ANAYASA TOPLUMSAL SÖZLEŞMEDİR
‘Cezası Hükümsüz’ Bir Hukukun Anayasası,
Adaletten Nasibini Almamış Hukuk Dayatmasıdır
Konuşuyoruz çeneden… İdam cezası tatbik edilmeli mi edilmemeli mi?
Edilirse suçlar artar mı azalır mı?
Hayır! Suçlar cezayla eksilmez! Suç, toplumsal müeyyidelerle azalır, erir
Toplumsal müeyyide nedir? Kanun!
Müeyyideyi kim teyit eder? Toplum!
Peki, toplumsal sözleşmeyi kim hazırlar?
“Toplumdan bihaber aydın!.. Kütüphane obeziteleri!..”
Işıklar, Wattlar, Kilolu watt’lar, Kravatlar…
Niçin bunlar hazırlar?
Çünkü dilinin bir ucunda ‘şeriat’ kelimesi taşıyan avam,
bu yandan ‘şeriat’ derken şo yandan da -yürütülecek düzenin direksiyonunu
şu ‘akadeMİSYON’a havale eder
Akademikliğin lafzı bile avamın totemi olup bu takıma zihnini teslim eder
Hayattan kopuk ‘akademi putunu’, şeriatını yazabilecek tek merci görür
Çağın ilk kölelerini, bu çalıştıraya kendisi atar, kendi yok! Kendi zaten yok
Bilse ki gerçek anayasa ‘toplumsal sözleşme’ dir
Öyleyse ‘Apolet Çağın Beyaz Yaka Totemleri’ kime taşeron?!
Kim bu akademisyen?
Doğrudan cezanın, bazı tip suçları engelleyemeyeceğini bilmeyen
hukuk çocukları…
Kim bu hukuk çocuğu, bilim çocuğu?
Fransız köylülerinden 18. yy’ın ilk Daeş ordusunu kuran siyonistlerin
‘Onyediseksendokuz Tarikatı’nca dayatılan şu hukuk ve demokrasinin,
‘çağın mavalı’ olduğunu görmeyen TAŞRA BINGILDAK hukuk çocukları!
Kuvvetleri bölüp parçalama ideolojisini, ‘Kuvvetler Dengesi’ diye
telaffuz eden bu bıngıldak kürsülerin, emperyalist kravat çocukları…
Bol anabilim dallı kampüs ormanlıklarda ‘ham maddesi odundan kereste’
proflar tarikatı…
Toplumsal Sözleşmeyi ‘Biz TOPLUM ADINA’ Bu Çocuklar Yapar!
Fakat şunu bilmez bu çocuk:
Ceza bir hüküm değil, hükmün sonucudur. İdam cezası sadece cezadır
Peki, HÜKMÜ nerede? Nereden? Kimden? Hüküm kimin adına?!
Egemenlerin, yönettiği toplumları sindirmek adına da olabilir bu hüküm?!
Fazla gürültüyü budamak adına da olabilir bu hüküm?!
Yani toplumsal sonuçların önünü (sebeplerine dokunmaksızın) kesip
infialleri durdurmaktan başlayın da
kendi çağlarını (istatistiklerle) parlak göstermek adına kadar
her şeyin adına olabilir bu hüküm! Ne tuhaf şey!
Fakat hiçbir ceza (hükmünü-infazını) doğru noktadan almadıkça
HUKUK, geçerli hukuk olmaz, adalet tesis edilemez. Niçin mi?
Çünkü Adalet ‘TARAFLAR ARASI’ Bir Dengedir
Politikalar ve ideolojiler sultasınca ‘konuşlanma amaçlı’ icra olamaz!
İdeolojilerin tesis ettiği ‘adalet dengesinin’ kefelerinde FERT olamıyor?
Mağdurun mağduriyetini kim taka?
“Politika sadece ‘kendi çıkardığı suç listesinin’ önünü kesmek ister
Suçun karşısına ceza atayarak koca ADALETİ minik ideolojisine yönlendirir!”
Yani ortada fert yok! Mağdurun intikam hakkı yok!
Allah‘ın dahi intikamı varken
bu hakkın, mağdurların elinden alınmasında (örtülü) gaye,
‘mağdur olmuşların’ ama kendinden, ama sonraki neslinden gün ola,
(bir-iki nizamsız ve rastgele tepki çıkartmak maksatlı) HUKUK PLANIDIR!
Çünkü İsyanizim İSYAN EKER! Kendini bilmeyen kimse
bu fakların üstünü örtmeye bir işçi olduğunu görmez de rastlantı der,
ben örtmüyorum der, der de der
Kısassız hukuk, isyanı ‘hürriyet ve mağduriyet’ kıskacında tazyikleyip
planlı kargaşaları için ‘kontrolsüz tepkinin’ insanda yollarını açar!
Bu gençleri, henüz çocukken (sahte mutluluk saksılarında yetiştirerek)
kendi yürüttüğü planlarına ‘tepkisiz bireyler’ olarak
ama kendi tetiklediği kaoslarına (güya) ‘kontrolsüz figüran’ olarak çıkarır!
Tonca özgürlük kelimesi kullanıp (halşuki sorumsuzluk şırıngasından)
densizlik ve çekincesizliği zihinlere yerleştirir, kalabalıkları kendine katar
Onu düzeyli şekilde masaya yatırmadan eleştiren her aydınımsı maskot,
onun amigoluğunu yapar! Kendisine getirilen tespitsiz, isabetsiz, köksüz,
seviyesiz her ‘karavana eleştiri’, onun iktidarının ‘subliminal seremonisi’dir
Kendini eleştirterek avamın gazını alır-oyalar ve düzenini pekiştirmesini bilir
Çağın Hukukuyla Hiçbir Duruşma Yoktur Ki Hadiseyi Tatmin Etmiş Olabile!
İsyanist hukukun -mahkemelerinde ‘mağdur’ diye diktiğinin
(insan olarak) hiçbir hakkı-duygusu-teskini-tesellisi yoktur
“Sen sadece şikayetçi olduğunu söyle! Ötesine karışma ki
‘ben cezayı, kafamca yazdığım ideolojinin’ tesisi ve tahakkuku olarak
(ekler-budar) veririm”
Sen mahkemede sadece bunun için varsın EY MAĞDUR!
Basınç içinde büyüyen isyan duygularının ve İsyanizimce,
seni başka alanlarda patlatacağı çıban şekline dönüştürme politikalarının
duygu mühendisliğidir bunlar!
Ahtapot gibi bütün kurumlarıyla kendini senin zihninde yaşatır ki
işte zihnini seyretmektesin!
Hukuk, HAKların Kullanımı, Yazılım Ve İşletimi iken
Adaletin prensibini ESAS olmaktan çıkaranlar “hukuk” yazdılar!
Hak olan nedir?
İnsanın hakkı, onun yegane amacı yolundaki engelsizliği iken
insana hak tanımayan egemenlerin hukuku, nasıl olur da evrensel hukuktur?
Adalet prensibinin ESASI, mağdur edenin mağdura ödemesidir!
Ömründen öder, naktinden-vaktinden öder, emeğinden öder.. öder de öder
İnsan amacını bilmeyenlerin ve de saptıranların egemenleştirdiği şu hukuk,
bariz pratiklerindeki çifte standartı, sadece yazılımlarla örtme faaliyetidir
Oysa adalet, hakları ellerinden alınmışlara, hak yiyicilerin bedel ödemesidir
Buna ceza diyoruz. Cezayı devlet ‘anayasa namına’ kesse de
bu cezayı devlet kendi namı adına kesemez!
Mağdur adına keser! Mağdur adına kesilmeyen ceza, adalet değildir
Adalet de doğurmaz! Mağdur adına kesilmeyen ceza anayasal da değildir
Niçin değildir? Çünkü devlet,
kendi anayasal nizamını koruyup-kollamak adına bir kalkıştan
ceza kesmeye başladığı andan itibaren,
adaletin en temel ESASI olan ‘mağdur edenin mağdura ödemesi’ hükmü,
temelden kaymış olur
Bu temelsizlik, gitgide öyle bir sapma gösterir ki
anayasal düzeni ele geçiren erkler-hükümetler,
kişisel buyruklarının devamlılığına gölge olan tüm istenmeyen istatistikleri
frenlemek adına artık ‘cezayı, kendi varlık tepkimesi’ olarak kesiyor olur!
Öyle ki artık bu cezalar, “benim mahallemde, benim çöplüğümde,
‘benim dışımda bir eylem seyri’ kabul etmiyorum!
İktidarımın aksaklığını gösteren bir ‘yaramazlık karnesi’ istemiyorum”
efeliğine dayandırılır!
Hükümlünün Aynı Suçu Bir Daha İşleyip İşlemeyeceği Mağduru Bağlamaz
Adaletten pay almamış bu uygulamalar şu mevcut hukuk eliyle yürütülürken
hükümlünün ‘ıslah olması-topluma kazandırılması’
yargı önünde ‘cezada kravat indirimi’ gibi saçmalıklar da dahil olmak üzere
kapalı tutukevinden açık tutukevine alınması gibi hususlar devleti ilgilendirir
Hükümlünün aynı suçu bir daha işleyip işlemeyeceği mağduru bağlamaz
Hukuk, İlahiyat vs. mekteplerinde okuyup cakalanıp da bu ideolojik bilim ve
kürsücü tarikatın, ‘onyediseksendokuz’dan biçimlendiğini görmeyen kördür
Bunu her şekilde ispat ettik
Yani (sırf mahkeme salonunda değil) ADALET anlayışının bir tarafında fail,
bir tarafında mağdur olur. Ancak böylelikle Sulh de Ceza da ve dolayısıyla
hukuk, bunların arasındaki münasebetle açıklanan bir adalet olur
• Şimdi nereye geldik? Mağdur dediğimiz an, KISAS’a geldik
Başka nereye gelinir? Hüküm KISAS’tan alır infazını ki bu, adalet olur
Böylece hüküm, mağdurun vicdanına yaslanarak
‘acılar ve haklar dengesi’, dünya telafisi boyutunda geçerlilik kazanır
Şimdi bizim çeneci hukukun kravat çocuğu, hangi soruyla meşgul?
Şu ceza mı bu ceza mı? Bu ceza durdurur mu-durdurmaz mı?
Oysaki mağdurların acılarını,
‘adaletin boşlukta kalan küfesine’ denge olarak yerleştirirsek
hem dengeli bir cezanın ne olacağı açığa çıkar,
hem mağdurun acılarını teskin etmeyen bir adaletin,
adalet olmadığı teşhir edilmiş olur
Toplumsal sözleşme böyle olur Rousseau!
Vicdanın kapısını çal, kapıyı KISAS adında bir ADALET açar
TÜRKİYE Bir HUKUK DEVLETİ Midir? başlığında makale devam ediyor
Konuda bir önceki yazı Vicdanın Kapısını Çal, Kapıyı KISAS Adında Bir Adalet Açar
/Okyanusta Şadırvan. 2013
_______________________________________________________
İlgili Yazılar
HUKUKTA Kuvvetler Ayrımı PARTAVALI/ Giriş
Şu ‘KUVVETLER AYRIMI’ Bir Teknik İSYAN Bir TEK KUDRET Sevdim. Gerisi YALAN
Vicdanın Kapısını Çal, Kapıyı KISAS Adında Bir Adalet Açar
ANAYASA TOPLUMSAL SÖZLEŞMEDİR
TÜRKİYE Bir HUKUK DEVLETİ Midir?
İSYANİST DARBE ‘Kendi Hukukunu’ NASIL Meşrulaştırmaktadır?
AKLA VURDUĞUMUZ YAMALAR!
ASIRLIK GEVİŞİMİZ-GEVŞENİMİZ, ‘HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ!..’
‘Bağımsız Anayasa’ İstemelisin Öncelikle Amigo!
Kuvvetler Ayrımı makalemizde -Son Yazı
Aciz Olan EŞİTLİK İster. ADALET İsteyen ÜSTÜNLÜĞÜNÜ Kanıtlar
2- EŞİTLİK Yoktur, DENGE VARDIR. En Büyük Adaletsizlik, Eşitlik İstemek
3- MESELE ÜSTÜN OLMAK!
4- Eşitlik, Kabiliyetlerini Kullanma Hakkın
DRAKULA YAKALILAR VE HALİFE KOSTÜMLÜ DİYANET SARMALI
EMPERYALİZMİN Gerçek Tanımı Aşağıda Açıklanır
Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü
Index
Toggle