ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:

Hatta Niçin Yanlış Anlıyor Ki?

Yanlış anladığı için ‘kabul etmedi’ değil
Kabul etmeyeceği için ‘yanlış anlamayı’ seçti
Şadırvan bu denklemi yıllar önce yazdı

Anlamadığı için ‘gerçeği görmedi’ değil
Gerçeği görmek istemediği için anlamamalıydı!
Anlamadığı için ‘gerçeği kabul etmedi’ değil
Gerçeği kabul etmeyeceği için anlamamalıydı!

Bunlar, anlamadıkları için cehennemlik değiller
Cehennemi seçtikleri için anlamamaları gerekenlerdir
Kabul etmediği için ‘cehennem yaşadı’ değil
Cehennemi yaşamak istediği için gerçeği kabul etmemeyi seçti

Bilmemek suç değil. Hatta öğrenmediği için de suçlu değil
SUÇLU YAŞAMAYA devam etmeyi seçtiği için öğrenmeyecekti!

Bunlar bilgiyle karşılaşamadıkları için müşrik değiller
Müşrikliği seçtikleri için gerçeğin bilgisi bunlara uzaktır

Bunlar seni tanımadıkları için kabul etmedi değiller
Seni reddetmeye karar verdikleri için senle tanışmadılar

Çapları düşük olduğu için konuşamıyor yazamıyor anlatamıyor değiller
Konuşacakları, yazacakları olmadığı için çapları düşüktür

Bunlar İNSAN olamadıkları için hayvanlıkta kaldılar değil,
bunlar hayvan gibi beslendikleri için insan haklarına göz dikicilerdir

Bunlar çene dilinden ‘la ilahe illallah diyen’ müşriklerdir
Laftan-sözden anlamazlar. Cehennemi seçtikleri için anlamayacaklardı!
Sonuçta ‘kadere göre kaza değil, kazaya göre kader*1’
Son Tahlilde ‘ANLAMADIM’ yok!
İnsanoğlu, değişmesi gerektiğini sezdiği için anlamaz! 

 

Anlayanlar Dünyaya Anlatanlardır

 

Ve dünyaya anlatanlara, ‘anlamadık’ diyenleri gütme yetkisi verilmiştir
Anlamadık diyenler önce bu vaziyetini anlasa şu yazılara kenetlenirlerdi
Bizler aleme seslenme çapı taşıyan FİKREDİŞİN TA KENDİSİYİZ

Bunlar, kendi nefslerine zulmettikleri için ilahlık yapıyor değiller
Kendi nefslerini aleme tayin ettikleri için zulümlerinde kalıcıdırlar
Bunlar 4 bacağını birden kaptırmış hayvanlar gibidir
Öyle olmasına rağmen bunlar öylesine kurnaz ve güya emindirler ki:
‘1400 yıl önceki RüTÜK’ten geçmemiş hiçbir yeniyi ve çağa göre akan imanı,
kendi şekillerine oturtamadıkları için düşmanlık içinde hakikate sırt çevirmiş,
ama ashap olmayı! doğru yolu! ve cenneti nasıl olmuşsa garantilemişlerdir!!

İslam’ı anlamadıkları için sadece klişelere yapışmayla
sözde imanlarını belgelemişlerdir(!) Korkaktırlar. Zalimlerce güdülürler
Yapay sistemlere sımsıkı bağlıdırlar. Hevesleri, kaygıları herkesçe aşikardır
Laftan-sözden anlamazlar
Bunlar ayetlere, ‘sadece o günkü fabrika çıkışı’ kabulü şartıyla bakarlar
Bu kalıplardan LEGOlar yapıp birbirine ekleyerek tebliğ oyunları oynarlar
İlk aldıkları ders, mezhep dersleridir
Bunlar, değil insan-iman şartı, mezhep öğretisi yumağında kaybolmuşlardır
‘Amman bizim sürüden ayrılma, mezhep budur, mezhebini, bizi koru’ esaslı
beyin yıkamalı şu müşrik öğretilerine ‘din ve ehl-i sünnet’ usulü dedirterek
selefi müşrik metodunda ‘bilgi’ diye ilk şey, bu olarak kafalara sokulmuştur
ki inanç esasları üzerine konuşanlar, şiacılıkla-sünnicilikle yaftalanabilsin!
Anlayanlar Dünyaya Anlatanlardır. Hadi şimdi anlama!

_______________________________________________________

(*1) KADER Nedir? Doğru Anlaşılmalı

 

 

 

— ANLAYAMADIK
— E Anlama! Şart Değil Ya

 

(Çünkü kendince ŞART olan şeyler, önem listesine koyduğu tali şeylerdir)

 

Basiret Takdirle Açılır. Takdir Hasetle Paslanır

 

Gizli de olsa şirk, kibrin mahsulü… Kibrin kökü haset
Çağımızda ‘anlayamamak’ fake masumiyeti kurtarıcı bir RUHSAT olmuş
Oysaki Anlayamamak, ÖRTMENİN MAHSULÜ…
İnsanoğlu, değişmesi gereğini sezdiği için anlamaz!
Anlamamak suçların tarlası, bahaneler mahsulü
Hatalar ciddiyetsiz bir ilginin sonucu. Bu tarlanın suyu dikkatsizlik

 

Anlayamamak, ÖRTMENİN MAHSULÜ


Bakın, herkes ‘anlıyor!’ Anlamışlar ya!?

Anlamış da kimisini şuculukla suçluyor, kimisini de vatan hainliğiyle suçluyor
Anlamış da Fetö diyor, anlamış da sapık diyor. Anlamışlar hayret!
İşte anlamışlar! Var mı anlamadık diyen?

Anlamak ‘Yazılı Kuran Papirüsü’ndeki alfabenin ne dediğini anlamak değil,
Kuran’ın SETAP HALDE İNSANDA AÇILDIĞINI anlamaktır
İmanda ölçü, allaha inanmak değil O’nun sende var olduğuna inanmaktır
Böylece dünyayı allaha inananlar değil ‘kendine inananlar’ yönetir
Yönetmekte ihale ‘kendine inananlara’ verilmiştir. Bu Sünnetullahtır
(‘Kendine İnanmak’ konusu, MUTLAK YÖNLENİŞ olduğundan unutturulmuştur
bknz. bunun icabına yönelik temel ayrıntılar)

Çoğunlukça (sözüm ona) derin olunca ilgilenmeyip kaçarız o şeylerden
Yazılara ‘anlamıyoruz’ diyen, kendini nasıl anlayabilecek peki?
Acaba insanın kendi ‘daha derinliksiz’ bir şey mi?
İnsan, hedefi uğruna amacı yolunda anlamaya mecbur kapasitededir
Bu derinlik her insanda mevcut
Peki, ‘derinlikçiliğini’ burada kullanmazsa kendine nasıl ulaşacak?
Ulaşmamışsa peki ya şu inceliğini nerede kullanıyor?

Mutlaka kullanıyor. Anlamak vasfını herkes gibi kullanıyor!
Maalesef başka önemseyişlerinde ama!
‘Nasıl toparlayıp da topuklarız’ı iyi kestiririz mesela. Çok deneyimimiz var
Şu da var:
Açık sözlülüğümüze ısrarla yüz çeviren bir tınmazın kokusunu aldığımız an
kaçma işini kendisine kolaylaştırıveririz! Kapının kolunu gösteriveririz
Kestirip atmak iyi olur. Bu da bir anlayış. Anlayışsıza ‘tatlı uykular’ hizmeti…
Alevi sonradan sönecek samandan ilişkiyi, en başında gören kişi aldanmaz
Kendimizi oyalamasına kimseye yetki veremeyiz. İncesinden tuzaktır bize

Anlayan anlar, anlamayan anlamasa da kurda sürü…
Anlasın anlamasın, gene tepeleniyor kendisini gayet anlayıp kullananlarca
Hani anlamıyordu? Anlasa başına iş açacaktı ya! Bu yüzden anlamadıydı ya!!!
İçinde çaresizlik büyüyor ama! Anlamaması ‘şu vaziyeti’ değiştirebiliyor mu?
Anlamak, bir sırayı ‘disiplinli takip etmekle’ mümkün
Anlayamamak, (önemseyişsizliği takiben) ÖRTMENİN MAHSULÜ

 

Karşımızdaki Muhatabımızı Güya Kabul Ettik! Hayır!

 

Kişide beğendiğimiz şey aslında onun doğrusunu ‘gerçekte kabul’ değil,
kendi görüşümüzü okşayıp onaylayan o tutumunu, (kafamıza yattığı için)
‘sözde kabulümüzdür’ Retlerimiz de böyledir. Ne o? “Kafama uymadı!”

Kişi, ön kabullerinden ve duyma alışkanlığının dışından duyarsa ÖĞRENİR!
Çünkü sanat, sana ‘duyman gerekeni’ söyler, asıl açlık noktana seslenir
Kişinin yüzüne söylenenler duyması gerekenlerken, dinlemede tenezzülü
sadece işitmek istediklerine olursa anlayışı öğrenmeye kapalıdır
Hayallerden sıyrılıp gerçeğiyle yaşamak isteyen, beklentilerini terk edecek
Beklentilerinden kurtulmayı hedefleyen kimse kabullerini değiştirecek
‘Mevcut kabullerim değişmeksizin yerinde aynen kalsın’ şartıyla
o kimse doğruyu edinemez
Böyle biri yazıyı anlayamaz! Anlaması gerekeni anlayamaz
Anladığı şeyler, ‘anlaması gerekenler dışında kalan’ anladıklarıydı
‘Anlamada üstüne vazife olmayan’ lüzumsuzluklardı
Zaten (bu anladığı şeyler! yüzünden anlayamadığını) düşünemiyor!
Anlayacağına çalışmalı. Kişi, alışkanlıklarını aşan şeyleri anlamaya çalışmalı
İNSAN’ın anlamadığı hiçbir şey yok, şayet olsa imanından şüphe duyar
İmanda anlamadım yoktur
Şadırvan’ın ölçüsünde ‘anlamadım’ diye bir şey söz konusu değildir
Herkes her şeyi anlar! Mesele şu ki ‘kabul etmez’
Yani anlamamasının sebebi, ‘sözde evet’ dediklerini aslen kabul etmeyişidir
Anlamak, karşılaştığı ‘sözde doğrusunun’ iç yüzünü kabul etmekle…
BİLGİ KABUL’ün Sonucu…

 

 

Söyleyen, DUYULMASI GEREKENİ söylüyorsa ‘herkes anladı’ demektir

 

‘Anlattığın, karşıdakinin anladığı kadardır’dan biraz daha ileridir sözümüz
Biz ne diyoruz? “Anladığı kadar oluşunun’ temeli ne?”
Yani niçin algı kayması oluyor? Anlayış eksikliğinin kökü nere dayanıyor?
Aslında anlamıyor değil. Algıyı, kendi alışagelmiş çarpıtmalarından dolayı
‘yüklendiği şartlanmalar’ yüzünden kontrollü takip edemiyor da kaydırıyor
Bunun sebeplerini türlü yazılarımızda izah ettik
Kişi ‘beklenti hastalığında’ devamlı kaldığı müddetçe YAMA lara maruz kalır
Yamalar kabuktur, artık tınmaz! İşte anladığı kadardır’ın izahı bu tınmazlıktır
Yoksa anlayamaması değil. Buyrun açıkladık
“Anladığın, ‘mevcut kabullerini değiştirmeyi göze alacağın’ yere kadardır”

Anladığı, işine gelen kısmı öne çıkarıp davranması olur
Anlamadığı da ‘anlamak istemediği derecedir’ ki sorgulamaya mesul ola!
Algı, her şeyi duyar. Anlamak istediği şekle itibar eder, o yönde gelişir
Anlamamak diye bir şey yok! Şayet öyle olsaydı kendisinden mesul olmazdı
Anlayış, önündeki sıraya riayet etmekle gelişir. Zira o an lazım olanı bildi
O an bulunduğu aşamanın icabına uyarak mesuliyeti yerine getirmiş oldu
Öteki, sıra atlayıp ‘ilerki levelden malumatlarla oyna-çevir’ müdafaa kurdu

 

 

Kendini Arayandan Başka Kimse Duymaz Sözlerimizi

 

Anlayamıyormuş?
Kalemimizin görevi ‘anlayamayacağın yere kadar’ anlatmak
Sana düşen ‘anlayabildiğin yere kadar’ olanını,
(ama muhakkak bir gün anlaşılacak yere) MERDİVEN yapmak!
Ahmağa düşense ‘kavrayamadığı alana’ girdiği an,
bunu ‘kaçmaya’ bahane yapmak, bu işten yırttık sanmak

Sözlerimizi itina ehli, incelik sahipleri anlar
Bir hafta ciddi ciddi tetkik etmiş olanlar, haftadan sonra anlamaya başlar
Başlayanın, insanlık yolu açılır, kendini sorgulaması sonuçlar verir

• Yazılarımızı anlayamıyormuş! Sana bu yazıları,
namaz kılanlar, oruç tutanlar KELİME’ye şahit olanlar” anlar demedik
İnanç ehli anlar dedik. Ciddi olan, dikkat eden anlar dedik

Anlamıyormuş?!
Kendini arayanlar anlar. Çaresiz, kendi derdinin peşine düşenler anlar
Kendini gerçekleştirmeyi artık kaçınılmaz görenler anlar
Kendini anladı da şu sözlerimizi anlaması mı kaldı?

Dost Musa’nın ilmi sende olsa gene sözlerimizi tam anlayamazsın
Yalan konuşana yuh olsun! Musa’ya iftira atana yuh olsun!
Musa, Hakk’ın işine şahit olma işinde “ilerlere yol aldıktan sonra”
havsalası almadı, sebep-sonuç ilişkilerini yerli yerine oturtamadı
Yani hikmet!

 

 

Nedir-Kimdir HIZIR?

Papirüsçünün bildiği Hızır, sonuna ‘aleyhisselam’ eklediği Hızırdır
 

Dost Hızır ve Dost Musa, (iki ayrı insan, iki ayrı bünye,
daha açık söyleyelim “4 bacak, 4 kol, 4 göz, 4 nefes) iki varlık değildi…
Hızır, Musa’da GİZDE bir yapıydı!.. Kendi yapısına şahit oldu, kaldıramadı

 

Ey Korsan Nefs!

 

Sen mi kaldıracaksın şimdi sözlerimizi? Kaldırsan nerende taşıyacaksın?
Aklın mı var? Çapın mı var? Yerin mi var? Sığındığın Yurdun mu var?
Sen Musa olsan ne kadar anlarsın? Şimdi sen Saffet’sin, Ahmet’sin, Ayşe’sin,
Nusret’sin, Cemal’sin, Ekrem’sin, Gül Beyaz’sın, Gamze’sin, Yaşar’sın,
Ömer’sin, Hüseyin’sin, Corc’sun, İvan’sın, Mayk’sın, Cek’sin…
Kendini gerçekleştireceksin!
Ne İsa’sı ne Musa’sı?
Sen Sensin!.. Muhammed’sin! Kendini gerçekleştireceksin
Senin çıtan budur

Konuda bir önceki yazı Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
 
/Okyanusta Şadırvan. 2014

_______________________________________________________

İlgili Yazılar
 
Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
       Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
ANLAYIŞ Öncedir, GÖRMEK Sonra
ANLAYIŞI KIT Olan, Sözü Alfabede Arar
ANLAYIŞI YASAKLI Kimseler ‘Sembollere Takılı’ Yaşar
NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
       NECE? (2) Kuran Diliyle Anlatmak Kadar Saçma Bir Teşebbüs
       NECE? (3) FELSEFECİ gibi’ Diyor!? Sanki Büyücü!

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Translate »
Index