ZİHİN İşgalinden KURTULMAK (giriş)

HEDEFİ Olmayanın ZİHNİ ‘Kötü Hedeflilerce’ KARIŞTIRILIR


Yazı içindeki yazılarımız zihnimizin haritasını verir

Söz içindeki sözler enginliğimizi… Saklasan boş, yeter ki ağzını aç!

Davranışlarımız, zihin duruluğumuzu, bir sadeliği ortaya koyar
Çünkü hedeflenişimiz yazı ve sözlerimizde değil, hamlemizden görülüyor
Hedefi olmayanın zihni ‘kötü hedeflilerce’ karıştırılıyor
Zeka bunu fark edemiyor. Çünkü zeka da bu işgalin peşinden gidiyor
Sen sen değilsen zekan seni de peşinden sürüklüyor

Bazı özel bilgiler vardır ki
düşünmeyi ‘zihin üzerinde egemen kılmanın’ yollarını açabilecek özelliktedir
Zihin, işgalden memnunsa bu da kar etmez
İşte fikirdir ki aklın bütün şubelerini aynı bir maksatta tetikleyerek
zihinde “DÜŞÜNEBİLMENİN egemenliğini” kurar!
Temel iradeye parazit olan düşünce bloklarını çözümler ve parçalar

Düşünmemizde yorgunluk sebebi, DÜŞÜNCELERİN hücumudur

Düşünceler sadece karışık zihinlerde disiplinsizdirler
Zihnin karışık olmasının sebebi hedefsizlik
Hedefte sabit olamamamızın sebebi de An’da yaşayamayışımız

Düşünceyi düşündüğümüz an yoruluruz. Duygularımızı takip edersek
duygularımıza parazit halde tutunan düşünce bloklarından sıyrılmış oluruz
Gönül yolu, has duyguları takip etmektir
Vicdanı elden bırakarak izlenen ‘duygu takipçiliği’ olmamalı bu takip
Has duygu, heveslerine sorgulamalar getiren duygudur

 

 

DÜŞÜNCELER zihinde bir link, seni SAHTELİĞİN mayınlarına sürer

 

Sen DÜŞÜNMEK olansın/akledebilensin. Sen ne düşünce, ne zeka değilsin
GÜVEN bundan sonra oluşur. Düşünce ile Düşünmeyi ayırt edemeyen kişi,
vahamet içinde kaygılarından tetiklenir

Düşünüyorum nasıl bir şey?
Zihin, düşünce istilalarıyla faaliyetini kör ediyor. Düşünmek ney?
İdrak edip karar verip uygulayacaksın artık! Şayet yaşamak istiyorsak bu!
Aksi taktirde ölüyüz

‘Sen-ben’ düşünce değiliz, bundan ibaret değiliz yani
Biz ‘düşünmek (yani) akledebilmek’ olanız. Sunuşları karşılayan…
Duygular, düşünceler tarafından yamalandığı anda zihin işgali başlamıştır
Kurtuluş rafa kalkar uzun bir dönem!
Günümüzde bu, (4-5 yaş tamamlanmadan) minik çapta başlar
Süratle bilinçaltına yayılıp öz-bilinci bir ‘kabukla’ kapatır
En büyük YAMA!.. Kısa zamanda tüm ALGIYI bunlar belirler

(Bu ALGI İSTASYONUNU Biraz Daha Açıklarsak)

 

 

Algı, bir havaalanı… Düşünce, jetler! Salgı, özgüdümün ‘hava şartları’

 

• Düşünceler elbette farklı mahluklardır
Hatta istikrarsız, ilkesiz hareket sunarlar zihnimize
Zihin, tüm kozmozun ortak görselidir
Zihin bir SUNUM sahası… Düşünceler, SUNUŞ…

DÜŞÜNMEKSE bu hava alanında ‘kontrol kulesi’ oluyor böylece
ALGI, İdrakin en kabuktaki radarıdır. İDRAK, anlayışa egemen olabilme vasfı
Algı, salgıyı iletendir. Duyu ile duyum arasındaki parazite müsait’ ilet(k)endir
Duyuşları taşır. Düşünce, algıya göre biçim alır. Salgının içeriğini parazit eder
Algı, her şeyi duyar. Anlamak istediği şekle itibar eder, o yönde gelişir
Düşünmek katından hareketle kişi, öz tabiatına uygun atmosferini algılar

Alınganlık, algı bozukluğundan hasar almış düşüncenin davranışıdır
Algı doğru korunursa bilinçten gelip-giden salgıyı(özden geleni) sağlam iletir
Böylece salgı ile algı aynı şey olur

 

Zihin, olayları sıralı-mekanlı bir perdeye taşıdığımız somut görüş alanımızdır

 

Zihin olmalı ki -bir zaman ve mekan perdesinden aksetmeli şu TEK AN
Zihin, aslında yaşanan ‘hep o tek hadiseyi’ zamanlı sıralı akış haline çevirir
Çevirir ki kısmi aklımız (levellerini tamamlamadan) kafayı sıyırmasın diye!
Böylece hayatımızın anlarına serpilmiş gibi kendini fark ettiren o tek hadise,
zaman perdesinde, önceki ve sonraki sahneler şeklinde sırayla yaşanır gider
Zira bilinçte zaman-mekan algısı yoktur. Hakikat zamansız-mekansız çalışır
Zira her şey bir anda oldu bitti! Bi akılla kaldırılması zor olanı zihinle kaldırırız
Herşey çoktan oldu bitti. Giden niçin gitmiş, gelen niçin gelmiş şahit ol diye
gün içi sonuçları zihnimizden izliyoruz ki bu ‘bir andalığı’ kaldırabilelim!
Zira bi akıl, zamanlı-mekanlı-mukayeseli bir zihinden öte faaliyet yürütemez
Böylece Zihin, aklın bize en yakın faaliyet alanıdır


Zihin, gönlün ete-kemiğe bürünmüş SIĞ şeklidir. Gönül zihnin mana derinliği

 

Akıl, ‘TÜM AKIL leveline’ geçince zihnin yerini BİLİNÇ alır. Perde değişir
Bilinç çıplak şekilde ortaya çıkar. Bilincin merkezine ‘gönül’ deriz

Zihin, olayların sıralı-mekanlı bir perdeye taşındığı somut görüş alanımızken
Zihnimiz, bilincimizdekilerin ‘zaman ve mekanla’ dekorlandığı ortamdır
Zamanla bu tasavvur alanımızda An gelir, zaman ve mekan ortadan kalkar
Zamansız ve mekansızlığın ‘tasavvurda’ yeti kazanmasıyla idrak gerçekleşir
Zihin, diğer tüm akıl faaliyetleri gibi insanlığın ‘ortak kullanım’ sahasıdır

 

 

Zihnini görmek ister misin? Zaten şu anda onu seyretmektesin!

 

Gördüğün şey, aynen zihnin!.. Oldun-olalı ‘gördüğün şey’ zihninin ta kendisi!
Makroya mı bakıyorsun? Manayı Maddede seyrettiğin yer SENİN ZİHNİN!
Fark etsen de etmesen de
Gözünü kapat, maddeyi manada seyrettiğin yer gene SENİN ZİHNİN!
Tarihte baştan beri seyrettiğin, baktığında gördüğün her şey, senin zihnindi!
Gece- gündüz, istediğin yere baktığında gördüğün tüm alan, işte zihin alanın
Çevrendeki hareketliliğe bak! Nerelerden çekiştirildiğini ya da
nasıl bir sadelikte ‘aklınla baş başa kalabildiğini’ gör ya da ara!
Ne kadar işgaldesin izle, düşün! Neyinden nerelere bağlısın, o noktaları bul
Yürüyorsan nereye doğru çekiliyorsun, hür müsün, bu sen misin?
Ne kadar sensin?
İyi aç gözünü, ara-bul… Bu noktandan gönle ‘bir giriş kapısı’ olacak, çalıver!
BUL ve BİRLEM’inde ol. Kendine gel!
Gözünü yum, zihninin kardiyografisini çekmektesin
Düşün ki zihnin ne kadar karışık
Akılda zaman ve mekan bulunmaz.. yok! Bunları zaman sahnesine alan,
hareket ve koordinatları sıraya dizerek zamanı takvim eden zihnindir

Dikkatsiz bakış, zihnin zaman perdesine takılır. Kişi kendini tam göremez
Çünkü Zihin, zamanı ‘sıralı-süreli’ hallerine çevirir
ZİHNİMİZ, bilincimizdekileri ‘zaman ve mekanla’ dekorlayıverir böylece…
Kendi görüş alanını ‘kendi baktığı bir coğrafya’ zanneden kimse
‘zihnin gözlerine’ prangada olması sebebiyle ortak gözün işgali altındadır
Tüm komplekslerin, zihin işgallerinin ‘karakol kurdukları ilk saha’ burasıdır
İnsan, kendini bulamadıkça bulamadıkça işbu işgal karakolları,
(bilince emdirilen subliminal tetiklere vize veren) gümrükler haline döner
Çağımızda zihin, bu şekilde tanımlanmamıştır. Zihni tasarruf altında tutan
karanlık uygarlıklar, zihnin tanımını hem yapmazlar hem yapamazlar da


Zihin, aklın ilanı üzerine izlediğimiz filmin sinema salonudur, perdesi değildir

 

Perdedeki tüm olaylara yakınlaşma şekliyle “mekanlar” doğurur
Kendi mekansal sabitliği yoktur, geçicidir, değişkendir
Büyüteci üzerine tuttuğun perdeden ziyade faaliyetlerin somutlandığı yer!
Böylece anda bulunduğun bu yer, tanıklık kürsülerinden sadece biri olur
O anda aklın hangi faaliyeti yoğun izlenilirlikteyse zihin orasıdır yani göçebe!
Göçebeliğindeki bol çeşitlilik ufku, hızlı hareket kabiliyeti ise zekayı üretir
Ama tüm bu hareketin karakterini, düşünmemizdeki ‘amaçlanışımız’ belirler
ya da hiç belirleyemez. Aklın, zeka üzerindeki kontrolü budur

‘Bakkal Amca’ başlıklı yazıda şunu demiştik. Orada ironiydi ama burada değil

[Zihnin görmek istediği dekorun ‘retinaya düşmesine’ GÖRÜNTÜ diyoruz
İsteyip de düşüremediği ‘tahayyüllere de’ AFİŞ diyoruz
GÖRÜNTÜYÜ biz üretiriz, şartlanmalarımız ve mukayese geleneğimiz üretir!
Korkularımız, kaygılarımız, coşku ve sevinçlerimiz bunu bize zumlar
AFİŞLERİ bakkal amca üretir!]

Zihin, (perde değil) sinema salonudur derken
‘görüntüyü sen üretiyor, zihin perdesine düşürüyorsun’a dikkat çekmiştim
Çünkü zihnin perdeye hakimiyeti yok. Perde, tasavvura ait!
Zihin ve düşünce ‘tasavvur’ edemez. Tasavvuru idrak yönetir, idraki fikrediş!
Ne düşüncenin ne de hayal kabiliyeti olmayan zihnin, tefekkür işlevi yoktur
Zihin sadece izlettirir! Olayların perde arkasını burandan değiştiremezsin
Düşünce, ‘zan ve tahayyül’ biriktirir. Retinayla bunlar arasında lego oynar!
Bunlarla zihnindeki perdeyi değiştiremez! Şayet bu olaydı -düşünceler,
zihin alanında mevcut faaliyetleri değiştirip zihni işgalden arındırmış olurdu
Birşeyler değişecekse bunları değiştirebilen, Aklın ‘bilinç’ şubesidir
Ki bilincindeki ‘setap’ açılmadıkça kreklerin-yamaların heves alanındasındır
Kişi, ‘heves ve korkularından yönetildiği için artık YAMA’nın işgalini yaşar
‘Yama’ terimi, 1960’larda ‘akla yama’ şeklinde de kullanılmış kavramdır *

 

 

‘Algı operasyonu’ diye söylense de bu akışı bilmeyenin zihni işgaldedir

 

Biz bu kalem olarak başlangıçtan beri yaşanan bu hadiseye ‘yama’ demişiz
“Aklın yamaları…” Rabçası Yama, Arapçası Şirk!
Bilirsin ki Rabçayı öğrenmemiş olan, Arapçadan arif kesilir
Yani Türkçeyle anlattığımızın 1 metresine kafa yormayan bir kimse,
Arapçayla arif kesilirken YAMAlara dair 1 santim idrakçe cümle kuramıyor!?
Arapça şiveye vurdurunca o an azıcık marş yapıyorsa da
gündelik trafikte kontak çalışmadığı için inançta tıkanıp kalıyoruz!!! İte-kaka

Arapça derken ‘Kuran terminolojisi’ demek istedik. Yani DİNVARİ şu lehçe!
İdrakçe ise ‘inancın her çağ ve şartta gerçekleştiğini’ kanıtlayan güncel ölçü
Hayata dair gündelik dil… Çağın Son Fikir hareketinden kaynaklı yetkin dil

_______________________________________________________

(*) Baknz. “Örgünöz Fikir Disiplinleri”

 

 

 

500 tane ‘felsefeci demagogun’ şubesi olma! Tek bir harf öğren

 

Kaldıraçta dayanma noktası gibi! Arşimet’in kapalı sözündeki misal gibi
DOST Ali’nin “BANA BİR HARF ÖĞRETENİN……” gibi
Dünya, içinde hoplasın.. ters düz olsun!

Filozofların felsefeciliğini yapacağımıza
kendimiz filozof olsak ki bak nasıl kaçacak mağaralar arıyoruz!
‘Gündüz Feneriyle insan arayan arkadaşım’ Diyojen’in hali gibi…
Bu işte numara yok. O fenere kendi PİLİNİ koyacaksın ki çalışa!
Sonra şarj ola yiğidim, bir İNSAN’dan…
500 felsefeci demagogtan oluşan santral, sadece flaşör işler yapar zihinde
Düşünmek masasına bir türlü park edemez, oturamaz. Bu nasıl trafik?

Ya da o fıçıların içinde ‘ne makamlar’ vardı? Ne şöhretli flaşörlere dendi ki:

— İlle de pilim, ille de pilim! Pilime manyetik çekme ey flaşör!
Reflektör yapma başka ihsan istemez

İşte bu sözü zihnindeki 500 puta söyleyeceksin. İşte tarih.. işte tekerrür
O Fıçı, zihnindeki kontrol noktan, bilince açılan kapı. İşte makro, işte mikro

Bu işte numara yok. Var sen dilediğin gibi tarif et
Felsefe bizim için sonuçlanmıştır
İdrakin sonuçlarını yazıyoruz İDRAKÇE. Herkesin anladığı dilden, vitrinsiz…
Sadece biraz dikkat ve içtenlik

 

AKIL ve ZİHİN, tüm insanlığın ortak sahası

 

Bilincimiz başka şey, zihnimiz başka şey
Bilinç, Fikrin karar olmasında ‘en öne çıkan etkenin’ sürekli diri tutulmasıdır
Zihin, gönlün ete-kemiğe bürünmüş SIĞ şeklidir. Gönül zihnin mana derinliği
Gönül, bilinç içinde KÖPRÜ NOKTASI… Batı’ca bilinç, Doğu’ca GÖNÜL
Hatta dahası, Gönül bilincin de merkezinde en hassas noktan
Bilinç, program… Kitabının setabını koruyan… Gönül vazgeçilmezlik noktan
Dolayısıyla Zihin, bilincin hologramı oluyor böylece

ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De başlığında yazı devam ediyor
/Okyanusta Şadırvan. 2017

_______________________________________________________

İlgili Yazılar
 
AKIL Nedir?
        MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
        ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
              
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
              ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
        BİLİNÇALTI Nedir?
        Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
              Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
              Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
              1- Düşüncenin Pankartları
              2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
              3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
       FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark! 
              FİKİR Nedir? (2)
       RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
       KAFAM KARIŞIYOR!
       KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
       ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
              Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
              Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar

KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
 
AMAÇ
Allah‘ı Aramak Mış!
Olmak NEDİR?
 
NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
NECE? (2) Kuran Diliyle Anlatmak Kadar Saçma Bir Teşebbüs
NECE? (3) FELSEFECİ gibi’ Diyor!? Sanki Büyücü!

Niçin Bir Şablona Sararız Ki Yalın Bir İfadeyi?
ANLAYIŞI KIT Olan, Sözü Alfabede Arar
ANLAYIŞI YASAKLI Kimseler ‘Sembollere Takılı’ Yaşar

Bir Arif Niçin Külyutmaz?
 
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?               

 
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
    TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
    Hangi TIP, Hangi BİLİM?
    BİLİM Kendini Aklıyor!?
    Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Index

Translate »