Şadırvan yazılarının her satırı ‘harf sayısı kotası’ kullanılarak yazılmıştır
                                                               Telefondan okuyanın yapması gereken şey telefonu yatık tutmasıdır
                                                         Böylece bakıldığında her satırın ölçüyle sonlandığı derhal fark edilir

Okyanusta Şadırvan

Sorulur hep: “İnsanlar
neden kitap okumuyor?”

‘Düşünmekten kestirilmiş insanlık biberonlanıyor da’ o yüzden okumuyor


Beyni kızağa çekilmiş insanlığın ‘kitabı kitaptan okuması’ unutturulmuştur!
“Kitabı kitaptan” okumaz! Papirüslerde ‘kitap’ arar
Kendince bulduğunu sandığı şeyi de ‘yazıca okur’ ama nafile!
Çünkü önüne bir şekilde konulmuş yayınlar-şeyler,
kişinin sanki kendi hür seçimiymiş gibi gösterilen
aslında yersiz ihtiyaç listesi olarak yığınlara pompalanmış papirüslerdir
BU, ‘KİTAP OKUDUĞU’ ANLAMINA GELMEZ

Hiç bilmeden yaşar KENDİ olmadığını. Onda yaşayan her şey PİYASAdır
Yaşam, onun hem kontrolünden hem öz-karar ve özel tespitlerinin
‘ona kazandırabileceği idrak ve inançtan’ artık çok uzak bir yerdir
Gerçek’ten kopmalar başlar. İşte Piyasa görevini başarıyla tamamlamıştır!

Piyasa, bu şekil programla her koşulda başarır
‘Kendi kararım’ sandığı tercihleri, aslen piyasanın ona vurduğu prangadır
Koşullar, UFUKLARI perdeleyen sınırlı bir penceredir onda
Artık sıradan TERCİHLERİNİ ‘bunlar benim kendi KARARIMdır’ sanır
Düşmanın maksatlarını “kendi hedefimdir” sanır
BU, ‘KİTAP OKUDUĞU’ ANLAMINA GELMEZ

 

Yani okumayanların niçin okumadığı sorusundan ziyade
sözde okuyanların ‘acaba ne okuduklarını!’ sorgulamalıyız

Zaten de kitap okumayanlar,
okuyup da topluma örnek olmadıkları bilinen bu kesim yüzünden okumuyor
Bu gözlem toplumca her an yapılıyor olmalı ki
bu yüzden sonuç “tepki olarak kitap okumamak” çıkıyor
Kafa, ‘bilgi stoğu için’ okumak istiyor,
bilinçse ‘pek de işe yaramaz habersel bilginin’
OKUmak yerine geçmediğini
biliyor da bu yüzden okumuyor

 

Dünyayı allaha inanlar değil, ‘KENDİLERİNE inananlar yönetir’ 
Çünkü Allah, sende var olan, senden hareket edendir
Diğeri kafanda yarattığın allahtır sadece…

Dünya Yeryüzü ve hatta Gökyüzü Yönetimi Niçin Zalimlere de Verilebiliyor?

 
(Bu en temel yasalardan biridir. Kök cevap şu:)
Yönetim -dünyayı yöneten hayvan takımına, kendilerine inandıkları için verilmiştir
Allah’a inandıklarını söyleyenlerinse imanları ‘kendilerine inanmaya’ varamamıştır
Yönetim ve Krallıkta yarış, allahın var olduğuna inanlar arasında değil
Allah’ın KENDİLERİNDE VAR OLDUĞUNA inananlar arasında yarıştır
İman Allah’ın var olduğuna inanmak değil O’nun sende VAR olduğuna inanmaktır
Kendine inanan bir sivrisinek senin kanını emer
Kendine inanan İNSAN felekleri çevirir, alemleri yönetir

Şeytan Niçin Mi Güçlü? Şeytan, Kendisine İnanır!!!
GÜCÜN KAYNAĞI, Kendine İnanmaktır. Başka şekilde iman GÜCE DÖNÜŞEMEZ!
okumaya devam et

Kapak
Okyanusta Şadırvan

1.300 TL

Gerçekten AKLA amade, akılları sarsan bu kitap
aklımızın şartlanmalarla nasıl YAMANDIĞINI,
akıl şubelerimizin birbiriyle nasıl kopuk bir ilişki ve işgalde tutulup didiklendiğini

hem metodik düzeyde muazzam bir izah çeşnisi
hem edebiyatın harika kullanım tekniği içinde anlatıyor
Okyanusta Şadırvan, bakışınızı değiştirecek

Okyanusta Şadırvan,
ZİHİN İŞGALLERİNİN neler olduğunu, bu karanlık çağın tuzaklarını
ve bunlarla mücadelenin METODUNU AÇIKLIYOR. İknası yüksek, etkili anlatımla
‘zihinlere yamanmış fayların-sarsıntıların’ sismografisini çekip ortaya koyuyor

Zihin işgalli, zulüm maksatlı şu çağ için en etkin hücum ve fikir müdafaası bu yazılardır

Aradığın şey kesinlikle sana gösterilmiştir
Fakat insanoğlu arayışı üzerine yaşamaz hayatını. Bulamayışı üzerine söylenir durur
Karşılaştığı anda da fark edememiş olur. Yüzüne söylenenler, duyması gerekenlerken
dinlemede tenezzülü ‘sadece işitmek istediklerine’ olursa anlayışı öğrenmeye kapalıdır
‘Mevcut kabullerim değişmeksizin yerinde aynen kalsın’ şartıyla doğruyu edinemez

İstediği kadar ‘eşhedü’ getirsin hiç kimse ‘mevcut dininin münkiri olmayı tatmadan’
gerçekle şereflenemez. Nefsin ‘ÖLÜMÜ TATMASI’ budur. Bunu ölmeden gerçekleştirecek
Doğru bilgi karşısındaki ‘bu duruş pazarlığında’ bir kararsızlık var!

‘Böyle kalıp da ÖYLE OLAYIM’ yok. ‘Ben kalıp SEN OLAYIM’ yok
Ya kendini haklı sanmaları bitecek ya ‘kendi gerçeğini öğrenmek niyeti’ Seç!

Bildiklerimizin yanlış olduğunu anlamaya ÖĞRENMEK diyoruz
‘Canını kendisine verebilmeyi sana öğretenden aldığına’ BİLGİ DENİR
Zihninin sarsılması tedavin olur şayet burun kıvırmazsan
Beklenti ve alışkanlıklarını sarsan şeylere kılıç çekme!
Acı ve ‘sana itici gelen eczalardır’ senin hürriyetin. Bu eser zihin işgallerini açıkladı

Kişi, heves ve korkularından tasmalanıp yönetilir

ZAN dediğimiz,
gönlüne akmak üzere yola çıkan her duyumu,
kafanın şartlarına uydurmak diplomasindir

‘Yanlış Bilgi’ diye bir şey yok! Hevesler, bilgiyi ZAN yapar!
Zanların temel suyu, heves ve korkularındır,
daha da mı göremiyorsun?

 

Ne kadar anlatırsan anlat!
Karşındaki kendi zannına tercüme ediyor!

Daha öncesi alışkanlıklarında bir karşılığı varsa,
nidayı sepetine koyuyor!

Her şeyi ZAN AMBALAJLARINA sarıp
bir vagonla kafada raylıyoruz

Kafa sente vurduğu anda,
ilk makasta gerçeğimizle yolumuz ayrılıyor

Ambalajını önceden hazırlamadığı hiçbir hakiki duyumu tınmıyor
Önceki sepetinde bir sapı varsa yeni salkımı bu küpünde sirke yapıyor
Mevcut kabullerini ‘arayışına referans yaptıkça’ körlüğü pekişiyor Anasayfa.

Gör

İnsan ‘düşünen hayvandır’ dediler ama DÜŞÜNMEK ne, açıklanmadı
İnsan ‘konuşan hayvandır’ dediler, bunu da eksik dediler
Ben de diyorum: ‘İnsanoğlu konuşursa hayvandır, İnsan ifade eder
Çünkü gözlerle görünmez. Gözler bakar, bakış görür
Konuştuğu ‘laf’tır, ifade ediyorsa SÖZ’dür. Konuşma anlatmaz, ifade anlatır
Bakıyorsa GÖZ’dür. Bakmayan göz kördür. Göz anlatmaz, bakış anlatır!
İfadeye bak ki görerek anlayasın. İdrak gözle okunmaz da görünmez de

Alfabenin gerçeği şu idrak, anlayışa hakim olabilme vasfı. Bu alfabe, bakışta!

Gözlere aşık olan kördür. BAKIŞA aşık olan, başlangıcı GÖRMÜŞTÜR
Gözler toprak, bakış şimşektir. Gözyaşın, topraktan süzülen yağmur
O da aşk varsa hayat berekettir

Yazmak edebiyatın işi değil, Fikrin itişiyledir. Tıpkı OKUmak gibi

Çılgınlık ıkınmayla olmuyor, delilik aşamasını çıldırmadan geçebilenlere…
Selam, volkanını çılgınlığında gizleyenlere!
Çılgınlığını parka çekebilmişlere
Yazmak coşkun ifadeler sızıntısıdır, ıkınmak olduğunu sanmıyorum

Bizler fikre ve huzura kavga ederek ulaştık,
pes ederek değil

İlmin şehri İNSAN, Kapısı da FİKİR…
‘Kuru gürültüyle kapı dövülmez! Tokmağı sağlam vur!

Biz ‘dinsizlikten’ batmadık. FİKİRSİZLİKTEN battık
Bizde bu din, fikirsizlikten çöktü! Hatimsizlikten değil, tebliğsizlikten değil
İmam Hatipsizlikten, ElifBasızlıktan, İlahiyat kürsüsüzlüğünden değil…
O halde tekrar yepyeni bir fikir-metotla inancımıza şahit olacağız

Bu sanatı, vazifeyi, ilmi, inceliği, emri okumayı CAMİDEN almadık ki
anlatmaya “cami cemaatine anlatmayla” başlayalım

Bu sanatı, ilmi, inceliği, OKUmayı MAĞARADAN aldık!
Bu yüzden mağara bölümü mezunlarına anlatırız da ancak onlar anlaya!

Bu FİKRİ, İNCELİĞİ, ANLAYIŞI aldığımız mağaradır ki
bu MAĞARA, insanın kendi derinliğindeki başlangıç noktasıdır
Dibe vurma cesaretini göğüsleyenlerin kalkış noktasıdır, sıfır sermaye budur

Bu sermaye üzerinden temellenmeyen bir kalkış, YAMALARIN dinidir

Önceki anti virüsünü KAPATMANI EMREDER çağın son ictihadı
Önceki İCTİHADLAR, şu İsyanist Çağın virüslerini yakalayamaz!

Dünya olarak bizler, insanlık medeniyetini dinsizlikten kaybetmedik
FİKİRSİZLİKTEN kaybettik

Hayatı kendi gözlerinden görmek kadar bir hürriyet, ne gördün ne tattın

Hürriyet, KİMİN GÖZÜNDEN GÖRDÜĞÜNÜN cevabındadır. Başka tanımı YOK!

Her şeyin cevabı ‘hürriyetin kadar’ verilir 
Cevaplara ne kadar dayanabilirsin?

Gerçeği ‘ömürde görmeye’ ne kadar ölümsüzlük ayırabilirsin?

Demem o ki soru sormak serbest. Cevap, esaretin başladığı yere kadar sebil
Sonrası, kişi gerçeğe kapalı! Esir kişi, ‘cevap olan nedir’de hep takılı…

Şu halde gerçeğine hürriyet isteme!
Hürriyeti yaşamana engel olan gerçeklerini değiştir
Mevcut kabullerini terk et, DOĞRUYA ulaş
Hürriyet, doğruya ulaşmaktır
Gerçeklerini genişletmek hürriyet değildir

Sadece doğruların özgürlüğe, yanlış yaşayanların hadde ihtiyacı vardır
Özgürlük eğer ki birilerinden istenecek şeyse cesaret bu özgürlüğü satın alır
Pazarlanmayan bir özgürlük iste ki kampanyayla güdenlerin üzerinde özgür yaşa!

Hürriyet canını vermekse can vermeye ne kadar hazırsan o kadar hürriyet!
Öyleyse ‘can nasıl verilir, niçin verilir?’ Şadırvan bunu açıklar, bu bilgiyi verir

Soru, bir kurttur!
Doğru cevabı bulur da beslersen bu ‘kelebek olur’ sende

Geçiştirirsen sen gibi meyveyi gübreye çevirir
İçine girip beyninin, yer durur

Cesaretin en yüksek derecesi samimiyet, korkaklığın en büyüğü inattır
Korktuğun yerden aldığın güce cesaret denir

Sözüne muhatap bulamaman sabrındandır
Muhatabına söz bulamaman cehaletinden

Kudret, İradenin İktidar Olmasıdır
Haklılık, güç.. bu güç de İKTİDAR olduğunda KUDRET açığa çıkar!
Zulmü güç.. bu gücü de ‘hak’ gören aldanış, hangi kudrete savaş açmakta?!

Translate »