FELSEFE Ne Demek?

FELSEFE Ne Demek?

 

 

 

 

Şadırvan,
Felsefenin Sonsuza Kadar Değişmez Mutlak Tanımını Şöyle Yaptı:

Felsefe, filozofun yaptığı iştir

 

Felsefe bundan öte tarif edilmemeli. Filozof nasıl bir iş yapar, tarif edilecek budur!
Çünkü hepimiz, felsefeci ile filozofu aynı ifade dairesine koyanlarca yanıltılıyoruz
Felsefeciler, felsefeyi tanımladıkça filozofun harikasını, kendi payelerine aşırıyor!
Filozof, varlığın özünü /varlığın dayandığı noktayı arar, noktanın bilincini yaşar
Felsefe de bu bilimin adı olur. Felsefe, filozofun yaptığı iştir, felsefecilerin değil
VARLIĞIN ÖZÜNÜ arayan olarak Felsefe, tespite dayalı bilimdir. Bu nedenle de
Felsefe, hayat ve hadise bağıntılarının birbirine oranını ‘kavramsal’ izah ediştir
Felsefeciler (ezber bilgiçliği yapmadıkları vakitlerde) bu dökümanları tutarlar
Filozofların birbirleriyle nerede ayrıldıklarını, benzeştiklerini öğrenmeye çalışırlar
‘Felsefe Nedir’ hakkında detaylı, özüt, ciddi bilgi veremez, bu işi tarif edemezler
Çünkü felsefe, FİLOZOFUN yaptığı işe denir. FelsefeCİnin yaptığı işe değil
Böylece felsefe, ‘filozofun yaptığı iş’tir vurgusuyla kastımız anlaşılmıştır

 

Felsefe Mektebi okuyan ilgililere!
‘Felsefe’ okunmaz. Hayat OKUnur ve FİLOZOF olunur

Gerisi ‘felsefe bilgini!’
Laf bilgiçliği, felsefe tarihi ezberciliği, kem-küm dedikoduculuğu
Felsefeciyle FİLOZOF’un farkı budur

İlahiyat Mektebi okuyan ilgililere!
İlahiyat okunmaz, HAYAT BAĞINTILARI OKUnur, arif olunur
Gördüğü bir şeyi her yerde görmeyen kördür
İlahiyat papirüsçüsü ile KENDİSİ KİTAP OLANIN farkı budur

 


(Gelelim ‘İddiamızın ispatına’ bile demiyorum.. İspatımızda geçen her iddiamızın,

nasıl ilmek ilmek bir ispata kendiliğinden yürüyüşünü izlemeye:)

Felsefe Kürsüleri’ HAYATTAN Kopuktur. Felsefeden Kopuktur


19. yy (İsyanist çakma felsefe ve ‘akademik kürsü sürüsünün’) tapınak şövalyeleri

felsefeyi tanımlattırırken öyle telli duvaklı cümleler eşliğinde düğünlemişlerdi ki
Felsefeyi cambaz tanımlarla
Bİ ELİT MERASİMLE ‘bir kına gecesinde’ (yığınlara) kakalamışlardı
Artık anlayan beri gelsindi! Çünkü hedefsizliklerini kimsecikler anlayamamalıydı
Ne halt çevirdiklerini öyle sen-ben bilmemeliydik!

Felsefe hakkında (1996’ya kadar) epey yazdık hatta halt ettik!
Sonuçta felsefeyi sonuçlandıralı tam 19 yıl geçti… (2018 itibariyle)
Fakat bilim tabelalı kampüs mağaralarda
‘zıvanasından çıkmış kutsal tapınak şövalye kürsüleri’, rutin mesailerine devam!
Devletler düzeyindeki kürsülerden maaş yemeye devam…

“Kafamızdaki allahı bir gün bulacaz ve bulmanın teknik krokisini çizip
CNC tornasına verip bu CeNeCe’lerden(Si En Si’lerden) bilinçli ve
erdemli bir toplum meydana çıkaracaz” diye diye, insanlık bilgisini
yolunmuş kuşa çevirip ‘zeki nesilleri’ akıl almaz bir karmaşaya ittiler

 

Nedir Felsefe, değil… FELSEFE ne işe yarar? İnsana ne öğretti?

Filozof, varlığın özünü /varlığın dayandığı noktayı arar, noktanın bilincini yaşar
Felsefe de bu bilimin adı olur. Felsefe, filozofun yaptığı iştir, felsefecilerin değil

Kafka’ya benzetirlermiş bendenizi bir dönem, sonradan haberim oldu
Bir süreliğine de Troçki diye hitap etmişlerdi. Kafka’yı şöyle bi tanıyamadım
Nedir, neye dikkat etmiştir? Özdenliğini yeterli düzeyde öğrenememiştim
Benzeştirdiklerine göre gidişatının hani yanlış olmadığını düşünmüştüm
Hala tanımam Kafka’yı. Sonu nasıl oldu bilmem. Öğrenmek de istemiyorum
Kendi sonumun da nasıl olacağını bilmiyorum

Şimdi çevrede o arkadaşlarımdan pek kimse yok
Suya sabuna dokunmadan, yazılarıma hiç iştirak etmeden
bir yıl kadar çıt çıkarmadan öylece bekleşip durdular
Değişimin kökünü bir türlü kavrayamadılar. Sonra yol verdik haliyle
Üretmeyenlerle hiç işim olmadı.. hayat boyu…

İsimleri ve ‘kahraman kurumları’ yerle yeksan edeli 19 yıl geçti (2018 itibariyle)
Benzeşmelerle hiç ilgilenmedim. Başından da sonundan da…
Hayatla ilgilendim, hep ‘bu adamı’ merak ettim
Gerçekle karşılaşınca hiçbir şey bilmediğimi o an kabul ettim
Meğerki herkes bilirken bilmeyen tek benmişim. İtiraf ettim! Peki, sonra?
“Kimse bilmiyor ben biliyordum” ama hiç söylemedim, yazmadım
12 yıl elimi kağıt kaleme sürmedim, kimseye bildiğim mutlağı anlatmadım
Sonunda dünyanın her yerinin aynı nokta olduğunu öğrendim
Metropolü terk ettim. Köyüme yerleştim. Ben gidiyorum gelen gelsin misali!
Ailem-çocuklarım peşime takıldı geldi, sağ olsunlar
Ara sıra İstanbul, Bursa, Ankara’ya giderim. Her şey bırakılan yerde durur
Şimdi tekrar metropole dönüyorum 19 yıl sonra…
Hiçbir şey sonradan olmadı. Her şey ilk başlangıçta vardı

 

 

Zaman Yaratıldıktan Sonra, Mekanlar Enerjiden Yoğunlaştı

İnsanoğlu her şeyin tek bir anda oluştuğunu ve üstelik o anda da sonuçlandığını
şayet (baştan) fark edebilseydi ona ‘ömür verilmesinin’ bir hükmü kalmazdı

Bu gerçeği, henüz olgunlaşmadan öğrenmiş olması,
kendi ‘kısmî aklını’ ilk anda yitirmesine yol açacağından
(zamanlar arası bir zaman içersinde) oyalandı, zamanın içinde tutuldu
Aslen ‘bir anda olup tamamlanan’ ömrünü sıraya dizdi,
yaptıklarını sıra halinde seyretti
Ta ki ‘tüm akla’ ulaşana kadar zaman içinde hapis yaşadı
‘Her şey zamanla oluyor’ izlenimine şartlandı…
Aslında sonradan olan hiçbir şey yoktu!
Bütün bunlar, varsay ki mükemmel bir sanat için

 

 

Felsefe Nedir’i Çok Rahatlıkla Anlayacağız Hep Birlikte


Hayat bu kadar sade! Karıştıranların zihinleri karışık, yaşantıları karışık…
Duygular ve uygulamalar karışınca düşüncelerden kopamayan HAREKET,
terbiye dairesinin dışında fiillere dönüşür
Böylece de DÜŞÜNMEK, bir HASTALIĞA yakalanır. Hastaca düşünmek,
düşünce’yi baş tacı eder… İnsan (başta) düşüncesini kendisi zanneder!
Halbuki insan düşüncenin ürünü değildir. DÜŞÜNMEK sorumluluğundadır
İnsan, DÜŞÜNMEK/AKLEDEBİLMEK KÜRSÜSÜNDEN hareket eder
Düşünceye itibar etmez! Zihin dairesinden geçen düşüncelerinin
kendisi olduğunu sandığı an kendine olan güvenini, hedefini kaybeder
Savrulur gider! Mutluluğu tamamen bunu başarmasına bağlı

DÜŞÜNCE başka şey, DÜŞÜNMEK bambaşka şey… İnsan düşünce değil!
Düşünmek sorumluluğundan hareket eder
Hareketini CAN NOKTASINDAN, öz güdümlerinden alır

Bizler hayatın özünü TAMAMIYLA FELSEFE üzerinden öğrenmedik
Çünkü öğretemezdi! Ama öğrenmek isteyenlere, felsefe üzerinden de
rahat biçimde anlatabiliriz. Çünkü bizim için FELSEFE SONUÇLANMIŞTIR

Herkes felsefeyle uğraşabilir. Bu ‘çakma arayış’ dairesinde bulunabilir
Ama felsefeye emek vermek ayrı şeydir

 

 

Felsefe Bilgiçliği Başka, Filozof Olmak Başka
Felsefenin Dili ‘Şudur’ Denemez


Filozofların hikayelerini ezberlemek yolunda katedilen bir felsefe bilgiçliği,
bizlere karman-çorman üslup ve ‘modası kaçmış söz dizimi’ şablonlamıştır
Bunlar ve ‘şu an tüm felsefe kürsüleri’ HAYATTAN kopuktur
Kendilerine bu kartvizitle, sanat-sepetle ‘entel-dantel’ dedirtenler,
muhtevasız nakillerle, kendilerini VARLIĞIN ÖZ’ünü BULMUŞ gibi GÖSTERİRLER!
Sorsak ‘hala arıyoruz’ derler. E iyi de akşam oldu geldik-gidiyoruz… Hani?

 

Ikınmalı Geçen Günlerde Felsefeyle Bulduğumuz Şu Şey:
‘Sadece Felsefeyi Anlatır FELSEFE’


İcapları yerine ‘
sadece felsefeyi anlatır FELSEFE’ güdüklüğünü,
ölçü ve alışkanlık edinenler yanılgı içinde bocalamakta. Çünkü felsefe
şayet tamamlanmış olsaydı bunu (yani hala kendisini) anlatıyor olmayacaktı!
hani sonuçlatılmış bir çalışmanın (artık) nedir’inden bahsetmemesi gerekirdi!
ya da ulaşmanın getirdiği haykırışın coşkusuyla yeryüzündeki tüm konulara
nüfuz ediyor olmalıydı. Mutlu olmalıydı, mutlu etmeliydi!
Çağın tüm hedef, planlama sorununu çözmeliydi. Her alanda çözmeliydi!
‘Hala arıyor! mesaisiyle’ makam, kürsü, maaş cukkalama peşinde koşmamalıydı!
Umutlarının yittiği halini gizlemeye kalkmamalı, toplumları kandırmamalıydı!

İşte, anlıyor muyuz felsefeyi niçin ‘filozofun yaptığı iş’tir kastıyla tanımlamamızı?

 


‘Felsefe Dili’ diyerek Bir Ruhban Terminoloji Kurdular. Niyet Maksadı Aştı

Oysa felsefenin de olsa tasavvufun da olsa dili, İDRAK DİLİDİR

DİN Arapça değildir gerçeği gibi.. felsefenin de dili ‘şudur’ denemezliği yani…
(Bu konu epey uzun, şu kısa izahla yetinelim:) Felsefenin yöntemi,
onun dili değildir. Dil, tek başına yöntem olamaz. Felsefenin yöntemi,
ASLEN ONUN AMACIDIR. Felsefenin amacıysa kendisinin tamamlanışıdır
Eğer ki felsefe tamamlanmamışsa o DİL karışık-ucube bir şey olur ki
böyle ‘şekil-kasket bir dil’ üzerinden ‘sözde idrak ilanını’ hiçbir filozof yemez
Çünkü muhatabı ve ifadelerini, sonuçlanmış felsefe üzerinden değerlendiririz

 

 

‘Felsefe Neyi Arar’dan bir adım daha ileri giderek soralım:
Felsefe, hani O şeyi bulduktan sonra ne yapar?

Hala felsefeyi mi adres gösterir? Felsefeye mi işaret eder? Hayır!

Hem felsefeyle bulunmuş noktalar mekanı değildir şu son baktığımız yurt
Gördük ki bir şey felsefeyle tamamlanamıyor! Başlayabiliyor
ama tamamlanamıyor. İddia ediyoruz: DÜŞÜNCE İLE DÜŞÜNMEK yapımızı
birbirinden ayrı değerlendirip okumadıkça ‘varlıkta öz nedir’in
ve ‘özden sunum nedir’in cevabı hiçbir zaman yakalanamayacaktır

‘Felsefenin dili-rengi’ diye ortaya atılan çakma ölçüler,
felsefe budalalarını ve sığ kıyılarda hatta kumda oynayan takipçilerini bağlar

Zaten ideolojik yapı üzerinden gölgeli yürütülen
sözüm ona Çağdaş Felsefenin amacı da buydu! Belirsizlik..!
“İnsan ve doğası, hiçbir zaman bilinemezdi/bilinemez olmalıydı!”
Nihilizm, bu çukura sevk eden amaçsızlık’ maksadını, belirsizlik üzerine kurar
İyi de bir şeyin ‘bilinemez’ olması gerektiğini bilmek, hangi felsefenin bilgeliğiydi?
Hayır! Kişi ‘bilinmek’ istiyor: Şu bilinemezlik iddia ve çabalarınla bilinmek istedin!
Felsefe, varlığın özünü aradı da VARLIK MI KAÇTI?
Oysa ki O, ‘Bilinmekliğini Murat Etmişti*’ Kürsüyü boş yere işgal etme
Bulamadıysan çekil kenara! O’nun bu muradına ispat, senin bilinmek isteyişindir!


Acemi olmayan ortalama bir yazı, bütün ölçülere uğrak eder seni


Sana lazım olanı anlatır. Tasavvufu tamamlamış dost Geylani’nin

bir ‘yumurta’ tarifi sohbeti/ ki hutbe deyiver gitsin, çok meşhur…

Bir şeyi sağlam anlayan, her konuyu hayata dair gündelik dille açıklayabilir
Fikir-Felsefe ya da Tasavvuf, fıkra da anlatır, kıssa da söyler, özlü söz de söyler,
önerme de yapar. İnsanı insana bildiren olup konuyu-izahı önümüze getirip koyar
Eğer ki idrak tamamlanmışsa ama!
Buraya dikkat! Çünkü felsefe tamamlanamıyor. Bu nedenle
hala kendini anlata anlata zaman sürüyor! Günümüzde Gündelik dili yok!
Bu gidişle olamaz da. Çağımız felsefeciliğinin güne dair ihtiyaç dili yok*

     (*) Örn. toplumun o anki ihtiyacını anlatan sade bir izahta yeni önerme kurmak

 

 

 

Kurt, Dumanlı Havayı Seviyor


Maksat ve niyetleri güya birbirinden bağımsızmış gibi gösterilmeye çalışılan

küresel bilim tekelinin güttüğü üniversitelerde, felsefe kürsüleri toplanıp
kendi içlerinden bir halife, bir sözcü, bir felsefe sonuççusu çıkarsalar ya!
Halifesi olmayan bir grup, muhatap alınır mı hiç?
Her din-fikir-düşünce- akışının papası varsa ki bu muhakkak böyle
Öyleyse bu halifelik gereksiz bir şey midir? Hayır!

Halifesizlik, belirsizliktir, insanı ve toplumunu muallakta sallandırmaktır
Kurt, dumanlı havayı severmiş
Belirsizlik kurmak isteyen gizli halifenin, üniversitelere halifesizlik emredişi…
Her kürsüden bir laf, bir akım, bir manifesto, güya ayrıymışçasına farklılıklar!
Bu dumanlı havayı izleyip güden bir KURT var ama!

Kısaca, varlığın özünü eh artık BUL ve kanıtla! Ey bilim, son tahlile gel, park et!
Her telden çeşni açmayı bohçacılar yapar ‘inanmıyorsan bi de bu var!’ diyerek
Bir halife /bir tarz çıkar da “muhatabı olsun gerçeğe ihtiyaç duyanların…”
Tarzlar yarışacaksa her tarzın ayrı enstitüsü ve aynı filozofun öğrencileri olsun
Hepsinin başı ‘benim’ diyorsan o halde koy ortaya Filozofluğunu! Felsefeyi değil!
Bir tarz çıkaramazsın! Sömürü planına uymaz! Kürsülerin, bizce yerle yeksandır!
Gerçek Felsefe, bir kütüphane çalışması değil. Felsefe bir dedektör değil!..
Aslı gerçeğine, nasıl ki tasavvuf diyorsak. Çakmasına felsefe deriz
Tasavvuf bilgisi başka, yolcusu başka… Felsefe bilgisi başka, filozof başka
Dünyada felsefe tam sonuçlandırılamamıştır! Başlamak için kullanılabilinir ama!

Oysa tasavvufla tamamlanmış düşünce zinciri, düşünmenin emri tasarrufundadır
ki buna FİKİR diyoruz. Fikir, her şeyden konuşur. Fikir imanın ta kendisi!
İnancın pratikte diriliği… Fikir inancın tespitle elde edilişi
Kutsal felsefeci mercilerin* ‘putlaştırdığı düşünce yolculukları’ değil…

     (*) Mektep kürsülerinde ıkınan felsefeci kabızlar başka, dost FİLOZOFLAR başka

 

 

 

 

İnsanı Kabul Ediş… İnsan’ı Kim Kabul Eder? Onu Arayan, Bulan


Bulamamış olanın ‘İNSANI KABULÜ’ geçersizdir-yoktur
İnsanı bulmak, kafadaki/hayaldeki Sokrat’ı bulmak değildir
Kafaya soktuğumuz isimleri anladığımızı zannedip iddia etmek değildir
Aynı şeyi, dost Muhammed’i kafaya oturttuklarıyla iman ettiklerini sanıp
(lafsı anıp-kanıp-kandırıp) iddia eden müşrikler için de söyleyiveririz
YAŞAMAK OLAN şeyin dışındaki iddialara boş işler gözüyle bakarız

Gelgelelim, felsefe üzerinden sonuçlatılmış hiçbir dökümana rastlamadık
Ancak kimi filozoflar üzerinden ‘başarılı çalışmalara’ şahit olduk
19. yüzyıl filozoflarının tümü çakmadır desek yalan değil; en başta şu an
tüm üniversitelerde ‘ana bilim’ diye patinaj yapıp duran kürsülü kravatlar!
Çünkü bu düşünce taifesi, İsyanist İdeoloji üzerinden sipariş aldılar
Örnek Marks, bunlar arasında en önde giden (bir) siparişçi isimdi
Pozitivistler, mekanistler, varoluşçular, nihilistler, deistler saymakla bitmez

İslam dini, başlarda hep vardı. Ne 1400, ne 2400, ne 4400 yıl öncesi…
Böylece en başta bilinen ve uygulanan TASAVVUF yerine
ikame edilen bir ‘FELSEFE üzerinden’ arattırıldı BELASI insanlığın

Bu felsefe, din’le değil ‘bilimle’ öze ulaşma tabelası yurduna konuldu!
Tabidir ki felsefe bir ‘çakma tasavvuftu’ yeni dünya insanının… Ama şu ki:
İrfansız bilim, bilim olur muydu? Tespitsiz şahitsiz varlık, varlık olur muydu?
Gerçek felsefe bir kütüphane çalışması değil. Felsefe bir dedektör değil!..

Tasavvuf medeniyetinin ‘sonuç bahçelerini yaşamak’ imkanını,
o günlerde tam olarak elde edememesi normal olan dost Konfüçyüs’le
tasavvufu rotasından saptırmak için haritalanmış materyalist felsefenin
ve Engels’in/Marks’ın/Sartre’ın yolları ayrıdır

Velhasıl, bize ‘bir işin tamamlanmışı’ lazım. İnsan, tamam bir varlıktı
Sonradan tamamlanmadı. Sadece şu:
1400 yıl önce tamamlanmış olmasına şahit tutuldu ilk kez!

Din tamamlandı. İnsan tamamlandı
Sadece ‘tamam yaratılmış şeyler’ değişmez. Doğaya sağlam bak!
Hiçbir değişiklik bulamazsın
Farklar var sadece. Teknolojik telefonlara BİLİM deyip aldanma!
O gün de yalan söylüyordu insanoğlu bugün de..! Yalan yalansa gene! Fark:
Biri doğrudan kulak zarına, diğeri atmosfer dışı çanaklardan münasebetle
Ya da doğru söylüyor söyleyen, her zaman! Değişen bir şey YOK!

“Din, kitlelerin afyonudur” denilmişti ya… CEVAP OLSUN!
Kanıt diye yastığa yaslandırılan bilim, teknolojinin afyonudur

/Okyanusta Şadırvan. 2009

_______________________________________________________

İlgili Yazılar

AKIL Nedir?
        MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
        ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
              
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
              ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
        BİLİNÇALTI Nedir?
        Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
              Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
              Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
              1- Düşüncenin Pankartları
              2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
              3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
       FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark! 
              FİKİR Nedir? (2)
       RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
       KAFAM KARIŞIYOR!
       KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
       Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
       ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
              Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
              Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
 
MUTLULUK
NEDİR SANAT? Nedir Bilim? 
AMAÇ
 
BİLGİ Nedir? Bilginin Haberi, BİLGİ değildir. Havadistir
       Bilgi, KABUL’ün Sonucu… Kabul Ettiysek Uygularız
       DUR Bi Dakka! Neye BİLGİ Diyorsun?
       
BİLGİ ve EĞİTİM ÜZERİNE Kısa Kısa
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
    TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
    Hangi TIP, Hangi BİLİM?
    BİLİM Kendini Aklıyor!?
    Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
    Gelişmiş Toplumu Neyiyle Ölçersiniz?
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)
 
KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
       
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
 
Demokrasi ve Cumhuriyet Martavalı (Giriş)
     
Siyon Liderlerinin Protokolleri’ Kitabında KENDİLERİ ŞUNU DİYOR
     
Tüm Zamanlarda Krallar, Kralların da Mutlaka Danışma Meclisleri Vardı
     
Egemenliğin Halkta Olduğunu Kim İddia Edebilir? Devlet Şahsa Münhasırdır
     
ŞİMDİ SÖYLE BAKALIM, KİM ÇAĞDAŞ? Kim Bilinçli?
     
Cahilin Kafasında ‘Baş’ Yok, Başkanlık Hakkında Konuşur!
     
DEMOKRASİ BİR MAVAL
Diktatörlük Başka Şey.. Krallık Başka Şey…
     DEMOKRASİ, Hayatın Doğasında Yoktur. GÖSTERİLEMEZ!

     DEMOKRASİ MAVALI – İnisiyatifler
     DEMOKRASİ MAVALI – Erdemli Sözü Olan Varsa Söylesin!
 
LAİKLİK: İsyanist BİLİM’in Kendiyle Yüzleşmeyen Martavalı
     LAİKLİK (2) Hangi TIP, Hangi BİLİM?
     
LAİKLİK (3) Dinle Bilim Ayrı Şeyler Midir?
     LAİKLİK (4) Biliminizin BİLİM Olduğunu İspatlayın!
 
SPARTAKÜS Ben Olurum! “La İlahe İllallah”
      
Bir Arif Niçin Külyutmaz?
      
Hakimiyet Kayıtsız Şartsız İnsandadır
      
KADER Nedir? Doğru Anlaşılmalı
      
Her Kişiye Özel Din /Adalette Sanat Budur
      
EN EL HAKK Nedir?
      
‘HİÇLİK’ Olur mu? Ne Hiçliği?
      
MEZHEP Nedir? Mezhep ve Anlayış İlişkisi
      
METOT NEDİR? Niçin Her Devir İçin Değişir? (ÖZET YAZI)
      
Farz Olan HACI OLMAKTIR
      NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
 
ŞİRK Nedir? İyi Anlayalım!;
       İNSİCAM (2) Senin Sana İrşatın, Sana Hidayet Olur! (Özet Yazı)
       ASIL HURAFE Nedir? 
       PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
              PAPİRÜS 2 – Ahir Zaman
              Bu Çağ Çoktan Kapandı. Hiçbir Karanlık Çağ Bu Kadar Uzun Koşmadı
             HUYLAR ve İKNA (1)
             PAPİRÜSTEN kastımızı anlamayanın İNANCI BATILDIR
       Mevcut İnancının MÜNKİRİ Olmadan Hakk’ın Dinine Giremezsin!
       İMANDA YETERLİLİK
 
HUKUKTA Kuvvetler Ayrımı PARTAVALI/ Giriş
       Şu ‘KUVVETLER AYRIMI’ Bir Teknik İSYAN Bir TEK KUDRET Sevdim. Gerisi YALAN
       Vicdanın Kapısını Çal, Kapıyı KISAS Adında Bir Adalet Açar
       ANAYASA TOPLUMSAL SÖZLEŞMEDİR
       TÜRKİYE Bir HUKUK DEVLETİ Midir?
       İSYANİST DARBE ‘Kendi Hukukunu’ NASIL Meşrulaştırmaktadır?
       AKLA VURDUĞUMUZ YAMALAR!
       ASIRLIK GEVİŞİMİZ-GEVŞENİMİZ, ‘HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ!..’
       ‘Bağımsız Anayasa’ İstemelisin Öncelikle Amigo!
       Kuvvetler Ayrımı makalemizde -Son Yazı
       Aciz Olan EŞİTLİK İster. ADALET İsteyen ÜSTÜNLÜĞÜNÜ Kanıtlar
             2- EŞİTLİK Yoktur, DENGE VARDIR. En Büyük Adaletsizlik, Eşitlik İstemek
             3- MESELE ÜSTÜN OLMAK!
             4- Eşitlik, Kabiliyetlerini Kullanma Hakkın
       DRAKULA YAKALILAR VE HALİFE KOSTÜMLÜ DİYANET SARMALI
       EMPERYALİZMİN Gerçek Tanımı Aşağıda Açıklanır
 
Siyasal İslam Nedir? (Siyasal islam zımbırtısı Nedir?)
       
Millî Piyango! Fikir ve İnanç Bu Siyasetin Neresinde?
       
Antropomorfizm-İstanbul Kanalı-Fetöcülük-DinAyet
       
MEZHEP Nedir? Mezhep ve Anlayış İlişkisi
       
‘Sistem Değişmedikçe İnsanlar Düzelmez Diyenlerin Acaba Dini Ne?
GAZZE /Bu Savaşı Laikler Durduracak!
ABD, Siyonizmin Güttüğü İsrail’in Müstemlekesidir

Muhammed, Dünyanın En Temel İhtiyacı İçin Savaştı: DİN!
İSLAM iş BİRLİĞİ Teşkilatı PİŞKİNLERİNE!
Yayın Dünyasında Amaç Ettiğim NEYDİ? ŞARTLANMALAR!
Efendi Krallarından Korkup ona-buna Racon Kesen Zübük Demokratlar ACİZ
FİLİSTİN’E SALDIRAN VE ZULMEDEN Kimdir?
İslam Alemi, Bir KELİME… Ümmet, Bir LAF
Sabetay Sevi Hakkında Hiç Bilinmeyen

HAMAS, Elde Edeceği Sonucu Elde Etmiş’miş, Peh!
Altta Kalanın Canı Çıksın
Devlet Görevine ‘Din Kimliği Sokulmaz’ Diyen Batı’nın ‘Turnusol Zurnaları!’

Hitler Mücadelesinin Örtülen Yönü

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Index

Comments are closed.

Translate »

Index

Index