AKIL Nedir?

 

Son Tahlilde AKIL VE İMAN Aynı Şeydir, AKIL ve GÖNÜL Aynı Şeydir

 
 

1- Akıl ve iman aynı şey…

 

Akılla gönül de aynı şeydir. Bunlar sonsuzda birbirine dönüşürler
Şadırvan, bu vurguya “Sonsuzun Adı Her Yerde Aynıdır” diyerek açıklık getirir

‘Akıl ve iman aynı şey’ derken kastedilen ‘kısmî akıl’ değildir
Allah, akılla bulunmaz* Bulduktan sonra AKILLANIRIZ o başka!
Allah akılla bulunur. Ama hangi akıl? Bu da başka’ diye vurgular geçer yazılarında

     (*) Cüz akılla/bi akılla yani kısmî akılla bulunmaz baknz.

 

2- Akıl, Allah’a şükretmek değildir. İlk yüzüyle Akıl, sorumluluktur

 

Bunun için diğer canlılar İnsanlıktan sorumlu değildir. AKIL= Cebraildir
İnsanda AKIL, (eşyanın isimleri diye öğretildiği) YAŞATAN’ın tecellilerini
kendinde açığa çıkarmak suretiyle halifelik yetkisini gerçekleştirmektir
‘Akıl imanın kölesi’ tabiri, güdük, yersiz bir tanımlamadır
Mecaz kullanımlar dışında bu terim kullanılmaz. Çünkü AKLI ifade etmez
Buraya kadar söylediklerimi her inanan insan bilir ve kabul eder

3- AKIL, kararda sorumluluktur. Sorumluluğun takdir edilebildiği tek yer

 

Akıl, ne yaptığına şahit olma özelliğin. Hakikat, aklın amaca şahit olmasıdır

Biri BİLİNÇ şubesiyle gerçekleşir, diğeri İDRAK şubesiyle
Bilinç ve İdrak şubesi birbirine bağlandığı anda GÖNÜL dünyanda yaşarsın
Böylece AKIL, senin gerçekleştirdiklerin,
hakikatse sende gerçekleşenlerin bilincine vararak Aklın, Gönle istivasıdır

Düşünce, DÜŞÜNME’nin emri tasarrufuna geçmedikçe AKIL ortaya çıkmaz
DÜŞÜNMENİN ne olduğunu bilmeyişimiz sebebiyle AKLI kullanamayız!
Gerçeğini doğrularından bul, tanıştığın kendin ol

Bilinçteki Kuran setabının tasavvurdaki kurulumuna Akıl yani Cebrail diyoruz

 

4- Dostum! Akıl öyle bir şeydir ki

 
kendi bütününden her bir parça ‘aynı soruları’ sorar, 

türlü cevaplar çıkartır da birleyemez
Bir şeyi ‘tüm’ görmedikçe aklın (o şeye) ne sorusu biter, ne cevabı tükenir
Tecrübe ve tespitini gerçekleştirmiş bir ‘akıl tümlüğü’ ise
her şeye ayrı ayrı sorular sorar, her şeyde o tek cevabı görüp çıkartır da
artık parçalanmaz! Zerrelere kadar ayrılmış bir hareketle karşılaşsa da
zerresinden yola çıkıp ‘aynı tümde’ sonuca ulaşır

Bu, kelimelerle kavranır bir hadise değil. Bu sadece
‘neyi nasıl ve ama NİÇİN öyle ya da böyle düşünüp’ ortaya koyduğumuzda
‘akıl faaliyetlerimizin’ parçalı mı ya da tüm ve tutarlı mı olduğunu öne çıkarır
Aklın çalışma temelinde ‘istekler akışı’ yattığı için; DUYGULARIMIZ,
bu istekler çatışmasında ‘düşüncelerimizin parazitine’ maruz kaldıklarından
zihnimiz berraklığını kaybeder. Sapla saman birbirine karışmaya başlar
Sonuçları tayin eden sebepleri, ‘hikmet zinciri’ dışında arar, yanılırız

 

 

AKIL DERECELERİ

 

1) KÜÇÜK AKIL NEDİR?
Kişisel yaşantının aklıdır. Kısmî akıldır. Cüz akıldır, ‘Bi akıldır’
Halkalardan birinin, kendi bulunduğu konumu tespit ederek
‘kendi (mahallî) şartlarını kavrayabilmede kullandığı’ başlangıçların aklıdır
Mukayeseyi, kendiyle ‘başkaları sandığı’ varlıklara tatbik eder

2) BÜYÜK AKIL NEDİR?
Sonsuz Hayatın aklıdır. Tüm akıldır. Küll akıldır
Tek halkanın, tüm zincirlere ‘hareket verdiğine’ şahit olan akıldır
Kendini, haliyle mukayese eder. Gününü günüyle mukayese eder

A) Kısmî akıl (küçük akıl/bi akıl/cüz akıl)
Kararın dar ve yakın (yakîn değil) sorumluluğu
Halini aynadan seyredemeyen, kendi aklına kızan ama bunu saklayan bölme

B) Tüm akıl (büyük akıl/küll akıl)
Kararın geniş ve uzak sorumluluğu
Halin silsile şeklinde tüm sonuçlara nasıl sirayet edebildiğine şahitlik noktası

a) Dar/Yakın sorumluluk
Hem zamansal yakınlık, hem mekansal/çevresel yakınlıktır
(Beşeri sorumluluk, sadece kişisel ve ailesel takdir)

b) Geniş/Uzak sorumluluk
Hem zamansal yayılım, hem mekansal genişliktir
(İnsan sorumluluğu) Bu akılda İdrak, yakın çevreden uzak çevreyi,
uzak çevreden yakın çevreyi tanır ve özeti kavrar. Devamlı takdir içindedir

Yakîn’de (zaman da mekan da) ve başka da hiçbir şey yoktur
Sadece yakınlık bulduğunun kendisi var olur. Var olanı da açığa çıkartır

Şadırvan, “Zulüm, İnsanın Amacında Durduruluşudur” dedi
Şunun için dedi: Bu akla ulaşmayı unutturarak engelleyen zalimdir!
Zalim, Amerika coğrafyası, Kudüs-İsrail coğrafyası değildir. Coğrafya, dildir!
Tüm akla (dost Cebrail’e) ulaşamayan her akıl, zulüm içindedir

 

 

AKIL Başka, GÖNÜL Başka Mıdır?

 

Bizce GÖNÜL, Allah’ın (senin üzerine) TÜM AKLIYLA istiva ettiği yer
Gerçek bilinçten sonra AKIL ile GÖNÜL aynı şeydir
Bir çok yerde ‘her şey’ AYNI ŞEYDİR artık böylece
Zihin, gönlün ete-kemiğe bürünmüş sığ şeklidir. Gönül zihnin mana derinliği

Bunları ayrı-ayrı tanımlamak, çalışmalarına ayrı-ayrı şahit olmak
idrake delil teşkil ettiğindendir ki O, başka türlü kavranamaz
Kavramak, onu idrak etmek bir emir
Zira idrak edilmeyen şey ‘takdir ve takdis’ edilemez

Başlangıçta bu şeyler ‘irfan yolunda HİKMETİN süreçlerini GEREĞİNCE
idrak edebilmek’ için (bizde) idraken ‘ayrı ayrı isim-vazife’ olarak vardırlar
Sonra, aklın bütün şubeleri şube olmaktan çıkar. Şube olarak kapanır
Her yerde ‘o tek santralin’ baş göstermesi gibi her şey
baştan başa akıl olur, gönül olur da ismin tecellisi hakim olur, TEK olur
Herkese özel ‘Rabbın ismi’ konusunun başlangıcı budur

Artık onun adıyla okursun, ne zekanla, ne düşüncenle?
Adına akıl desen ne, gönül desen ne, fikir desen ne?
Ruh desen ne, CAN desen ne!

Gerçek akıl olan ‘tüm akıl’, bu münasebetlere şahit olan,
seni de kendine şahit kılan akıldır ki bu noktandan sonra
‘akıl ve gönül aynı şey’ olur. Birçok şeyde ‘her şeyin aynı şey’ olması gibi

 

Gönül, akıl tümlüğünün (küll aklın) ortaya çıktığı sahadır

 

Kısmî akıl (cüz akıl/bi akıl) ile gönül arasında dağlar kadar fark var
Bi akıl gönlü bilmez ve bununla oraya girilemez de… Girmesi,
OKUmakla gerçekleşen bir hadise olur ki sonsuzluğu buradan seyreder

Akıl ile akıl arasındaki tahmin edilemez fark da bu şekilde söylenmiş olur
İnsanoğlu, sadece ‘tüm akıl’ dairesinden sevk ve yaşayış gerçekleştirdiği,
yani gerçek insan olduğu an gönlün ne olup-olmadığını ancak o an bilebilir
Aksi taktirde analitik değerlendirme ve dağılmalar, zihin karışıklığı,
bu kimsede (buraya ulaşana kadar) bitmez
Bu değerlendirmeler özden yüze, yüzden öze sonuçlanmadıkça
(kısmî sahadayız demektir ki) bilgiyi ve hayatı kısmen yaşarız

Akıl ve gönül, şu veya bu, düşünce yahut düşünmek de aynı şeydir derken
bu anlatılmak isteniyor. Bulunduğumuz sahada her şey ayrı özelliktedir ve
örgün halde hareket eden Özü, özde birliği göremeyiz, fark edemeyiz
Anlayamayız, bir parça algılasak da idrak edemeyiz. Bütün, ‘Küll’de anlaşılır
Gerçek ifadeler ancak burada yerli yerine oturur. Kısacası İnsan,
hayatın tümünden hareket edip yaşamazsa yahut bilgiye henüz kapalıysa
elbette yukarıdaki konuya yabancılık duyar

Aradığımız gerçekleri hiçbir kitapta hem bulamayız ama hem de
bu sanat dahilinde önümüze her an çıkmaktadır da… Şekil ve şartlanma,
ancak küll aklın iradesiyle ortadan kalkar ki işte GÖNÜL ile AKIL aynı olur
Senle ben de aynı oluruz. Vesileli özelliklerimizin, birbirimizle karşılaşmak
ve tanışmak amacı olduğu ortaya çıkar. Gerçeği kabul sınavımız olur
Yaşayanın bilgisinde olan şeyler, kitaplarda taşınamıyorken
yamalı algılarla kafamızca anladığımızı sanmak, hata oluyor maalesef
İnanç ve iddia, ancak tespitle mümkün
Ön tespitler cüz sahada olursa ‘görüş ve ideoloji’ olurlar
Tüm sahada (küll akılla gerçekleşen tespit iseler) FİKİRDİR

 

Sonsuzun ADI HER YERDE Aynı

 

(Aşağıdaki kavramlar, birbiri içinde ayrı-ayrı özellikleriyle yaşarlar
Her birinin tanımı farklı olup bu kavramları tek tek ayrı tanımlamışızdır)

Akıl, zeka, bilinç, fikir, düşünce, düşünme, zihin, gönül, hikmet vb.
Tasnif ve analitik bakış, farkı fark etmek için TÜM’den ayrıştırılırlar baştan
Sonra ‘fark edişin’ seni donattığı bilinçle ‘BİRLE birleyebildiğin’ kadar
Sonsuzun ADI HER YERDE aynı

Farka ulaşan için ha akıl ha düşünme, ha zihin ha gönül, ha göz ha gönül
ha şuur ha hikmet, ha dünya ha ahiret, ha bakmak ha görmek!
Aynı şeyler! Hatta birbirleriyle çapraz olarak tekrar tekrar aynı şeylerdir
Her göz gönlündekini görür. Herkes, göreceği şekilde bakar
Gözetimsiz gönül, gönülsüz gözetim olmaz

Bütün mesele, GÖNLÜMÜZE koymamız ve çıkarmamız gerekenlerin
neler olması gerektiğine yönelik kararlılık ve mücadeledir

İnanç bir bilgi işi değildir! İNSAN, bilgiyi eğitimi için kullanarak
AMACININ sonunda kendi sınırıyla ‘sınırsızlığı’ keşfetmiş..
ama SINIRSIZLIĞI ‘fethetmek hevesinden’ derhal uzaklaşarak
kendi HADDİNDE ‘sonsuzda’ yaşadığını bilmiştir. İnsan bilginin son hali
İnsandan sonra bilgi yok! Tek bir BİLGİ var.. diğer tüm bilgiler türevleri
Bilgi sonsuz değildir, İNSANDA sonsuzlaşır

 

Bilgi, bildirmek-öğretmek üzere aşamasını insanı ortaya çıkarışıyla tamamlar

 

‘İnsandan fark edilmesinin’ ortaya çıkışı da ‘sonsuzluğu’ meydana getirir
İnsandan sonra bilgi yok
Başka bilgi olmadığı, böylece tüm bilgiler yutulduğu an hüküm gerçekleşir
Artık sadece YAŞATAN hükmeder
Bu, ne kadar genele makroya taşınırsa hüküm, HAKİM olmuş olur
Tanım ve tanımlanan BİR olur. Kavramların son tahlili, hep aynı tümü verir
Ha bisiklet ha hüküm, aynı şey! Alemde başka hiçbir şey yok!
Ha makas.. ha süpürge, ikisi aynı şey! İsteğin üzere bunlar ayrılır

İşte denklem çözüldü
Öğrenmek, yüksek çapa ulaştığında bilmenin kendisi oluyor
Tümü ‘bir iddia’dan temel alıyor. Böylece her şey ‘bir şey’ olabiliyor
Bu denklemle özel kavramları kendi kapsama alanımızda
(kendi özel dünyamızda) rahatça bir transpozeye şaşmaksızın taşıyabiliriz
Böylece hürriyet yolu doğal olarak açılır
Akıl, gönlün yerini alır. Gönül aklın yerini alır
Kavramlar üzerine önce analitik, sonra BİR’lem, bir kapsayışla oluşur

Bu konuyu teraziye oturtmak için piyasadan şablonlandığımız
‘gönül gözü, akıl gözü’ üzerine sembol izahlara takılmaksızın
öz’den uyarılan birliği, ön plana çıkarmaya gayret etmek icap eder
Çünkü Cennette bilgi yoktur

 

Bu temelden yola çıktığımızda anlarız ki

sonsuz yaşama ‘masiva’dan bakmakla başladığımız için akıl şubeleri ve
faaliyetlerini ayrı-ayrı izleyip farkı fark etmek için
tümden ayrıştırmamız lazım gelir en başta

Gerçekte akıl şubelerinin aslen aynı şey olduğunu,
BİR’lem üzerinde faaliyet yürüttüklerini. Fakat bu kavrayışa ulaşabilmek için
(istasyonları) tabi ki baştan ‘ayrı-ayrı kodlayarak’ yürürüz
Bunu gerçekleştirene kadar ‘analitik yapmamızın’ şart olduğunu anlarız
Sonra her şeyin ‘aynı şey’ olduğunu anlarız
Sadece farklı zaman-zeminde karşılaştığımız için adlarında fark oldu
İsteklerimiz, gereklilik oluşturur. Gereğine göre isimlerin görüntüsü değişir

 

Madde yanımızdan bakınca gördüğümüz madde idi! Maddeyi böyle gördük

 

Mana yanımızdan bakınca gördüğümüz hep mana imiş zaten
Böylece madde-mana aynı şeydir! Baktığına ‘bakışın’ görüntü biçer
Ölümsüzlüğün idraki öncesi de böyledir, gördüğün her şey fanidir. Bilirsin!
Sadece kendinin fani olabileceğini aklına getirmek istemezsin
Senden başka her şey fanidir adeta!!! Sana da ‘fanisin’ derlerse de
inanmak istemezsin! Fani olan bu bakış şeklindir! Evet, sen fani değilsin
Değilsin ama bunu tam bakışında ortaya çıkaramadığın için
hissetmelerin seni burada yanıltır. Fani ney-Baki ney, karıştırırsın
Fake mantık, işin içinden şöyle çıkıyor: “Allah’tan gayri, her şey fani!”
İyi de Allah’tan gayri yok!

Fani olan BAKIŞLARDIR. Bakış ölür, GÖRÜŞ başlar. Görüş de ölür
Burada görüş, artık fikrediş üzeredir, fikir üzere tespite müşahededir
Sonsuz bakış budur. ‘Allah kalbinizi görür’ yok! ‘Allah kalbinize bakar’ var!

Gör ki sahasında tespit edilen şeyler ölmez
Biri, birinin yerini alır. Ölümün yerini ölümsüzlük alır
Şayet ölümsüzlük olmasaydı insan ölüme şahit tutulamazdı! Hem ölen şey,
nasıl şahit olabilir ki ölümün evrelerine, sonunda hiç ölmeyeceğine?
Ölümsüzlük olmayaydı ölüm tadılamazdı, tadıvermeden ölünmüş olunurdu

Böylece madde-mana aynı şey olduğu gibi ölüm-ölümsüzlük de aynı şey
Akıl-gönül ve daha her şey, aynı şeydir
Birbirleri arasında çapraz olarak da aynı şeydir
Kalemle yazı aynı şeydir. Baktığına ‘bakışın’ görüntü biçer

Allah, her şeyi ölümsüz yaratmıştır! Bakışlar ölecek, o kadar
Bu konu daha önce hiç böyle anlatılmadı, anlaşılmıştır evelallah

/Okyanusta Şadırvan. 2013

_______________________________________________________

     (*) “Cennette bilgi yoktur” Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse,
     DÜŞÜNCEYE mağlup olur
‘da açıklanmıştır
 
İlgili Yazılar

       AKIL Nedir?
        MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
        ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
              
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
              ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
        BİLİNÇALTI Nedir?
        Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
              Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
              Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
              1- Düşüncenin Pankartları
              2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
              3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
       FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark! 
              FİKİR Nedir? (2)
       RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
       KAFAM KARIŞIYOR!
       KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
       Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
       ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
              Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
              Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
 
BİLGİ Nedir?
       Bilgi, KABUL’ün Sonucu… Kabul Ettiysek Uygularız
       Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
       DUR Bi Dakka! Neye BİLGİ Diyorsun?
       
BİLGİ ve EĞİTİM ÜZERİNE Kısa Kısa
       
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
       KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
       
Yemeği BİLGİYLE mi Yiyorsun? SALGIYLA mı? Salgının icrası bir eğitimle mi?
       HARF ve MANA
       İnsan ve Hayvan
       PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
       Tazı ZEKA! Tazı MANTIK! (BilgiCİ Kişinin İç Yüzü Nedir?)
 
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
    TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
    Hangi TIP, Hangi BİLİM?
    BİLİM Kendini Aklıyor!?
    Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
    Gelişmiş Toplumu Neyiyle Ölçersiniz?
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)
 

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Index

Comments are closed.

Translate »