ZİHİN İşgaline ‘DUR!’ De
Öz bilgi, aşırtma vuruştur. Zalime çalışan, bilgide gerçeği anlayamaz
Cahiller, malumat sahibi dahi olmasın diye bilgi sadece ilgililerine anlatılır
İnsanlığı bozan bir şey var ki doğruyu, bu çelmeci nefs dağından aşırtıp
tepelerdeki ‘insan yapısına’ uçurtma gibi göndermelisin
Zıplayıp kuyruğunu tutan, uçurtmayı kazanır! Nefste kurnazlaşma önlenir
Ön yüzünü nefs duyar sözlerin, arka derinliğini sen duyacaksın
Zihin Kontrolü Denen Hadisenin Aslı,
Bilince Vurulan Yama!
— Yıkıcı tarafın, insan zekalarını bir şekilde yönlendirdiğini söylüyorsun
— Evet öyle
Çünkü yıkıcı, insanoğlunu zeka işlemi üzerinden kontrol altına alarak
buradan bilince uzanır. Zihinle ilk şekilde ilgilenmez bile
Zihin kontrolü denen hadisenin aslı, bilince vurulan yamadır
Burada kurulumunu kurmuş yamalı refleksler, işletilmeye başladıktan sonra
zihin, kontrole tabi demektir
Yani zihne vurulan kontrolün aslı, bilincin öz değerlerini kaybedip
kabuktan çalışmaya geçmesiyle gerçekleşir. Bu konuyla ilgili bölümlerin
bir kısmı Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark makalelerinde verilmiştir
Dostum! Allah bilgisi bir ‘AŞIRTMA VURUŞTUR’
Günümüzde adı: Subliminal
Kainat öğretisi ve buna bağlı eğitim disiplinleri, bilinçte (zaten) yerleşimlidir
Bilinçaltı bunları çıkartamaz zira neyi nasıl bildiğini bilmez, bilmemelidir de
Bilinçaltı olarak bildiği an idrak başlamış olur
İnsanın eğitim ve güvenliğinin sağlanması maksadıyla bilincin korunması için
ve de zihnin ‘algıya yanlış tepki verme tehlikesi’ ortadan kalkana kadar*
idrak kapısının ‘kapalı kalması’ faydalıdır. Bu tehlikeyi atlatanlara idrak açılır
Bilinçaltının bir şeyi hikmetle biliyor olması, zaten onun BİLİNÇ olabildiğidir
Bilinçaltı, ‘hikmetiyle bildiği an’ artık BİLİNÇTEN söz ediyoruzdur
Cahiller, malumat sahibi dahi olmasın diye bilgi sadece ilgililerine anlatılır
Kişisel çıkarına kullanacak olanın nefs barajını aşar da ilgili sahibine ulaşır
Havan atışı gibi bir şeydir, koca nefs dağındaki korsan benlik anlamasın diye
Demek ki doğrular, çağa ve ortam seviyesine uygun aktarılarak
bilgiyi ve güzeli paylaşırken alıcıya levelli, çelmeciye örtülü paylaşılacak
Önyüzler, senin asılda ne yaptığını bilmez! Nereden bilsin?
Ne ilim satmak ola, ne de göstermek ola!
İnsanlığı bozan bir şey var ki doğruyu, bu çelmeci nefs dağından aşırtıp
tepelerdeki ‘insan yapısına’ uçurtma gibi göndermelisin
Zıplayıp kuyruğunu tutan, uçurtmayı kazanır! Nefste kurnazlaşma önlenir
Aksi taktirde düz ayak ifadelerle
kendine dahi bir şeyler söylerken bir yerlerin duyar da gene çelme…
Duymasın! İşitse de anlamasın! Bilinç hattı bozulmasın, bilgi fitneye inmesin
“Ben varım, bir de diğerleri” diyen kimse için bu incelik anlaşılmaz
Öz bilgi, aşırtma vuruştur. Zalime çalışan, bilgide gerçeği anlayamaz
Yapıda tınmazlık varsa malumatıyla tende kalır da kendi özüne ulaşamaz
_______________________________________________________
(*) Bu mesele, İnsanın Öğrenmemesindeki Faydanın Şeytan’la Alakası? yazısında farklı yönleriyle genişçe anlatılmıştır
Gerçek bilgi bir “aşırtma vuruş!..”
Ön yüzünü nefs duyar sözlerin, arka derinliğini sen duyacaksın
Duyabilirsen şayet? Kim işitir?
Ön yüzünü nefs söyler sözlerin, arka derinliğini “senin derinliklerin” söyler
Söyleyebilirsen şayet? Kim söyleye ki başka?
Korsan Nefs, DÜŞÜNCENİN TA KENDİSİDİR
Kendini arayandan başka kimse duymaz sözlerimizi
İlk emir ‘OKU’yu (ancak) samimi ve ciddi insanlar yerine getirir
Dikkatle, özenle… Yoksa, kulak zarından öte geçmez
Örs-özengi-çekiçten ibaret kalır vurgular
Devir ilerledikçe kimi sırlar avama minik düzeyde açılmak zorunda kalır
Çünkü düşman hep senden öğrenir! Senden öğrendikçe ‘her devir gelişir’
Baktık ki (artık) düşüncenin tılsımını çözmüş, bunu zihin işgalinde kullanıyor
biz de yeri zamanı geldiği için tarihte ilk kez bunu şu şekilde söylüyoruz ki:
Korsan Benlik, “DÜŞÜNCEDİR”
Böyle biline ki kafandan geçenler sen değilsin, güvensiz olma, yıkılma
Sen seni ‘DÜŞÜNEBİLMEK /AKLEDEBİLMEK yapında’ ara
1000 yıllık ictihatların sana hiçbir faydası dokunmaz
Yazılarımızı ‘anlayamıyoruz’ deyip kestirip atanlar,
çağda dost-düşman nedir bilmez. Biliyorum zanneder
‘Düşüncelerimizi yazmıyoruz, yazdıklarımız düşündürüyor’ demek,
ne demek? Dikkat edilse anlaşılacak!
Düşünce jimnastiği yapmıyoruz demek…
Düşünce tuzaklarının önüne kendimizi atmıyoruz demek…
Düşünebilme/akledebilme bahçene atılan AŞIRTMA DOKUNUŞLARI
iyi takip et demek!
Ahmakta kafa basmayınca ben niye ‘filozof!’ oluyor muşum?
Kul olmuyor muşum da ‘felsefeci’ oluyor muşum?! Hey gidi düşünce!
Sen lakayt olmuyorsun, kör olmuyorsun da.. ben filozof oluyorum de mi?
“Muhammed de şairdi zaten!*”
Şadırvan yazıları bir denklemin alfabeye oranıdır
Matematik var oldukça sözlerimiz ispatını korur
Bu tekniğe ‘mantıksal önerme’ denir
En azından felsefe okumak, “kavramlar bağıntısı nedir” okumak lazım gelir
ki bu konuların tamamının oturduğu gerçekteki yerlerini görebilelim
Bu olmadan bilgi yürütülemez, bu kavramların kalkış yerlerini görmeden
maksatları anlayamayız, sadece kişisel değerlendirmede kalınmış olur
Şadırvan görüşlerini yazmıyor
Bu yazılar bizi kuşatmaya maksatlı gerçeklerin denklemsel izahıdır
Aksi takdirde ‘din bilgisi’ dediğimiz şu şeyler,
uydurulmuş şeyleri kanıksamaktan doğan alışkanlığımızın zihne YAMAsıdır’
Bu çalışma, müelliflere ‘şair-filozof’ demekle açıklanamaz
Buna ihtiyaç ve tevessülümüz olmaz bi defa
Dost Sultan Süleyman’a öğretilen ‘dil’e geçmeden
mevcut aklın alfabesinde kalanlar, manayı anlayamaz
Bilgisayar yazılım dili başkadır, matbaa yazılım dili başkadır,
insan bilincinin yazılım dili başkadır
En azından ‘terminoloji-literatür’ meselesini bilen,
şu ifadelerle ne denmek istendiğini bi parça anlar
Bu okumaya geçen celp muhatabı, askere alınır
Bu askerlikte bulunana ‘bu askerî bilgiler’ verilir
Bu boyutta muhaberat ve mesajlar, başka bir alfabeden yazılır-okunur
Vasfı magazin amigosu olanlar bu muhaberattan anlamaz, yararlanamaz
Bu dil, derinlikleri umumda anlatmanın ama avama anlatmamanın dilidir
Yeterlilik olmayana bilgi vermemenin dilidir
Bu dilin 60’lardan sonraki adına ‘LA dîli hatta LA dîni’ denmiştir
Kişide nefsin -mevcut seviyesi bilmeden bir sonraki aşamasına seslenmenin
hatta ‘gövde alfabeli kulak’ duymadan doğrudan gönle göndermenin dilidir
Tam tersi de yaşanır:
Özün sana söylerken sana aynı bu dilden seslenir. Buna İDRAKÇE dedik
Rabça, Allahça, Kuşdili de denmiştir
Bu dil DÜŞÜNCELERİN dili değil, DÜŞÜNMENİN yani AKLEDİŞİN dilidir
Toparlarsak bu dil BİR AŞIRTMA VURUŞ DİLİDİR
‘Laftan anlamaz sıçanı’ ortada tutma görevlisi olan bir ‘ortada sıçan’ dilidir
Laftan anlamayan s.çar! Anlayan anlar, anlamayan ağlar
Allah nidası, Hayat Bilgisi ve tüm Fikriyatlar, bu dil üzerinden seslenmiştir
Bu dile geçmeyenler, sembollere takılan masalcı gibidirler
Kartpostallardaki kopyala-yapıştırcı masalımsılığı DİN zannederler
Şadırvan’ın NECE 1, NECE 2, NECE 3 makaleleri var, okumakta yarar var
Bu satırları ‘Zihin İşgali’ bahsinde niye mi geçiyoruz?
Çünkü ilk açıklamada demiştik ki: Şadırvan yazılarında ifade dizimi,
düşüncesine hapsolduğumuz ‘çağın şartlanma işgalini’ kırma tekniği olup
kavram ve hadiselerin ‘öz güdüme yaslı açılımı’ hatırlatılmak suretiyle
‘yamalı algıyı’ parçalama programı üzerine bir akış sırasıdır. Alaka bunun için
Yazılarımızı anlamıyormuş? (1) Anlamaz tabi!
“Her şeyi bilen(!) şu korsan nefs” yazılarımızı nasıl anlayacak?
Anlarsa telafisi zor bir hata olur!
Çünkü kişide korsan nefs, yazılarımızın arka planını bi anlasa
artık yıkıcının faklarından kurtulmanın (neredeyse) mümkünü kalmaz!
Çünkü korsan nefs bir şeyi anlarsa onu kullanma sahnesine çıkar!
Yazılarımızın ön yüzünü o okuyacak, arka yüzünü ‘sen’ okuyacaksın!
Derinliği okuyor musun?
Hani hep biliyorsun ya!.. İşte bu dünyada bir tek ‘o bilenler’ anlamayacak!
• Hiçbir evliya, MANANIN ASLINI ‘seviyesi kıt nefse’ anlatmamıştır
Sembolleri ortaya koymuştur
İnsanı, düşman elinden çekip kurtarıyor; o düşmanı açık bilgiyle mi beslesin?
Yoksa ‘düşünmek yapını’ bir sanat yoluyla mı beslesin? Yani şu:
Seni ‘DÜŞÜNCE DÜŞMANINA’ uğratmadan, sembollerle, misallerle
‘bilginin aslını’ (havan atışıyla) aşırtıp
seni gül bahçelerine ekim yapmak için mi göndersin, didinsin?
Yazılarımızı Anlamıyormuş? (2)
Filozof gibiymişim! Peki, filozof ney? Bu alakayı anlayana bi denk gelmedim
Eyy arkadaşım Diyojen! Eyy Konfüçyüs, dostum!
Yazılarımızı anlamıyormuş! “Kuran’ı o biçim anlıyorum” diyor ama?!
Anlamasaydı her gün (sabah 8, akşam 5) ayet paylaşmazdı, öyle ya!
Din, bir hazine haritası… DEFİNE iman
Hani her ayetin içinde bulunan özet ayet, bu
Anlamıyormuş? Anlasa tabelacılık yapmazdı. Anlamıyormuş!
Son nefeste (İblis kimmiş, görürsen) bak nasıl konuşacak, anlatacak?
O mekansızlıkta bildik lisan, bildik harf, kelime filan da yok
Sürümüne-seline bereket, tamamı duygu…
Önce DÜŞÜNCE BARAJI geçilecek ama!!
‘İdrakin kapalı kalması faydalıdır. Bu tehlikeyi atlatanlara açılır’ demiştik
Test için de olsa erbap bu kapıyı öğrencisine hafifçe açar. Öğrencinin
kaldıramayacağı görüldüğünde bunu henüz hak etmediği sonucuna varılır
Aynı sunum, hem anlayacak olana anlatıp, hem anlamazdan saklamışsa
SANAT açığa çıkmıştır
Bütün mesele: Güzel olanı ‘çirkinin gümrüğünden’ geçirtmek!
Yani nefsi ikna eden bilgiyi, havan atışıyla isyan yapısının dağından aşırtarak
arka yamaçta bulunan nefse ulaştırabilmek!’ Aşırtma vuruş! (25. Kare)
Yani hidayet sırrının İsyan’dan habersiz gerçekleşmesi…
Bugün ’25. Kare’ denen bu sanat, Rabbın tekniğidir!
Gerek yazılı papirüs, gerek okulu Kuran’da cevher, subliminale giydirilmiştir
Yazılı kitap Kuran-ı Kerim, semboller sanatıdır. Keratalar sembollere takılır
Onun gerçek kulları da bu tekniği aynı amaçta kullanır
Bu nedenle Kuran, (25’inci karelerden geçitli) çok zengin kapılar ülkesi!
Sadece hak edenler bu kapıdan girer. Bu, yapıcı ustaların tekniğidir
Yıkıcı da bu tekniği öğrenmiştir. Aynı teknikle ‘zihin işgali üzerinden’
bilincin köklerine uzanarak İNSAN KODLARINI öğrenmek, (sözüm ona)
bilince parazit mesajlar göndererek YAPICI yapıyı bozma çalışmasındadır
Yıkıcıya göre bu mesele: Çirkin olanı ‘güzelin gümrüğünden’ geçirtmek!
Yani ‘nefsi provoke edecek yamaları’ bilinçaltına yerleştirirken
havan atışıyla ‘İnsaniyet yapısının dağından’ aşırtarak (gene)
arka yamaçta bulunan nefse ulaştırabilmek! Aşırtma vuruş! (25. Kare)
İşte ‘subliminal’ diye duyduğun yıkıcının mühim programı budur
Her ikisi de Hakk’ın izni ve yasası
Yani subliminal teknik, yıkıcının kurup işlettiği bir ilim-teknik değil!
Her şey Hakk’tan! Her şey onun ilmi dairesinden müstahak olana layık akar
Yıkıcı, tüm ilmini Yapıcıdan alır ya da gasp eder! İsyan, İnsan’dan öğrenir
İnsanın (hamken kendi özel şeylerini) bilmemesinde çok fayda var!
Bu nedenle hiçbir şey ‘açık-seçik’ değilken fakat hiçbir bilgi de
İnsan’a muamma değil
Yasa bilmeyene kelimelerle anlatılamaz şeylermiş. Anlayışlılara tüyo olsun
Neyin anlaşılması gerektiğini bilmeyene nasıl anlatsak ki?
Anlatılmaz. Gerçekler, kafalara anlatılamaz
Kendimize nasıl anlatıldıysa aynı mihengi tarzdan anlatırız
Yazılarımızın her biri, kişiye bilmediğini ikna ederek öğretir. İkna gönle ama!
25’inci KAREYİ İyi Anlayalım
(işitme-koklama vs.lere de bindirilen) şu Subliminal Teknik
Yakın zamana kadar kullanılan sinema-video filmi tekniğinde
saniye içinde yakalanan görüntü karesi miktarı 24
Normalde 24 resim karesi içindeki herhangi bir kare,
kendisinden önceki ve sonraki karelerle sıkı sıkıya ilgili olduğu için
filmi izleme anında tüm hareketi sanki kesintisiz takip ediyormuş gibiyizdir
Bu 24 karenin arasına fasılalar halinde yerleştirilmiş kasıtlı ve planlı karelere
normal bakan gözümüzün (bu ek kareleri) bir ‘görüntü olarak fark etmesi’
mümkün olmadığı gibi; üstelik aynı anda (filmin yan boyutuna bindirilmiş)
bir gizli mesajı, ikinci bir film gibi izlemekte oluğumuzu anlayabilmemiz de
artık mümkün olmaz. Ama göz bunları mutlaka görür! Bilinçlendiremez
Bilincimizle kavramaksızın algılayıverdiklerimizin ‘örtü altına’ attığımız yere
uzanıvermesi gibi işte ‘bu görüntüler üzerinden’ oluşturulmak istenen algı,
alt bilinç dediğimiz alana/bilinçaltına ‘kendiliğinden’ sarkar
Tamamlanan bu ‘dawnload’tan sonra, TEPKİ KODLARININ GÖNDERİMİ de
gerçekleştirildikten sonra artık bu kişiler, şablon hadiseler karşısında
(yönlendirilişi aslında çoktan tamamlanmış İSTENEN malum TEPKİYİ) verir
İşte ‘yıkıcı subliminal’ dedikleri yöntemin akış trafiği genel hatlarıyla budur
Bu karelere 25’inci kare, bu bindirmeye de bilinçaltıyla bağlantısı sebebiyle
‘subliminal mesaj’ demekteler
Gerçekte olan biteni (gösterilmek isteneni) zaten muhakkak görüyorsun!
Asıl tehlike, görmen değil ne gördüğünü anlamadan bunları stoklaman!
‘Anlayamadan görüyor olmaya devam etmen’
Anlayamadığın serpintilerle tetiklenmen! Bir değil, iki değil.. sürekli…
Bu tetiklenişlere karşı gelememen! Sonuç: Yıkıcıya zorunlu amade olman!
İşte ki ‘ANLAYAMAMAK SUÇTUR’ sözümüz,
Şuurlu olmakla emrolunduğumuzu kabul etmeyişe atfendir
Anlamak zorundasın! OKUyacaksın! Mesleğin ‘ANLAMAK’ olmalı
Başka yolu yok! En tepe meslek! Bu mesleğin profu olmalısın
YAPICI FİKİR de, YIKICI İDEOLOJİ de subliminal anlatır, subliminal yazar
Anlatımımız, konusuna göre bu yıkıcı 25’inci kareleri kırar, boşa çıkarır
Yazılarımızın 25’inci kareleri, ‘bu hürriyet metodunu’ anlatır
Fakat yapıcı yönünden hareket etmeyen bir ilgi, yıkıcı yönden bir merakla
‘kendi esaret nedenini hemen öğrenmeyi’ tek cümleyle kapıvermek ister
Oysa hiçbir gerçek, meraka binaen bir siparişle önümüze konmamıştır
Böyle bir bilgilenme, tarihte hiç yaşanmadı
Çeşitli hadiselere bakışımızı ve fikir üzerine genel yazılarımızı,
tabi ki BU TEMEL ÜZERİNDE izah ediyoruz
ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar başlığında yazı devam ediyor
Konuda bir önceki yazı ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
/Okyanusta Şadırvan. 2016
_______________________________________________________
İlgili Yazılar
AKIL Nedir?
MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
EĞİTİM Nedir?
BİLİNÇALTI Nedir?
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
1- Düşüncenin Pankartları
2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark!
FİKİR Nedir? (2)
RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
KAFAM KARIŞIYOR!
KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
NECE? (2) Kuran Diliyle Anlatmak Kadar Saçma Bir Teşebbüs
NECE? (3) FELSEFECİ gibi’ Diyor!? Sanki Büyücü!
Niçin Bir Şablona Sararız Ki Yalın Bir İfadeyi?
ANLAYIŞI KIT Olan, Sözü Alfabede Arar
ANLAYIŞI YASAKLI Kimseler ‘Sembollere Takılı’ Yaşar
Allah’ı Aramak Mış!
Bir Arif Niçin Külyutmaz?
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
Hangi TIP, Hangi BİLİM?
BİLİM Kendini Aklıyor!?
Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
Gelişmiş Toplumu Neyiyle Ölçersiniz?
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)
BİLGİ
Bilgi, KABUL’ün Sonucu… Kabul Ettiysek Uygularız
Aradığın Şey Kesinlikle Gösterilmiştir
DUR Bi Dakka! Neye BİLGİ Diyorsun?
BİLGİ ve EĞİTİM ÜZERİNE Kısa Kısa
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
Yemeği BİLGİYLE mi Yiyorsun? SALGIYLA mı? Salgının icrası bir eğitimle mi?
HARF ve MANA
İnsan ve Hayvan
Tazı ZEKA! Tazı MANTIK! (BilgiCİ Kişinin İç Yüzü Nedir?)
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
Olmak NEDİR?
AMAÇ
Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü
Index
Toggle