DARWİNİZİM! Darwinizmin Maksadında Ne Yatar?

DARWİNİZİM! Darwinizmin Maksadında Ne Yatar?

 

 

 

 

 

(Tanrı-Tanır Evrim Kuramı tekrar sahnede)
Bu kez İKİNCİ DARWİNİZİM üzerinden Gene Deistlik, Gene Deistlik 


Darwinizimle planlanan asıl tuzak, ‘insan amacının evreler içinde değiştiği’ tezidir

Türlerin birbirine evrilmesinin, zaten ispatlanabilirliğini kaybetmesi halinde bile
ama bu kuramda gizlenmiş asıl maksadına değinilmesinin önü kesiliyordu! Fakat
Şadırvan, asıl maksada bu yazısıyla değinerek insanda amacın değişemeyeceğini,
her türlü toplumlaşmanın hiçbir evresinde farklı bir yeninin ilave olamayacağını,
sonsuz ilave tahayyüllerinin bile zaten en başta TAMAM halde mevcut olduğunu,
mükemmelden kastın, hiçbir yeni farkın sonradan devreye giremezlik olduğunu,
Öz’e yeni bir katkının giremeyeceğini ve de çıkamayıp Öz’ün değişemeyeceğini,
tarihin ‘bir tekerrürle’ hareket edişinden kalkışla ‘rastlantısallığın olamayacağını’
dolayısıyla insanın amacının da ‘ilksiz ve sonsuz’ değişmeyeceğini ve nihayet:
bu temeli değiştirecek hiçbir evrimin gerçekleşmediğini ve gerçekleşmeyeceğini,
‘Evrim Yoktur, DEVRİM Vardır. Devrim, çeşitli evreler halinde açılır’ diyerek
açılan her değişimin, insan üzerinde en başta var olduğu ispatını ortaya koyuyor


İnsanı, hayvandan ayırt edici özelliklerin hepsini sıfırladılar!
İnsan ne yapıyorsa bunu hayvan da yapıyor gösterdiler


Bunun için hayvan davranışlarını, insanın cemiyet ilişkilerine taşıyarak

insanı (hayvana) esir edici bir düzenek kurdular
Yıllar önce İnsanla hayvan arasındaki farkları gün oldu deklare ettiler,
ertesi gün bunu eşitlediler! İnsan ‘düşünen hayvandır’ dediler, sonra
hayvanların da düşündüğünü açıkladılar ki doğrudur
Ama hayvanda (bu ‘düşünmüyor’) ölçüsünü, o aşamada kendileri koymuştu!
Has insan koymamıştı. Has bilim adamları, bu kliniklerden uzak tutulmuş,
1945-1955 arası ‘araştırdık-bulduk* isimli kliniklerden’ horlanıp şutlanmışlardı!
O ara -insan ‘eklemli dile sahiptir’ dediler, ertesi gün papağana marş okuttular
Karganın dil ucu kesilip görüldü ki eklem taşıyor, papağan gibi konuşuyor
Maymunlarınsa bi trompet üfürmediği kaldı
‘İnsan, alet kullanabilen bir hayvandır’ dediler, ertesi günü gördük ki bir kuş,
gagasıyla uzun ince bir çöpü (ağaç dalında) kurtçukların yuvasına sokuyor,
çıkan kurtları yemek için aletini bırakıyor, gagalıyor;
sonra o aleti tekrar gagasına alıyor, dakikalarca peş peşe tekrarlıyor
Bu ölçüyü de has insan koymamıştı! Biz alet kullanır-kullanmaz demedik
Atan sen, karşılayan sen!
İnsan zeki bir hayvandır dediler; atların-itlerin, yunus balığının, şempanzenin
ve daha nice türler içinde (hayvanların da zeka taşıdıklarını) öğrendik
Bir türlü ASIL FARK’tan bahsetmediler! Bilmiyor da değillerdi?
Sense ‘insan ibadet eder, zikir çeker, kuran okur, şöyle düşünür, şöyle iman eder’
diyerek ezberden sıksan bile tüm evren bunu yapıyor ki zaten!

Şadırvan’a göre İnsanla hayvanı birbirinden ayıran şey korkma biçimleridir
Hayvanın yargılanma telaşı duygusunun yerinde ‘ölüm korkusu’ vardır
İnsanın genel vaziyetinde ise ölüm korkusunun kaynağı, yargılanma telaşıdır
Bu da insanın değişmez özel amacı olduğunun ilk bakışta hemen görünen ispatıdır

     (*) Bu dönemlerde Hristiyan biyologların ABD de biyoloji laboratuarları bulamaması,
çeşitli türde gözlem araştırmaları yapmak, sürdürmek için yer bulamamaları,
Yahudi bilimcilerinin bu yerleri zapt etmesi yüzünden zorlaşmıştı
Gerek üniversitelerde gerek özel piyasasında bu gözlem laboratuarları,
çoğunlukça Yahudilere angaje ediliyordu. Evrim Kuramını reddeden Hıristiyan bilimciler
(bu nedenle) türler biyolojisindeki son gelişmeleri (kendi testleriyle) takip edememekle
hem meselenin uzağında kaldılar hem evrimcilerin basın-mecmua seviyesine indirgenmiş sallama deney sonuçlarını, yığınlara pompalamalarına seyirci kaldılar:
‘Şurada şu kazı çalışmaları yürütülüyor, çıkan bulgular, bunu şu yönde destekliyor!’ diyen bu abrakadabracı çoğu nihilist kuramcıların teorilerine sanki delil ifşaa kampanyalarına
seyirci kalmak zorunda bırakıldılar. Tüm bu planları yürütenlerin asıl amacını bilmek istersek
       

 

 

 

Maddenin Dönüşüm Zinciri… Madde, Biçimden Biçime Dönüşür


• Balık avına gittin. Zokandaki solucana çok Sazan vurur

Sen de Sazanı vurdun. Pişirdin yedin. Afiyet olsun
(solucana yazık ettin o başka)
Sonra seni bir aslan yedi. Ya da sen aslanı… Bu çok daha vahim
Çünkü bir sorun çıktı! Sorun şu:

Sen aslanı yediğin için sen aslan mı olmuş olursun?
Ya da aslan seni yerse aslan (bundan böyle) sana dönüşür, ev bark sahibi olur,
çoluk çocuğa karışır, kiralık ev arar, bulur taşınır, bu arada askerliği tecil mi ettirir?
Veya sazanı solucanla ortak yediğinden seni yiyen aslan solucana dönüşebilir mi?
Bi düşün! Belki de dönüşmez

Bak dostum! Bu, maddenin dönüşüm zinciri… Madde, biçimden biçime dönüşür
Bir şey, (kendisini bir mide yemeden de) korozyon olur, buhar olur, yoğunlaşır
Tekrar pas olur, küf olur. Taş olur, kafana düşer, kanın o taşa geçer
O taşa kan verirsin. Peki, ona İnsan canı verebilir misin? Can nedir?

O taş fosil olur, petrol olur, sabun olur
Peki, otomobiller/jetler, solucanla mı çalışır? Bence solucanla çalışır!
Bunu da düşün

• Hayatın nasıl oluştuğunu ‘bu kez başka bir kurnazlıkla’
(tanrı ve din referanslı ağızla) söylerken (ama) bir yandan da,
türlerin birbirinin yerini almasına yönelik o temel iddianızı,
bir önceki ateist görüşünüzden GİZLİ bir transferle ‘deizme’ aşırtarak
(oradan da) aynı ısrarınıza ‘modifiye çekip’ İslam saflarında sürdürmektesiniz
Ve daha da ileri ‘İslam evrimle barışıktır, bunda beis yoktur’ demeye vardırdınız
“İslam, aklını başına bi toplasa anında evrimci olur” demektesiniz
Zaten İslam, aklı başa getiren bir faaliyet!
Böyle olduğu için deist olamıyoruz bir türlü

Deizmi Batı’dan önce biz müslümanlar(?) buldu. Her çağda mevcut Selefi Diyanet
Bu müesseseler Risalet Aktine bağlıysa deist değildir, siyasete bağlıysa deisttir

Deizim icadınızı hiç çekinmeden gidip bu güruhun mektepli allamelerine anlatın!
Kesinlikle kabul edeceklerdir. Yalnız, önüne konulan ideolojinin,
her zamanki gibi (önce) şöyle ‘TOZ’ tarafından bir parça koparıp:
‘bu olmaz!’ deyip tozu köşeye bir pehlivan misali atarken ‘geri kalan zokayı’
olduğu gibi hamuduyla inançlarına çekeceklerdir. Böyle yapacaklardır, git dene!
İddia ederiz. Yapıyor de mi!? Eee, iyi dedektör! Maşallahları var!
Koca mıknatısı ‘mantık radarından’ habersiz geçirtir de toplu iğnede öter!


Burada Kısaca Deizim


Deizim, allaha (güya) inanıp da nebisine ‘pratikte inanmayan!..’ Özü özeti bu!
Deist, nübüvvete lafta inanıp amma nübüvvetin şartı olan risalete inanmaz
Çünkü belirsizlik ısrarı, ancak böylesi bir ‘kanaatten’ akar
Ahkamda buna ‘Sünnetsiz İslam’ denmekte
Böylece al sana Deist Diyanet! Çünkü risalet yerine koyduğu, resulsüz mektep!
İlgililerin yaşayışı bu! Konuşması tam bir dedektör!
Mıknatısa ‘yürü’ de, çivi de ‘öt’ sen! Tarz, bu.. al sana müşteri!
Bu ‘ikinci Darwinist’ akımı, gidin de deizmin resmi tebligatçılarına’ anlatın!
Akımın adını gizleyin yeter! Sonrası malum

 

 

 

Düşülen bu yanılgı dairesine sorulacak çok sorumuz olmasına rağmen
hepsini birden bağlayan şu iki soruyu Batı-Doğu tüm deistlere soralım:


1- Yaratışın amacı nedir?

2- İnsanın hayvandan en temel farkı nedir?
Yani birinin birine geçiş yapmadığını kanıtlayan o fark nedir?

Çünkü sizce biliyoruz ki ‘tanrının yaratma sebebi yoktur’ Bunu bi yuttuk mu,
gerisi çorap söküğü gibi gelecek (zaten sizce bir tanrı da yok, bu belli de)
ama buradaki maksat (tanrının yaratma sebebi yoktur) bahsi üzerinden,
‘İnsanın amacı yoktur’ vurgusuyla planlı iddialara delil bulma teşebbüsüdür
Oysaki yalancının bile bir maksadı var!*

     (*) Yalancı yalanını söylerken bile ‘inandırmak-güvendirmek becerisini’ kullanıp
     yanlışa sürükletmek peşindedir A. DURU

 

 

‘Kafanızdaki Evrimi’ sürekli gündeme getirdikçe insanın şaşmaz anlayışı,
(zihinlere) şunu yerleştirmeye çalıştığınızı derhal görür: AMAÇSIZLIK..!
Tuzak ifade, bu. Bakalım ki bu kavram ne tehlikeler doğuruyor?
Sırayla birkaçını yazalım:

Amaçsızlık, yani belirsizlik!.. Yani bilge kişi yok! Yani nebiler yok!
Öğreti yok, varsa da değişken! İnsan’ın tanımı yok! İnsan’ın vazifesi yok!
Nasıl olsun ki? İnsanın hedefi yok!? Hedef yoksa zihin karışık!
Karışık zihinde GÜVEN olmaz! Güven olmayanda inanç olmaz
Dünyalık kaygı ve heveslerin ne olmasına kadar yöneten İsyanist Komite,
(işte) nasıl bir hedef gösterirse hedef o… Yarın daha başka bir hedef!

Şu YIKICI nasıl bir korku gösterirse korku o!
Sosyal mühendislik, yarın neyi işaret edecekse icaba göre moda korku o!
Ama başıboşluktan, niyeyse yitip gitmekten, gerçeksizlikten korkmak yok!
Gündemde ‘salınmış korku’ ne ise korku o!
Bu planlı yönlendirmelerin tam gaz etkisindeyiz

Bu planlı yönlendirmelere intibak, insan geninde kalıcı olarak mı var?
Değişken olarak mı var? İNSAN, koca evrenin geninde amaç olarak varken
planlı oluşturulan şu etki, suni kaygı, insandaki bu amaca çelme değil midir?

İnsan dışında bütün mevcudatın amacını biliriz
Arı bal yapar ‘sarmaşık otu’ sarar, bülbül öter, toprak dönüştürür,
rüzgar taşır, soba ısıtır, akbaba temizler, İNSAN ne yapar?
Doğa’nın bir amacı olmazsa doğa hizmet edemez!
Bitkiler dahi korunamaz! Doğada görevler ehillerine verilmiştir
Tarlada delik açtırmaz bize hiç kimse!
Solucan ehli, bu işi sana-bana sormadan yapar. Görev varsa ehli var
Peki, insan ne için var? Amacı nedir?
Tüm hayatını sadece kendi solucanıyla! tarlalar turu düzenlemekle mi geçirir?
Solucandan üstünlüğü, farkı nedir o zaman?
Solucanlar bile ‘iklimleri dışında’ çiftleşmezken
insanoğlu kural-sınır tanımaksızın ‘solucanıyla tarla deler’ beli kemer tutmaz
Niçin?!

 

 

İnsan’ın Amaçlanışı, Alemdeki Tüm Amaçlanışlardan Farklıdır


İşte, evrim nazariyesi öyle bir bilim ve iknaya yaslanmalı ki

insanla diğer tüm varlıkların topunu birden, bir hamlede ayırabilmeli!
Bu ayırımı, yalnız -insanın kendine özgü, diğerlerine benzemez O AMAÇ değeriyle
başka türe klonlanamaz bir farka sahip olmanın getirdiği mümtazlığıyla
ve bu Amaç Değişmezliğinin yegane özelliği ile ortaya koyabilmiş olmalı

• Alemin yaratılmasındaki mükemmellik nedir ki bana enerjilerden,
hücrelerden, galaksilerden, kelebeklerden, arılardan, nebulalardan,
Galapagoslardan, altın oranlardan, parmak izlerinden,
şuradan buradan konularla evreni anlatmaktasın? Mükemmel olan bunlar değil ki
Bu şaheserlerden sana ne ki bana ne ki? Mükemmel olan Sensin
Baksan da görmesen de, anlatılıp anlamasan da.. tüm bu şaheser senin için!
Mükemmel olan bu
Bunu birden kavrayamamak bile ‘hikmeti makul bir UYKU’ iken
ama uyanık görünüp ‘türlerin birbirine dönüşümü’ diye açıklamak, acziyettir

• Kısacası insanı, koca galakside bir krater parçası şeklinde gösterip
bu ölçüt dahilinde ele almamızı (bize) bilim diye dayatmaktalar

 

İnsanı, hayvandan ayırt edici özelliklerin hepsini sıfırladılar!
İnsan ne yapıyorsa bunu hayvan da yapıyor gösterdiler


Bunun için hayvan davranışlarını, insanın cemiyet ilişkilerine taşıyarak
insanı (hayvana) esir edici bir düzenek kurdular
Yıllar önce İnsanla hayvan arasındaki farkları gün oldu deklare ettiler,
ertesi gün bunu eşitlediler! İnsan ‘düşünen hayvandır’ dediler, sonra
hayvanların da düşündüğünü açıkladılar ki doğrudur
Ama hayvanda (bu ‘düşünmüyor’) ölçüsünü, o aşamada kendileri koymuştu!
Has insan koymamıştı. Has bilim adamları, bu kliniklerden uzak tutulmuştu
1945-1955 arası ‘araştırdık-bulduk isimli’ maksatlı kliniklerden horlanıp şutlanmıştı
O ara -insan ‘eklemli dile sahiptir’ dediler, ertesi gün papağana marş okuttular
Karganın dil ucu kesilip görüldü ki eklem taşıyor, papağan gibi konuşuyor
Maymunlarınsa bi trompet üfürmediği kaldı
‘İnsan, alet kullanabilen bir hayvandır’ dediler, ertesi günü gördük ki bir kuş,
gagasıyla uzun ince bir çöpü (ağaç dalında) kurtçukların yuvasına sokuyor,
çıkan kurtları yemek için aletini bırakıyor, gagalıyor;
sonra o aleti tekrar gagasına alıyor, dakikalarca peş peşe tekrarlıyor
Bu ölçüyü de has insan koymamıştı! Biz alet kullanır-kullanmaz demedik
Atan sen, karşılayan sen!
İnsan zeki bir hayvandır dediler; atların-itlerin, yunus balığının, şempanzenin
ve daha nice türler içinde (hayvanların da zeka taşıdıklarını) öğrendik
Bir türlü ASIL FARK’tan bahsetmediler! Bilmiyor da değillerdi?
Sense.. insan ibadet eder, zikir çeker, kuran okur, şöyle esaslı teşekkür eder,
şöyle iman eder desen bile bütün mevcudat bunu yapıyor ki zaten!


(Bugünse gelinen nokta çok ilginç)

Bu kez (‘insanı değil’ hayvanı, insan sürülerinden ayıran)
ne de pek özellikli kıymetler furyası sergilemekteler:


Giyinip dans edebilen, komşu komşuya güvenemezken kedi-köpek dostlukları!
Kedi-fare-kuş-maymun-balık ve ördeklerin-kazların grup halinde oynaşları
Arkadaşını sepetle gezmeye çıkaran başka bir tür hayvan…
Yemek kaplarını, diğer bahçe hayvanlarına tek tek servis eden,
sonra tek tek toplayan hatta bulaşık yıkayan
ve artık zıvanasından çıkmış familyaların ‘oynaş-kaynaş’ halleri hatta barış halleri!
İyi düşün! “Bunlar insanda yoktur” iddiası-planı içindeler şimdi de

Tüm bunların, hangi maksatla videolanıp kahkaha dünyamızın önüne kadar
‘niçin’ getirildiğini düşünüyorduk acaba!?
Fikrediş sahibi hiçbir insanın bu sahnelere güldüğünü görmedim
Çünkü organizma kendi doğal şart ve ortam koşullarına geçer geçmez
bir buçuk ay içinde tekrar kendi amacına yönelik dönüş yapar
Amacını ortaya çıkarır. BİR TEK İNSANOĞLU HARİÇ… ÇÜNKÜ O UNUTTU!

 

 

 

İnsanla Hayvan Arasındaki Fark ‘Yargının’ Bekletilişidir


İnsan baştan, idrakinin kapalılığı nedeniyle
yargı kurulumunu (daha ziyade ‘yargılamak’ üzerine) yani tek yönden
ve yamalanışının ilk kuruntularına göre yapıyor!
Böylece kendisi üzerinden de işleyen yargının diğer yönünü
(yani ‘yargılanma’ tarafını) daha diplerde beklemede tutuyor
Diğer canlılar gibi ‘her an yargılanmaya açık’ şekilde bir uyumu yok

Bu şu demek: Doğada her hareket bir kararın,
her karar bir ‘öz yargının’ sonucuna bağlı hüküm sürüşüyle cereyan eder
Doğada insandan başka her yapı, bu uyumlulukta yaşar. Bu uyumluluğa,
niçin insanoğlunun katılmadığı sorgulanmazsa amaç ortaya çıkarılamaz
İşte, insanoğlu haricindeki canlılarda var olan bu uyum, öyle bir özelliktir ki
‘yargılar-kararlar’ ertelenmeksizin, ‘öz davranış’ yapılarından anlık seyredilir
Arzusuna göre erteleyen, bekleten bir tek İNSANOĞLU


Hayvanlar düşünür mü? Diyelim ki evet! Peki, yargılar mı?


Diyelim ki evet, yargılar da… Peki, yargılanma telaşı içinde midirler?

Sözü bile edilemez. Son soruya gelinmeden önce ayrılmışlardır bi defa
Çünkü yargılanma telaşı taşımayan bir düşünmeleri vardır
Adı da ‘düşünmek’ değildir. Bu düşünmeye göre de
karar mahiyetinde bile değerlendirilemez ‘otomatik tercihlenişleri’ vardır

 

 

 

İNSANIN HAYVANDAN EN TEMEL FARKI NEDİR?

Birinin birine geçiş yapmadığını kanıtlayan o fark nedir?

Huyunu karşısındakinin huyuyla mukayese etme programı olmayan hayvan,
kendini yargılamaz, oto-kritik dışıdır. Kendini eleştirmez, kendini aklamaz
Huylarını karşıyla kıstaslayan sadece insandır ve yargılanmaktan korkar
Hayvan-tip insan’ bile bu mukayese içinde yaşar. Ama hayvan mukayese etmez

İnsanla hayvanı birbirinden ayıran şey korkma biçimleridir
Hayvanın yargılanma telaşı duygusunun yerinde ‘ölüm korkusu’ vardır
İnsanın genel vaziyetinde ise ölüm korkusunun kaynağı, yargılanma telaşıdır
Bu farklandırma, her görüşten insanı ikna eden bir tespit
Böylece İnsan, tüm alemde (amacıyla) özeldir
Sonradan bir eklem ve de ‘tür dışı dönüşüm’ yok
Amaçlanma itişi, sonradan edinilemez! İlksiz ve sonsuz şekilde devrededir
Zira insanı taşıdığı amaç, yükleniş emri, zarfın içini açığa çıkarma görev bilinci,
kendisini sürekli uyararak meşgul eder
Bu da İnsanın ve Evrenin, bir AMAÇ taşıması üzerine gene bir delildir
Bir amaçla yükümlü olduğundandır ki korkunun kaynağı yargılanma telaşıdır


Amaçlanış Sonradan Gerçekleşemez!


Basitçe anlamak istersek: Sonradan amaç hale getirilen şeylere MAKSAT..

ilksiz ve sonsuz bir zamansızlıkta ‘maksatlar sürecine’ AMAÇ deriz
Bu durum gösterir ki ‘AMAÇLANIŞ, SONSUZDA YEGANE BİR İTİŞTİR’
Hayatın her anında aynı yüksek bir itişle güdümlendiğimiz ve
üstü (normal şartlarda) örtülmesi mümkün olmayan yegane şey,
işşu ‘GERÇEKLEŞMEK ARZUMUZDUR’

     

(“Evrim başka şey, devrim başka şey!” yazısında
bu farkı açıkladığımız yerden bir bölüm koyalım:)

Evrim-Devrim Farkına bir Kısa Alıntı


Evrim, baştan tamam olmayan bir şeyin

EVRELER HALİNDE tamamlanışı ifadesine kapı açarken
oysaki DEVRİM (bunun tam aksine)
ta başından beri BİR TAMLIK İÇİNDE MEVCUT OLANIN
‘kendi tamlığını’ ortaya çıkarması amacını kapsar
Arada çok anlayış farkı ve uçurum var!

Gerçek Devrim, evrimciliği reddeder
Evrimciler ise (Öz’ün değişkenliğini iddia etmiş olarak)
‘gerçek devrimin’ mutlak sonucunu örtmek isterler
Zira devrim, ‘OL’ anıyla tamam bir konudur, evreler halinde ortaya çıkmaz
Her şeyin TAMAM olduğu tek bakışta görülür
Böylece iddia ederiz ki amaçlanış evrimle değişemez ve
(yerine ikame edilebilir değişken başka bir iddiayı) hedefinde barındıramaz
Öz değişmedikçe, nihai amaç-amaçlandırma ve nihai amaçlanış değişmez
Bu ispat evrim nazariyesini tamamen geçersiz kılar/açık şekilde çürütür

 

ÖZ DEĞİŞİR Mİ? AMAÇ, EVRELER İÇERSİNDE DEĞİŞİR Mİ?


Öz değişseydi bilim, karamboller arz eder ve tarih, tekerrüründen kopardı

Hadiseler, tekerrürü saklayan sanattan mahrum olurdu
Aynı olayların farklı dekor, farklı sahneyle gözlemlenmesinden elde ettiğimiz bilgi
rastlantısallık değil rastlantısızlık temeli dışından başka bir bilgiye götürmez
Böylesine tutarlılığı işleten bu bilgi, ‘amaçta değişmezlik yasasını’ önümüze koyar
Hayatı ‘rastlantılar yumağı ile’ izaha çalışmak bile rastlantı olmayan bir tekrardır
Şayet rastlantı olsaydı Öz değişirdi. Değişmediğini tarihin tekerrürüyle ispatlarız

 


Sonuca Bağlayalım


• Yargılanma paniği ‘karakterde’ yerini aldığında
kişi, gerçeği sezip-bilmiş olmasına rağmen ‘adetlerini’ terk etmek istemez
‘Çeşitli Hayvan Tiplerin tesiri altında’ yaşamını sürdürür
Bildiği din, yürüttüğü akıl ve güya insanlık adına sürdürdüğü tüm iddiası,
(bu ‘terk edemeyişliğini’ gizleyip örten) bahaneler dünyasıdır
Bu hayvanı yöneten diğer hayvanat tarafından önüne konan ideolojik ot’u
‘din ya da fikir‘ kılıfında taşır
İnsanoğluyla İnsan’ın farkı bu olup OKU‘makta emri-ifa budur

Kimi insan ‘öleyim ama yargılanmayım’ ister. Kimisi ne o, ne öteki…
Kimisi, ölüme yürüdüğünü bile dikkate almaz. Dikkate aldığı tek şey,
kendini yargılanmaya /adalete açık tuttuğunu devamlı sürdürüp-sürdürmediğidir
Böyle insanlar, yargılamaları sağlam olarak diğerlerinden derhal ayrılır
Amacını bilenler bunlardır

Doğada insan dışında hiçbir canlı YARGILANMAKTAN sakınmaz
Dışta tınsa da tınmasa da, örtmese-örtse de (gizde sakınan) tek insanoğlu

Hesaba çekileceğini şuurundan öğrenmiş insan, kendi yiyeceğini eker
Tarlasına tohum eker. Maaşı için emeğini eker, yiyeceği kadar yer
Kısaca, bu temiz kazanç için yatırım yapar
İKİ BACAKLI HAYVAN TİPLER ise ‘para’ eker, faiz biçer, insan yer!
Düzen, üretimle-paylaşımla açıklanır
ÇİFTÇİLİK, tüm üretimlerin temel manasını verir

İnsan, İHTİYACA GÖRE istek ve PAYLAŞIM düzeni kurar
İsyan, KAPIŞMA anlayışının doğurduğu İHTİYAÇLAR üretir
Başka da zulme gerek kalmaz! Kapitalizim bu sonucu getirmeye kafidir
Kapışma anlayışından KORKU yaratan şu Yıkıcı İsyanizim,
kurduğu Komünizmle de sürülerin marş eşliğinde sağılma ihtiyacını üretmiştir

Nihilizm ise bu çukura sevk eden ‘amaçsızlık’ maksadını, belirsizlik üzerine kurar
Nietzsche’yi nihilistler listesine koyan çağımız felsefe bilgiçleri odunun odunudur
Ezberciliğin genel-geçer yasalarına karşı koyuş başka şey, şüphecilik başka şey!
Şüphecilik -hürriyeti başıboşluğa yaslarken Ezberleri Kırmak, kişide devrim yaratır
Nietzsche anlaşılamamıştır. S. Freud, J. Paul Sartre, anlamayanların en başıdır
Bu isimler, Nietzsche’den işlerine gelen şeyleri almış maksatlılardır

DipNot:
Şeytan’ı tanımadan Euzü-Racim çeken müslümanımsı! Şurayı anlayabildik mi?
Düşmanı, yıkıcıyı, yıkıcının seni nerenden yıktığını bilmeyip Euzüye havale etmek,
Ne söylediğini bilmemektir, Besmele’den anlamamak demektir. Faydası olmaz

Pozitivisti ‘müslüman’ yapmaya yekinen müşriğin, çağa dair sözü yok
Tutarlı ve dürüst kafirin iddiasını çürütebilecek ‘ikna edici’ bir sözü yok

EVRİMDEN Kasıt NE? Evrim ile Devrim, Birbiriyle 180° AYRIDIR başlığında yazı devam ediyor
 

/Okyanusta Şadırvan. 2010

 

_______________________________________________________

İlgili Yazılar

 

FELSEFE Ne Demek?
DEVRİM NEDİR, Ne Demektir?
EMPERYALİZMİN Gerçek Tanımı
Siyonizim Diyoruz Fakat Ne olduğunu Bilmiyoruz
KAPİTALİZİM Nedir?
KANIT?.. HANGİ KANIT?!
UFO KAPTANI BİR TANRININ zavallı DÜNYA’lık kulları

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Index

Comments are closed.

Translate »

Index

Index