisini, birileri bu vatandaşa anlatsın! Politikacıdan İnsan-ı Kamil olmaz*

Kepazeliğin en seviyesi Tv. dizilerine imzanla, Reklamlar dünyasına getiremediğin
her kalem sınırlamanla, fiyaskoların topluma model oluşuna aldırmazlığınla
Adaletsizliği yaymanın adı ‘İlim Yayma Cemiyetçiliği’ ise Önceliğin İslam olamaz
Bu yüzden Dünya (heleki dünyanız) 5’in tutarlılığındaki rihter gücünden küçüktür

 

_____________________________________

 

FELSEFE Ne Demek?

 

 

 

Şadırvan,
Felsefenin Sonsuza Kadar Değişmez Mutlak Tanımını Şöyle Yaptı:

 

 

 

Felsefe, ‘filozofun yaptığı iş’tir


Felsefe bundan öte tarif edilmemeli. Filozof nasıl bir iş yapar, tarif edilecek budur!

Çünkü hepimiz, felsefeci ile filozofu aynı ifade dairesine koyanlarca yanıltılıyoruz
Felsefeciler, felsefeyi tanımladıkça filozofun harikasını, kendi payelerine aşırıyor!
Filozof, varlığın özünü /varlığın dayandığı noktayı arar, noktanın bilincini yaşar
Felsefe de bu bilimin adı olur. Felsefe, filozofun yaptığı iştir, felsefecilerin değil
Felsefeciler (ezber bilgiçliği yapmadıkları vakitlerde) bu dökümanları tutarlar
Filozofların birbirleriyle nerede ayrıldıklarını, benzeştiklerini öğrenmeye çalışırlar
‘Felsefe Nedir’ hakkında detaylı, özüt, ciddi bilgi veremez, bu işi tarif edemezler
Çünkü felsefe, FİLOZOFUN yaptığı işe denir. FelsefeCİnin yaptığı işe değil
Böylece felsefe, ‘filozofun yaptığı iş’tir vurgusuyla kastımız anlaşılmıştır

Felsefe Mektebi okuyan ilgililere!
‘Felsefe’ okunmaz. Hayat OKUnur ve FİLOZOF olunur

Gerisi ‘felsefe bilgini!’
Laf bilgiçliği, felsefe tarihi ezberciliği, kem-küm dedikoduculuğu
Felsefeciyle FİLOZOF’un farkı budur

İlahiyat Mektebi okuyan ilgililere!
İlahiyat okunmaz, HAYAT BAĞINTILARI OKUnur, arif olunur
Gördüğü bir şeyi her yerde görmeyen kördür
İlahiyat papirüsçüsü ile KENDİSİ KİTAP OLANIN farkı budur


(Gelelim ‘İddiamızın ispatına’ bile demiyorum.. İspatımızda geçen her iddiamızın,

nasıl ilmek ilmek bir ispata kendiliğinden yürüyüşünü izlemeye:)

 

Felsefe Kürsüleri’ HAYATTAN Kopuktur. Felsefeden Kopuktur


19. yy (İsyanist çakma felsefe ve ‘akademik kürsü sürüsünün’) tapınak şövalyeleri

felsefeyi tanımlattırırken öyle telli duvaklı cümleler eşliğinde düğünlemişlerdi ki
Felsefeyi cambaz tanımlarla
Bİ ELİT MERASİMLE ‘bir kına gecesinde’ (yığınlara) kakalamışlardı
Artık anlayan beri gelsindi! Çünkü hedefsizliklerini kimsecikler anlayamamalıydı
Ne halt çevirdiklerini öyle sen-ben bilmemeliydik!

Felsefe hakkında (1996’ya kadar) epey yazdık hatta halt ettik!
Sonuçta felsefeyi sonuçlandıralı tam 19 yıl geçti… (2018 itibariyle)
Fakat bilim tabelalı kampüs mağaralarda
‘zıvanasından çıkmış kutsal tapınak şövalye kürsüleri’, rutin mesailerine devam!
Devletler düzeyindeki kürsülerden maaş yemeye devam…

“Kafamızdaki allahı bir gün bulacaz ve bulmanın teknik krokisini çizip
CNC tornasına verip bu CeNeCe’lerden(Si En Si’lerden) bilinçli ve
erdemli bir toplum meydana çıkaracaz” diye diye, insanlık bilgisini
yolunmuş kuşa çevirip ‘zeki nesilleri’ akıl almaz bir karmaşaya ittiler

Nedir Felsefe, değil… FELSEFE ne işe yarar? İnsana ne öğretti? 

yazının devamı…

 

 


Dünyayı allaha inanlar değil, ‘KENDİLERİNE inananlar yönetir’ 

Çünkü Allah, sende var olan, senden hareket edendir
Diğeri kafanda yarattığın allahtır sadece…

Dünya Yeryüzü ve hatta Gökyüzü Yönetimi Niçin Zalimlere de Verilebiliyor?

 
(Bu en temel yasalardan biridir. Kök cevap şu:)
Yönetim -dünyayı yöneten hayvan takımına, kendilerine inandıkları için verilmiştir
Allah’a inandıklarını söyleyenlerinse imanları ‘kendilerine inanmaya’ varamamıştır
Yönetim ve Krallıkta yarış, allahın var olduğuna inanlar arasında değil
Allah’ın KENDİLERİNDE VAR OLDUĞUNA inananlar arasında yarıştır
İman Allah’ın var olduğuna inanmak değil O’nun sende VAR olduğuna inanmaktır
Kendine inanan bir sivrisinek senin kanını emer
Kendine inanan İNSAN felekleri çevirir, alemleri yönetir

Şeytan Niçin Mi Güçlü? Şeytan, Kendisine İnanır!!!
GÜCÜN KAYNAĞI, Kendine İnanmaktır. Başka şekilde iman GÜCE DÖNÜŞEMEZ!
okumaya devam et

Kişi, heves ve korkularından tasmalanıp yönetilir

ZAN dediğimiz,
gönlüne akmak üzere yola çıkan her duyumu,
kafanın şartlarına uydurmak diplomasindir

‘Yanlış Bilgi’ diye bir şey yok! Hevesler, bilgiyi ZAN yapar!
Zanların temel suyu, heves ve korkularındır,
daha da mı göremiyorsun?

Ne kadar anlatırsan anlat!
Karşındaki kendi zannına tercüme ediyor!

Daha öncesi alışkanlıklarında bir karşılığı varsa,
nidayı sepetine koyuyor!

Her şeyi ZAN AMBALAJLARINA sarıp
bir vagonla kafada raylıyoruz

Kafa sente vurduğu anda,
ilk makasta gerçeğimizle yolumuz ayrılıyor

Ambalajını önceden hazırlamadığı hiçbir hakiki duyumu tınmıyor
Önceki sepetinde bir sapı varsa yeni salkımı bu küpünde sirke yapıyor
Mevcut kabullerini ‘arayışına referans yaptıkça’ körlüğü pekişiyor Anasayfa.

Gör

İnsan ‘düşünen hayvandır’ dediler ama DÜŞÜNMEK ne, açıklanmadı
İnsan ‘konuşan hayvandır’ dediler, bunu da eksik dediler
Ben de diyorum: ‘İnsanoğlu konuşursa hayvandır, İnsan ifade eder
Çünkü gözlerle görünmez. Gözler bakar, bakış görür
Konuştuğu ‘laf‘tır, ifade ediyorsa SÖZ’dür. Konuşma anlatmaz, ifade anlatır
Bakıyorsa GÖZ’dür. Bakmayan göz kördür. Göz anlatmaz, bakış anlatır!
İfadeye bak ki görerek anlayasın. İdrak gözle okunmaz da görünmez de

Alfabenin gerçeği şu idrak, anlayışa hakim olabilme vasfı. Bu alfabe, bakışta!

Gözlere aşık olan kördür. BAKIŞA aşık olan, başlangıcı GÖRMÜŞTÜR
Gözler toprak, bakış şimşektir. Gözyaşın, topraktan süzülen yağmur
O da aşk varsa hayat berekettir

Yazmak edebiyatın işi değil, Fikrin itişiyledir. Tıpkı OKUmak gibi

Çılgınlık ıkınmayla olmuyor, delilik aşamasını çıldırmadan geçebilenlere…
Selam, volkanını çılgınlığında gizleyenlere!
Çılgınlığını parka çekebilmişlere
Yazmak coşkun ifadeler sızıntısıdır, ıkınmak olduğunu sanmıyorum

Bizler fikre ve huzura kavga ederek ulaştık,
pes ederek değil

İlmin şehri İNSAN, Kapısı da FİKİR…
‘Kuru gürültüyle kapı dövülmez! Tokmağı sağlam vur!

Biz ‘dinsizlikten’ batmadık. FİKİRSİZLİKTEN battık
Bizde bu din, fikirsizlikten çöktü! Hatimsizlikten değil, tebliğsizlikten değil
İmam Hatipsizlikten, ElifBasızlıktan, İlahiyat kürsüsüzlüğünden değil…
O halde tekrar yepyeni bir fikir-metotla inancımıza şahit olacağız

Bu sanatı, vazifeyi, ilmi, inceliği, emri okumayı CAMİDEN almadık ki
anlatmaya “cami cemaatine anlatmayla” başlayalım

Bu sanatı, ilmi, inceliği, OKUmayı MAĞARADAN aldık!
Bu yüzden mağara bölümü mezunlarına anlatırız da ancak onlar anlaya!

Bu FİKRİ, İNCELİĞİ, ANLAYIŞI aldığımız mağaradır ki
bu MAĞARA, insanın kendi derinliğindeki başlangıç noktasıdır
Dibe vurma cesaretini göğüsleyenlerin kalkış noktasıdır, sıfır sermaye budur

Bu sermaye üzerinden temellenmeyen bir kalkış, YAMALARIN dinidir

Önceki anti virüsünü KAPATMANI EMREDER çağın son ictihadı
Önceki İCTİHADLAR, şu İsyanist Çağın virüslerini yakalayamaz!

Dünya olarak bizler, insanlık medeniyetini dinsizlikten kaybetmedik
FİKİRSİZLİKTEN kaybettik

 

 

Hayatı kendi gözlerinden görmek kadar bir hürriyet, ne gördün ne tattın

Hürriyet, KİMİN GÖZÜNDEN GÖRDÜĞÜNÜN cevabındadır. Başka tanımı YOK!

Her şeyin cevabı ‘hürriyetin kadar’ verilir 
Cevaplara ne kadar dayanabilirsin?

Gerçeği ‘ömürde görmeye’ ne kadar ölümsüzlük ayırabilirsin?

Demem o ki soru sormak serbest. Cevap, esaretin başladığı yere kadar sebil
Sonrası, kişi gerçeğe kapalı! Esir kişi, ‘cevap olan nedir’de hep takılı…

Şu halde gerçeğine hürriyet isteme!
Hürriyeti yaşamana engel olan gerçeklerini değiştir
Mevcut kabullerini terk et, DOĞRUYA ulaş
Hürriyet, doğruya ulaşmaktır
Gerçeklerini genişletmek hürriyet değildir

Sadece doğruların özgürlüğe, yanlış yaşayanların hadde ihtiyacı vardır
Özgürlük eğer ki birilerinden istenecek şeyse cesaret bu özgürlüğü satın alır
Pazarlanmayan bir özgürlük iste ki kampanyayla güdenlerin üzerinde özgür yaşa!

Hürriyet canını vermekse can vermeye ne kadar hazırsan o kadar hürriyet!
Öyleyse ‘can nasıl verilir, niçin verilir?’ Şadırvan bunu açıklar, bu bilgiyi verir

Soru, bir kurttur!
Doğru cevabı bulur da beslersen bu ‘kelebek olur’ sende

Geçiştirirsen sen gibi meyveyi gübreye çevirir
İçine girip beyninin, yer durur

Cesaretin en yüksek derecesi samimiyet, korkaklığın en büyüğü inattır

Korktuğun yerden aldığın güce cesaret denir

Sözüne muhatap bulamaman sabrındandır
Muhatabına söz bulamaman cehaletinden

Kudret, İradenin İktidar Olmasıdır

Haklılık, güç.. bu güç de İKTİDAR olduğunda KUDRET açığa çıkar!
Zulmü güç.. bu gücü de ‘hak’ gören aldanış, hangi kudrete savaş açmakta?!

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Translate »

Index

Index