Gerçekler Hoplatır, Masallar Amortisör Gibidir
Gerçekler Hoplatır, Masallar Amortisör Gibidir
Gerçekler Sipariş Verilmez. Hakikat Paket Programdır
İfadeyi cımbızlayarak bize dönüp: “burasını sen ilave ettin” yok!
Gerçeğin peşine, ‘aklımıza yatmalı’ şartıyla düşemeyiz
Hakikat bir paket program! Hoşumuza-Nahoşumuza göre sipariş edemeyiz
Hadiselerin izahı kişiler üzerinden değil fikirler üzerinden metoda tabidir
Bunun dışındaki değerlendirmeler, görüşler yamaların mahsulü!
Din Dediğimiz Şey, Bize Değerler Sıralamasını Verir
Bulmak istediğimiz şey ‘DOĞRU OLAN MI ya da CAZİP olan’ mıdır?
1- Kanundaki gerçek niyet,
Rüştünü, toplumu sürüklediği sonuçlarıyla kazanır
Bir hukukun adil olup olmadığını,
o kanunları bize dayatan kültürden beslenen mantığımız tespit edemez
Taşeron ellerden sulanmaya mahkum olmuş algılar, sürekli esarete kayar
Gerçeği o an bize cazip gösterip-göstermemesine bağlı çalışan mantığımızın
‘onay verip-vermeyişiyle’ KARAR SAHİBİ olduğumuzu zannederiz
Oysaki tercihler fuarında turist olduğumuzu unutur,
her tercih standına gecekondu diker ‘sabah kaçtı’ oluruz
Çünkü algı, ‘inanç ve medeniyeti terk ederek yozlaşan kültürden’ besleniyor
‘Tercümesi -tarih yalanlarına yaslı metinlerden’ ideolojileniriz de fikretmeyiz
İdeoloji, seni parti-pırtıya rey-men yapar. İdeolojik tip gerçeği tespit edemez
Partçılıkla, Kamalcılıkla, muasır medeniyetçilikle;
‘Müslümanım ama ‘UFOcuyum’lukla hayat tespit edilemez
‘Müslümanım ama laikim’likle, Kemalistim’likle hayat yaşanmaz
Müslümanım ama reenkarnasyoncuyumlukla–mezhepçiyimlikle kul olunmaz
Bu sahada tüm bu saydıklarımız ‘ideolojiye’ oynar da haberimiz olmaz
‘Müslümanım’ (ya da şöyle anla) ‘İnsanım’dan sonra başka takı gelmemeli
Bir şey, DÜŞÜNCENİN KUCAĞINA DÜŞTÜĞÜ AN artık İDEOLOJİ olmuştur
Akılda bir KARAR MERKEZİ bulunur ki bu merkez,
Düşünmek ile Düşüncenin ayırt edilmesiyle faaliyete geçer(*1)
Bu faaliyete geçmemişse tercihlerle yaşıyoruz demektir
(*1) Düşünce-Düşünmek bahsine geniş şekilde yer verilmiştir
2- Bulmak İstediğimiz Şey ‘DOĞRU OLAN MI ya da kafaca CAZİP olan’ mıdır?
Görüş ve kanaatler ‘bir’ olurdu… O halde gerçek dinin uyarılarını,
‘cazipse’ doğru.. değilse ‘yanlış’ açısıyla göremeyiz
Bir ‘uygulama sorusu’ karşısında anlık cevabımızda uyanan tepki,
‘şu hazır-yaşantımızı’ ören ÇEVRESEL şartlanmalara bağlılığımız ve
bunun sonucunda taşıdığımız karmaşık duygularımızdır
Baskı altında, hemen o anda karar verebilmek ya ileri derece bir deneyim
ya tam bir vurdumduymazlıkla mümkün
Doğru da olsa, tartışmasız Allah hükmü de olsa hiçbir ifade ve kanun sözü
(elbette) ‘doğasını (artık) yitirmiş çevresel ilişkilerin’
esir zihinlerimizde bize algılattıkları yüzünden meşrulaşamamakta nedense!
Zira azgın toplumlar, algıları yamanmış kişilerin at oynattığı bir toplumdur
Bu taktikte meşrulaşma ölçüsü, sosyal kalıplara uygunluk ölçüsüdür
Bu şartlar dairesinde “meşru” kabul edilen şeyler,
insanın kendi ‘aslı doğasından’ kopuktur artık
Kopukluk büyüdükçe ‘şu meşrulaştırılan şeylerin cazibesi artar. Böylece:
Doğruların cazibesini yitirdiği bu yaşantı, insanlığın aciz dönemi olmuş olur
3- Hayat veya Herhangi bir şeyin Meşruiyet Kazanmasında İspat,
Gerçekte mevzuat ve maslahatın
bilime yaslı prensiplerin işletildiği bir toplum modeline eşlik edebilmesi,
o mevzuatın ‘yapıcılığı kilitlemeyen pratiğince’ mümkündür,
amaçlı yaşamımızla ‘uyumlu sonuçlarını’ tasvip edebiliyorsak mümkündür
Gerçek hukuka ve kültüre böyle ulaşabilmişizdir
4- Değerlerin ve Duyguların Madde Üzerinde Tasarrufu Var
Bu özellik, hayatı kolaylaştırıp sadeleştiren kabulü kaçınılmaz bir yasa
Ancak madde, DEĞERLERE baskı yapamaz
Ve din dediğimiz şey, bize değerler sıralamasını verir
Adı ateizm de olsa ‘din kavramı’ dışında kalamaz, bir din dışında kalamaz
Kişi, dinini ‘aklı üzerinden’ işler-işletir. Aklını da ‘dini üzerinden’ işler-işletir
Aksi türlü bu, aklını bir işe karıştırmamak, aklı kullanmamak saçmalığı olur
Çünkü (gerçekte) akıl ve zihin, toplumların ortak sahasıdır
Dini, öyle bir gerçekte tanımlamalıyız ya da şu ifadeyi katalım:
Dinin ‘herkeste hareket ettiği’ gerçeğini öyle bir görüp tanımlamalıyız ki
din ve (hiçbir) uygulamanın birbirinden ayrılamayacağını bilmiş olalım
Hiç kimse için ‘kendi dininden bağımsız bir hareketin’ söz konusu olmadığını
net olarak kavrayalım
Ey komünist kardeşim! Din kelimesini ne kadar özelde tutsan da:
herkesin mutlaka bir kitabı.. bir dini ‘mutlaka’ söz konusu
Biz de ‘çağın tüm insanlarını ikna edebilen’ şu tanımı ortaya koyarak
her şeyin bir “DİN” olduğuna kanıt göstermiş oluruz:
“Din (soyut bir tabirle)
Şeytanını İnsan Yapmanın Yoludur
Gönlüne koyman ve çıkarman gerekenlerin kim ve neler olması gerektiğine
ikaz ve tatbikattır” Böylece ahlakın temelini bu tercihlerin oluşturur
Kararlılık izlendiğinde (bu da) bir toplumu İnsan toplumu yapar ya da yıkar
Böylece her vatandaş, ekip ya da devletler,
yapıcılığın hangi metotla elde edilip yaşatıldığını aleme kanıtlamak zorunda!
Bütün mesele, GÖNLÜMÜZE koymamız ve çıkarmamız gerekenlerin
neler olması gerektiğine yönelik kararlılık ve mücadeledir
Din, bu tasnifi bize ikaz eden bildirge!
Bu itibarla Din, hayatımızın her saniye ve sahasındadır
Bu tanımlama, (‘Din Nedir’ sorgusunda ‘göreliliği’ kaldırıp)
konuda herkesi iknaya hak kazandığımızı ispat eder
(Bu paragrafın biraz genişletilmiş açıklaması…)
Şöylece tamamlayalım: Kanundaki gerçek niyet ve asıl maksat,
anlık heveslerimizi okşayan bir ‘tatminden’ değil
sonraki süreçte doğurduğu medeniyetin sonuçlarına bakarak gözlemlenir
Rüştünü, toplumu hangi yöne sürüklediği sonuçlarıyla kazanır
Ya da ‘gerçekte ehliyetsizliği’ artık açığa çıkar!
Bu prensipten ele aldığımızda kamalist kanunların,
açığa sonradan çıkacak aşamasını gerçekleştirdiğini görebilmekteyiz
Yaşantımızda görülen her türlü moda, alışkanlık, aczin getirdiği fingirdeyiş,
esareti kanıksama ve ‘muasır medeniyet tabelasında gösterilmeyen virajlar’
bizi böylece edilgen, güçsüz ve ‘yapay hayat anlayışı’ noktasına getirmiştir
Kamal Paşa konusu,
ledun ilmi noktasından görülüp anlaşılması ancak mümkün
“Dinsizin hakkından imansız gelir!” Sen kendinde dinini tamamlamazsan
Hızır da işine gelmez, Muzır da işine gelmez! Musa’nın bile işine gelmemişti!
Allah, papirüsçülükten çöken imparatorluğu, cumhuriyetle hesaba çeker
Dinsize, imansızla ayar verir! Dinsizin hakkından imansız gelir!
K. Paşa, sadece Müslüman değildir. Yoksa yaptığı şeyler gerekli ve anlamlıydı
Siyasallaşmış islama kamalizmle gelen tepki, aslı icabıyla doğru tepkidir
Onu düzayak değerlendirmeyle yargılamaya kalkanlar, onun tırnağı olamadı
Ama bizim kamalizme tepkimiz,
güne has bu konjonktürel esasın, değişmez temel hareket yerine ikame edilişidir
Bu kırılmayla sürecin sabit kabul edilmesidir
Bu tarihi kırılmayla Hakk’ın -dinsiz kalmaya pek müptela yığınlara,
Batı kuyrukçuluğuyla yatıp-kalkarak çöküşü körükleyen bozulmuş topluma,
‘özlerine tekrar dönmeyi düşündürmesinin’ yerini; bu ara geçiş rejimi, öz-din
şeklinde kabul edenlerin egemenliğine, seve-seve girişimizin almış olmasıdır
1600 yılı Osmanlısından sonra papirüsçülüğe kayan DİNSİZİN HAKKINDAN
(1600 yılında ilk Merkez Bankalarını Hollanda Devletine kurup
1789’da da krallığını ilan eden) İMANSIZ SİYONİST*² gelir
İşte, İlm-i Ledun bu saha hareketini idrak ve kabulden başka bir şey değildir
(*2) Siyonist de olsa imansız hiçbir canlı yoktur
Kamal Paşa’yla Ayrıldığım Konu Şu:
O, İslam dinine, “Arap’ın dini” dedi ve
dini, (diğer yandan gene Arap’ın dini yeri-yurduna koyan Arapçılarla) savaştı
(Arap’ın dini derken yanlıştı. Fakat savaştığı papirüsçü müşrik kesime açtığı,
(Arapçı Siyasal İslama*³ açtığı) savaş doğruydu
Ben, dini “Arap’ın dini olarak görenlerle” birlikte değilim
Dini, Arap dini haline getirmiş her türlü ‘siyasal islamcılardan da’ değilim
Kamal Paşa da aynı zihniyetle savaştı ve bugün ben de! Ama arada fark var:
K. Paşa, dini Arap’ın dini zannederek bir bakıma İslam’la da savaşırken*4
‘gelmiş geçmiş şu siyasal İslamcılar’, Kamal Paşayı hem anlamamış olarak
hem de kendi müşriklikleriyle savaşacakları yerde (her devirde
İslam ve gerçeklere savaş açarak yaşayıp adına ‘İslam davası’ diyerek)
dost Muhammed’i istismar edip kendilerini ve halkı ‘allahla’ kandırdılar
Bu devir teslim, sonra öyle rutinleşti ki bunlar birbirini doğurup besleyen,
birbirinin ebesi haline dönüştüler. Hayat böyle! Her şey turunu tamamlıyor
Adı aklıma geldiğinde, hakkında hep şu iki cümleyi söylerim:
Her ‘Müslümanım’ diyenin yapamadığı doğruları yaptı
Bunu, “bir Müslümanın sarf edemeyeceği sözlerin” doğrultusu üzerinden yaptı
Bu sözlerine ispatlı çok örnek verilebilir, burada gerek görmüyorum, kitapta var
Gerçekleştirdiği devrim ile sözleri arasındaki paradoks ilişki, Ledun ile açıklanır
Hemen herkes bu mesele hakkında bir cümle de olsa yazdı-söyledi
Bugüne kadar yapılan değerlendirmelerin hiçbiri beni tatmin etmedi
Tespitlerime yaslı kendi değerlendirmem budur. Konuda kanaatim bilinmeli
Kişiler yoluyla yürütülen beyin yıkama, yalan ve örtme programına karşıyım
Muhammed ismi altında yürütülen yalan ve örtme programına da karşıyım
(*3) Siyasal İslam Nedir? (Siyasal islam zımbırtısı Nedir?) bahsi tafsilatlı anlatılmıştır
(*4) “Peki şu incilere ne demeliyiz?” bölümünde yazılanlar, tartışmasız kendi sözleridir
Savaşması için bu ifadeler gayet yeterlidir, burada gerek görmüyorum, kitapta var
İslam, Arap’ın dini değildir. Arapçıların dini de ‘İslam’ değildir
“Yoo, ben böyle görmüyorum
ORİJİNALİNE işaret ettiğim için örneğe Arapçadan temas ediyorum” diyenler,
tamamen yanılgıdadırlar. Din algısı, bu kimselerde Arapçılıktır /ARAPÇAcılıktır!
Zira orijinal olan ‘bu Arabilik’ değildir, Orijinal olan İDRAKÇEliktir
İdrakçe demek, kişinin algıdaki lisanı demek olur. Kişinin orijinalliği burasındadır
Benim cumhuriyetçilerle ‘cumhuriyet’*5 konusunda anlaşamamış olmam,
Siyonist krallığın 1789 darbesini, ‘evrensel insan hakları’ olarak görmeleridir
Fransa’yı moda-sanat merkezi gören kafa, hakikatin de merkezi yapmış!
Cumhuriyetler, demokrat-hukuk-bilim devlet adında Siyon Krallığın inşasıdır
Krallıkları devirip diktiği kendi krallığını demokrasiyle gizleyen şu Siyonizim!
(*5) Cumhuriyet konusu, Demokrasi ve Cumhuriyet Martavalı bölümünde
geniş şekilde anlatılmıştır
/Okyanusta Şadırvan. 2012-2017
_______________________________________________________
lgili Yazılar
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
Hangi TIP, Hangi BİLİM?
BİLİM Kendini Aklıyor!?
Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
Gelişmiş Toplumu Neyiyle Ölçersiniz?
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)
LAİKLİK: İsyanist BİLİM’in Kendiyle Yüzleşmeyen Martavalı
LAİKLİK (2) Hangi TIP, Hangi BİLİM?
LAİKLİK (3) Dinle Bilim Ayrı Şeyler Midir?
LAİKLİK (4) Biliminizin BİLİM Olduğunu İspatlayın!
BİLGİ Nedir? Bilginin Haberi, BİLGİ değildir. Havadistir
Bilgi, KABUL’ün Sonucu… Kabul Ettiysek Uygularız
Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
DUR Bi Dakka! Neye BİLGİ Diyorsun?
BİLGİ ve EĞİTİM ÜZERİNE Kısa Kısa
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
Yemeği BİLGİYLE mi Yiyorsun? SALGIYLA mı? Salgının icrası bir eğitimle mi?
HARF ve MANA
İnsan ve Hayvan
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
Tazı ZEKA! Tazı MANTIK! (BilgiCİ Kişinin İç Yüzü Nedir?)
AKIL Nedir?
MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
BİLİNÇALTI Nedir?
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
1- Düşüncenin Pankartları
2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark!
FİKİR Nedir? (2)
RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
KAFAM KARIŞIYOR!
KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
ÇAĞDA METOT Nedir? Niçin Her Devir İçin Değişir? (ÖZET YAZI)
NEDİR SANAT? Nedir Bilim?
Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü
Index
Toggle