‘Siyon Liderlerinin Protokolleri’ Kitabında KENDİLERİ ŞUNU DİYOR

Siyon Liderlerinin Protokolleri’ Kitabında
Kendileri Şunu Diyor

 

 

(Gerçek güç tek lidere bağlı krallıktı
Biz bu kıymetin hatırlanmasının önüne geçtik

Kendi uydurduğumuz hürriyet-eşitlik-kardeşlik laflarıyla beyinleri resetledik
Bunları yeni dünyanın önüne koyduk
Pek kolay benimsediler, hemen atladılar. Bireyin kendi varoluşundaki zaafı,
kralla eşit olmak ister; böylece kitleleri yönetimlere karşı dinamitledik
Biz ise ortalığa attığımız makbul olmayan sloganlara kendimiz itibar etmeyiz
Tek kişiye bağlı krallığımızı muazzam şekilde gizli olarak yürütmekteyiz
Bu yüzden kendi elleriyle boyunduruğumuza düşmeleri, bize bu sürüleri
kölelerimiz yaparak yönetme izni vermiştir. Çeksinler sıkıntılarını şimdi)
Sözler aynen bu tevil içinde kayda alınmıştır…
Yıl 1903. Siyon Liderlerinin Protokolleri Metni

(artık önlerine koyduğumuz bu eşitlik ve hayal çeşitleriyle
allahla da eşit olmaya kadar) varacaklardır” İşte cumhuriyet sana bunu dedi!

Siyonist fırıldağın ‘Eşitlik-Kardeşlik-Hürriyet sloganlı hevesler tuzağından,
kafana ekilmiş bu yamalar, korsan beni beslerken bunun çıkardığı sonuçları,
bir rezalet olarak değil ‘henüz oturmamış çağdaş bir düzen’ olarak okuduk!
‘Bir gün mutlaka’ gazlarıyla…

 

‘Ben DEMOKRASİ-LAİKLİK DÜŞMANI zafer bülent’


Emperyalizm demokrasiyi, demokrasi vahşet kapitalizmini doğurur
Emperyalizm-kapitalizm, sanal bir yanılgı olmayıp varlığı çok somut iken
demokrasi, müthiş bir ZAN problemidir. Bak, imtihan sorularını sattılar!
Zulümlerin buna kaynaklı olduğunu niçin düşünemiyorsun? Çünkü ZAN!!!
‘ZAN gerçekleri bile çürütür’ diyen insan-ı kamil, kendini hep şöyle tanıştırırdı:

Daha en başta tokalaşmak için elini uzatır: ‘ben zan düşmanı Abdulkadir Duru’
Böyle demek yürek ister, çap ister, dupduru bir kıvam ister
Ben anca şu kadar diyebilirim: ‘Ben DEMOKRASİ-LAİKLİK DÜŞMANI zafer bülent’

 

 

Demokraside ‘Bir Gün Mutlaka’ çoktur(!)
Oysa yalanın ‘bir gün mutlakası’ ASLA YOKTUR

Yıkıcı ortaya bir kavram koyar!
Üst başlığını kendi yazar, alt yazılarını (aşıladığı hevesleriyle) sana doldurtur
‘Hayale inandırılmak’ bundan başka bir şey değildir

İçini kendi hayallerine göre her gün doldurmakta olduğun demokrasiyi
nerede, hangi devlette, kimin uygulamasında gördün de bunu istiyorsun?
Olmayan ve hiç göremeyeceğin bir şeyi isterken ‘acaba istetiliyor’ musun?!
İstetilirken neye yönlendiriliyor, kimlerin çıkar amaçlarına alet oluyorsun?

Ülkenizde kimin tüccar ve de maddi zengin olacağını siz mi seçiyorsunuz da
Sermayenin yönettiği parti ve siyasal iktidarı, sen sandıkta seçiyor olasın!
Fukara delegeleri parayla yönlendiren sermaye beyleriyle hangi demokrasi?
Demokrat meclislerin milletvekilleri, milletin değil avamın vekilleridir

Peki, şimdi kimdir emperyalist.. ve bunların hizmetçi köleleri?
Kahrolsun şu mevcut beynelmilel müstekbir krallığın
“demokrasi” adı altında insanlık şerefine vurduğu esaret ve boyunduruk!
Ve spiritüalizmleriyle ‘İslam adına ahkam kesme furyası yaratan’ sızmacılık!

Şadırvan, meseleye sadece buralardan bile bakılarak (bu yazıların)
‘cumhuriyet ya da vs. şeylerin’ değerlendirilmesine fazlasıyla kafi geleceğini,
ortaya getirdiği prensiplerin, öz’ün iz düşümü olduğunu iddia ederken
tüm hususların “ancak öz’ün iz düşümüne yaslandırılarak” açıklanmasıyla
böylece bir mutlaklık kazanabileceğine dikkat çeker

 


YIKICI ÇAĞIN KAVRAMLARINA HALA BU KADAR TEVESSÜL NİYE?

 

Hayır! Sen, kafanca bir olumluluğa “cumhuriyet” diyorsun!
Kafandaki olumlulukları sevmeye devam et fakat onun adı cumhuriyet değil
Gönlünce güzel isteklerini cumhuriyet kelimesinden besleme
Cumhuriyeti de ‘gönlümün olumlu isteklerini karşılıyor’ diye put etme
Gönlünün isteklerini, tercüme-i cumhuriyet ile değil, başka bir terimde ara
Aksi taktirde kafanla yarattığın zihnini, nasıl sadeleştirip özgür olacaksın?
Cumhuriyeti demokrasiyle, demokrasiyi cumhuriyetle ruhsatlama!
İkisi aynı şey! Biri, birinin uygulama yöntemi

Ülkelere inşa olan cumhuriyetlerden birini de sevdiğin kahraman kurdu diye
bir TONGA’yı müdafaa etmen, gelecek devrimlere ciddi hakarettir
Kahraman sevebilirsin, normal… Ama kafanca heveslere put etmezsin
Cumhuriyet adında bu yem, şu başıboşluk, ideallerine tercüman olmamalı
Öngörenlerin de yanılgısı. Belki mazide bir köprü için konjonktürel zorunluk!
Hayat o gün Kamal Paşa’yı seçer. Bu idareye müstahak olan karşılığını yaşar
Hayat, şu okuduğun yazıları seçer, toplumlar okur. İcra sahaları farklıdır
Gün gelecek, bu yazıların da icrası bir İNSANLIK DEVRİMİYLE gerçekleşecektir
Aynı şey sonsuz olamaz! Her devlet bir gün batar ve yeniden başka isimle doğar
Sonsuz olan Türkiye C. değil sonsuz olan Türk ve onun her zamandaki devletidir!
Küresel yok oluşlar başlayıp devletler başkalaşım geçirdiğinde bu ispat görülür

Ancak şunu bugün sorgulamalıyız:
‘Lui’yi indirip Adonay’ı taçlalayan şu İsyanist Krallığın ektiği cumhuriyetler,
ne zamandan beri insanlığın ‘evrensel ölçü ve değerleri’ oluyor?’
Bilip-bilmeden, anlamadan işte bu, o günden beri evrensel türkü’n oluyor!’
1789 hareketi, öncesindeki asil krallıkların bir devamı değilken bunla birlikte
‘dünyanın her zaman krallıklarla yönetilmesi kanununun DEVAMIDIR!
İşte cumhuriyet düşü ile zannınca kurduğun beklenti, gerçekte boşa çıkıyor!

Konumuzu anlamayan “Cumhuriyette zorunuza giden nedir?!” diyor!
Zoruma gitmiş ki 50 yılımı sadece gerçeği aramakta kullanmak istemişim!
“Cumhuriyet ile kavganız nedir? Dinde ruhban sınıf kaldırıldı,
kula kulluk kaldırıldı, egemenlik kayıtsız şartsız millete verildi”
diyor!?

 


Dinde Ruhban Sınıf, Ne Zaman Kaldırıldı Ki Cumhuriyetle?

İsyanizmin en tepe 17 ailesinin tüm küreyi yönettiği şu ruhbanlığın dini ney?

Bu müstekbirlerin kasalarındaki ruhban kapital, emperyalizmin ruhbanlığıdır

Böyle bir yıkıcı dinin, tüm dünya münevverliğine tahakkümünün,
cumhuriyetle üstü örtüldüğüne inanmamız mı isteniyor?!
Aldanan aldansın! “Aldanan aldatan kadar suçludur (hatta bir ilerisi)*
Aldananların ‘özgür’ filan olmadıklarını, köle olduklarını söyleyiveririz
Cumhuriyetlerle, demokrasilerle kula kulluğun kalktığını söyleyene şaşarım
Yoksullaştırılmış hatta insansızlaştırılmış toplumların kulları,
şu sömürüyü yöneten VARSIL kullara ‘KULLUK’ etmiyor da ya ne yapıyor?
Ha allah ile aldatmışsın, ha cumhuriyetlerle.. fark ne?
Sloganları, martavalları geçmek lazım. Bunlar birbirinin ebesi…
İnsanın mümtaz ilerleyişinin ölçüsü, sömürüden kurtulup hürriyettir ki bu da
zihnimize yamadığımız asılsız ölçülerden, ‘ezber kabullerden’ kurtulmaktır
İnsana yakışan budur. Fakat şu da bir gerçektir ki
cumhuriyetler kurduran isyanist kraliyet, bunu Allah‘ın eli ile kurmuştur!
Yer ve gökyüzünde sebepsiz hiçbir sonuç akıp yürümez. Her şey bir davetle!
Bir önceki şartlar değersizleştirildiğinde yeni şartlar toplumlara müstehaktır
Böylece yapıcılar olsun yıkıcılar olsun her şey görevinin başında bekler

     (*) A. Duru

 

• İstisna hariç dünyanın % 100’ü bilmediği, tanımadığı bir dünyada yaşayıp
olmayan sistemi (demokrasi martavalını) savunuyor. İnsan, avam değildir
Halkın egemenliği olmaz, halkın %90’ı avamdır. İnsan’ın egemenliği olur
Halkın ‘İnsan Hakları’ olur. Egemenliğini ilan eden bir ‘İnsan Yönetici’,
kendi kullanabildiği hakları senin de kullanmanı teşvik eder, insanlık ilerler
Buna kelimenin tam anlamıyla ‘eğitim‘ denir. Gerçek kral budur
Bu insan yapısının kod adı: Muhammed! Muhammedilik bu demektir
Bu yoldan gittiklerini söyleyenler, saptıkları ilk anda seni Allah’la kandırır
Bu meyanda artık isyanizm devreye girer. Sistemler işte böyle dönüşür

Bahsettiğimiz şey, ‘fake insanın’ (yani yıkıcının) egemenliği ise
o zaman hakların en seçmecesini kendine listeler de toplumuna zulmeder
Zulmü kanıksama eğitimi vererek insanlığın amacında ilerleyişini durdurur
Bu her iki eğitim ve prensip(yasa) dışında ‘halkın hakları’ zaten olmaz ki
buna tecavüz ediliyor olsun! ‘Halkın egemenliğine tecavüz’ ne demek?!
Her şey yerli yerinde. Bunu görememek algı bozukluğudur

Tüm zamanlarda krallar ve meclisleri vardı başlığında yazı devam ediyor
Konuda bir önceki yazı
Demokrasi ve Cumhuriyet Martavalı/ Giriş
 
/Okyanusta Şadırvan. 2010-2012

Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü

Translate »