ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
Zihin, SUNUM sahası. Düşünceler SUNUŞ. Sunulana gelince o sensin işte!
Ben ol! SUNAN OL. İşte “BİLİNÇ” bu! Buna ŞAHSİYET YOLU denir
Şahsiyet sahibi insanda ‘zihniyet’ olmaz
Zihniyet başka şey.. şahsiyet bambaşka şey
Şahsiyette zihniyet olmaz, zihniyette şahsiyet olmaz
ZİHNİYET, Gönülde temellenemeyen düşüncenin, zihinde vasıf kazanmasıdır
Gönülde temeli olan vasıfların ise ‘düşünce bloklarını parçalayıp’
düşünceyi, ‘DÜŞÜNMENİN emri tasarrufuna’ alışına da ŞAHSİYET diyoruz
Zihniyet, yamalı anlayış ve düşüncelerin yolu
Şahsiyetse zihinde idrak egemenliği, ‘düşüncenin’ düşünmeye ram oluşu
(salt) ZİHİNSEL NİYET:
Zihin, bizim algı alanımızdır
Aklın bize en yakın faaliyet alanı olan burada, çözemediğimiz algılar,
kaygan ve kontrolsüz çalışmak isteyen korsan düşünceler,
zihnin bu gümrüğünü expres geçip ‘bilincimizin altına’
(daha da hiç fark ettirmedikleri kontrol edemediğimiz bölüme) sarkıverirler
VASIFLARIN, böylece ‘bilinçaltı ambarında’ istiflenir
Bilinçaltı, ‘vasıf kaynağı’ değildir ama!
Buraya sarkmış vasıflarımızı, istif olmaktan çıkarıp (şayet)
tasavvur alanı haline sonradan dönüştüreceğimiz bir zihinde yapılandırırsak
uygulama ‘sadece ZİHNİYET’ olarak başlamış olur
Şahsiyet noktamızdan değil gene de
İşte BU TRAFİĞE ‘ZİHNİYET’ diyebildik, zihin aşaması/zihin süreci dedik
Zihniyet aşaması yaşanıp geçilmez ise şahsiyet yolu açılmaz
Yani zihinde ‘tasavvur etmek aşamasına’ bile çıkartmadığımız vasıflarımızın
gönlümüzde temellenememiş oldukları bile zaten açık delildir*
“Zihinde vaziyet almamış” hiçbir duygu gerçekçi değildir, hayaldir
Vaziyet aslını (konuşlanışını) ilkin zihinde gerçekleştirmemiş hiçbir kabul,
gerçekçi olamaz
Fikre dair esas ve vasıf, ilkin zihinde pratikleşecek ve oradan seyredilecek ki
‘hayalde yaşamak’tan çıkıp vasfımızı (evvela) bir tasavvur edebilelim
Hayalde bir kabulü, ŞEKİL olmaktan çıkarabilelim. Öyle ya!
Yoksa, bilinçaltımızda kurulmamış bir setaptan ‘rast-gele’ hareket edemeyiz
Her vasfımız olumlu mudur-olumsuz mudur, baştan da bilemeyiz
Bu vasıf,
‘düşüncelerimizi’ düşünce bloklarına yani ideolojilerin kurulumlarına kadar
yani ideolojilerin bizdeki tersanelerine kadar parçalayabiliyorsa
o halde ‘Gönülde TEMELİ OLAN bir vasıftan/ yapıcılıktan’ söz ediyoruzdur
Şayet böyle değil de düşüncelerin birbirini örerek oluşturduğu bu bloğu,
bir fikir şeklinde algılamaya başlamışsak (ki fikirle ideolojiyi karıştırmak var)
o zaman burada olumsuz/yıkıcı bir vasıftan bahsediyoruz demektir
Tabi ki ‘bu düşünce’ gönülde temellenemeyeceğinden böylece düşünceler,
tek çare zihinde vasıf kazanmış olur. Zihniyet böyle kurulur/kurdurulur
Bir kaç adım ileri gittiğimizde de artık bunu şu şekilde şöyle izah ederiz ki:
Olumlu vasıf, olumsuz vasıf diye bir şey yok
VASIFLAR nötr donanımdır, yalın bir kabiliyetin itişidir. Temel donanımdır
Fakat hangi küfesine neyi ‘ne maksatta’ yüklediğimizle sevk olur giderler
Aklı da peşine takıp yol alırlar.. (bi akıl)
Görev sürme yetkileri
akılalmaz bir İMZA VE ‘SONSUZLUKÇA ta en başından’ beri verilmiş olup
ve her yeni görev esnasında ‘sadece belli maksatların için’ onay verişlerinle
hayata o doğrultuda bakmanı gerçekleştiren işte şu şey,
maalesef temel yapının ‘salt zihinselden bakan bir hale’ dönüşmüşlüğüdür
Gönülden ‘vize’ alamadıkları an,
‘sadece zihinde vasıflaşarak’ ZİHNİYET OLURLAR. Şahsiyet olamazlar
_______________________________________________________
(*) Burada vurgu,
‘Gönül Yaşantımızda /Gönül ilişkimizde /Gönül bahçemizde’ anlamındadır
Yoksa, ‘gönülü gönül yapan Gönlümüz Merkezinde’ değildir temelsizlik…
Çünkü vasfın merkezi, temeli gönüldür
İşte DURU’nun 5’li temel dizgeler dediği bu nötr vasıflardır
İnan | güven | sev | beğen | birleş |
İnanır | güvenir | sever | beğenir | birleşir |
İnanılır | güvenilir | sevilir | beğenilir | birleşilir |
İnançlı | güvenli | sevilen | beğenimli | birleşilen |
İnanmaz | güvenmez | sevmez | beğenmez | birleşmez |
İnandıramaz | güvendiremez | sevdiremez | beğendiremez | birleştiremez |
İnandırır | güvendirir | sevdirir | beğendirir | birleştirir |
Yani seven (sevdiğini) sevdirir. Beğenen beğendirir. İnanan inandırır
Güvenen güvendirir. Doğruyla BİRleşen(doğruyla BİR olan) BİRleştirir
En basitiyle anladığımız: ‘yararlanıyorsa yararlandırır’ kısaca
Kişi severken sevmeye mecburiyetinden sever. Herkeste olanı söylüyoruz
Severken mutlaka bir şeyleri sevdirme gayretini yaşıyor
Yani farkında olsun-olmasın sevdiriyor bir şeyleri
Kendisini de öyle-böyle sevdiriyor aynı zamanda
Buna ister çalışsın, ister çalışmasın, bu otomatik güdümdür
Kişi, severken sevdiriyor ve seviliyor kısaca. Zaten de bu!
İnanan, inandırır. İnandıramıyorsa kendi tam olarak inanmamıştır
Güvenen güvendirir, güvendiğine güvendirir. Kendine güvendirir
Sadece gerçekten güvenebilenlere güvenilir
Bu otomata, 5’li temel dizgeler denmiş
Sevmek herkesin kısmetinde. Yeter ki önüne getir koy
Dostum! Sevgiliyi, karşıya övmekle sevdiremeyiz
O şeyi kendimizde yaşatarak seversek sevdiririz. Yaptığımız da bu
Neyi sevmekteysek o şeyi sevdiriyoruzdur
Aldığımız bir çay bardağını bile sevdirmeye gayet iştahlıyız
Sevdirdiğimiz şeye bakılırsa neyi sevdiğimiz de ortaya çıkar!
FAKAT burada bizi yanıltan şu:
Sevdirdiğimiz şey fiilimizde var ve bu, halimizden zuhur ederken
fakat sevdiğimizi söylediğimiz şeyse dilimizde…
Kısacası herkesin sevilmek-sevmek ve sevdirmek mecburiyeti var
Bu, ÖZ GÜDÜMLERDEN gelir
Bize düşen -bu 5’li akışı, aynı hedef ve gayede tutarlı halde yaşatmak
Kişinin sevmesi gerçeği sevmesidir ve
kişi, yeni öğrendiğini takdir edip şekilci ısrarına tekme vurarak yiğitçe sever
Toparlarsak:
VASIFLAR kabiliyet, iştah ve itiş yüklü fakat yön tayin edicilikte nötrdürler
İnanıyorum ama inandıramıyorum /inanılmıyorum
Güveniyorum ama güvendiremiyorum/ güvenilmiyorum
Seviyorum ama sevdiremiyorum /sevilmiyorum
Beğeniyorum ama beğendiremiyorum /beğenilmiyorum
Birleşiyorum ama birleştiremiyorum /birleşilmiyorum…
Böyle bir şey yok, der fikir. BİRLEMDE DEĞİLSEN birlik bekleme!
Neyde/Neyle birlemsen ona çağırmaktasın. Mutlaka da buna gelenler olur
Neye inanmaktaysan ona çağırmaktasın
Neyi sevmektesin ki ‘neyini beğendirmenin’ peşindesin?
Kimi, nasıl düşünüyorsun ki ‘onun değerli bulunmasının’ peşindesin?
İnandığın kadar inandırırsın. Bundan başka bir şeye inandıramazsın açıkçası
Vasıflardaki yaptırım-itiş-kabiliyet, herkeste aynıdır. Vasıflar YETKİ taşırlar
Vasıfların,
gönülden onaylanmamış yetkilerinin, zihindeki salt faaliyetlerine zihniyet..
gönlün onayıyla zihinde ‘düşünce bloklarını’ parçalamasına şahsiyet diyoruz
“Fikir, aklın tüm şubelerinden onay alıp parazitlerinden sıyrılmış düşüncenin,
‘düşünmenin emri tasarrufuna’ geçmesiyle örgün’ün sende tamamlanışıdır”
derken bunu açıklıyorduk; zihniyet sahibi değil şahsiyet sahibi olmak yolunu
Zihin, Malumatlarla Şartlanıyor
Kökü çok eskilere dayanan bir akım: HAVADİZİM
HAVADİS’ ten TÜREME BİLGİÇİN ZİHNİ NASIL ÇALIŞIR 24 SAAT?
Bir HAVADİST, bir sokak ötede duyduğu malumatı köşeyi döner dönmez
hemen ilk gördüğüne satıyor. Gör ki hangi vericiden çekiyor şu anten?
Malumatı sokakta alan diğer bir TELEVİZYON KAFA
hemen evine yetiştiriyor tıpkı rızık gibi görüyor malumat bilgiyi
Bayrak yarışı gibi mübarek… Kovan gibi çalışıyor zihinler
Bal da ne bal..! Şerbet hormonundan geçilmiyor
DÜŞÜNMEKTEN KESTİRİLMİŞ İNSANLIK BİBERONLANIYOR
Medya bir zihin bankasıdır. Faizleriyle nümayişleniriz
gündemleriyle faiz olarak zihnimize ne ektilerse bunlarıyla geçinir gideriz
Medya, uzaktan çeker düşünmek kabiliyetimizi ‘telepatik veznelerine’
Düşünce sende bir telepatik ağaç, ‘link verir mahsul-mahsul’ dallarıyla
sarkar beynimiz, kılcalından-kılcalından tazyikle öfke sepetlerine sağılarak
Vakit Harman Zamanı’dır, ‘bir gündem çıkartıp’ kilitler ekranlarına
Boşaltırsın seremonini amigo-amigo ‘sanal tribünlerde bir mahir düdük!’
Sen dedikodudan kin üreten jeneratör, o -kininle enerjini tüketen medyatör
Tezgaha düştün işte! Böylece
patoza vurdururuz parlak demeçlerden mahsullerimizi, uzaktaan-uzaktan
Bir toz duman ki dağ başını duman almış! Racon keser, gece yatarız
Eyy.. bankaya bile gitmeden
zihin diye taşıdığı ‘tertibat-ı farikayı’ doğrudan biçere veren mikro çiftçi!
‘Nano teknik, yerinde hasat uygulamasıyla’ döker incilerini nazenin-nazenin
Medya bir zihin bankamız… Faizleriyle nümayişleniriz
Zihin tarlalarına eken ekene, enerjini çeken çekene
Bir de uzaktan kumanda vezne
‘Düşünmekten kestirilmiş insanlık biberonlanıyor!
Böyle olmamalı. Anladıklarını unutma!
Konuda bir önceki yazı ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
/Okyanusta Şadırvan. 2017
_______________________________________________________
İlgili Yazılar
AKIL Nedir?
MANTIK Nasıl Çalışır Ve Zihin Kendisini Niçin Göstermez?
ZİHİN İŞGALİNE ‘DUR!’ De
ZİHİN İşgalinden KURTULMAK
ZİHNİYET mi? ŞAHSİYET mi? İşte ‘açık ara’ Ayrıntılar
BİLİNÇALTI Nedir?
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (1)
Düşünce ile DÜŞÜNMEK Arasındaki Fark (2)
Düşünce Başka Şey, DÜŞÜNMEK Başka Şey… (3)
1- Düşüncenin Pankartları
2- Düşünceler Zihin Alanımıza Düşerler. ‘Düşünmemiz’ Bunları Karşılar
3- Düşünce bir yerlere zaten disiplinsizce gidiyor. Görevi istekler taşımak!
FİKİR Nedir? Fikirle İdeoloji Arasındaki Fark!
FİKİR Nedir? (2)
RUH Nedir? Niçin Ruhundan Haberin YOK?
KAFAM KARIŞIYOR!
KÖTÜLÜĞÜ “PAYLAŞMA!”
ANLAMAMAK Diye Bir Şey Niçin Yok? Şunun İçin Yok:
Demek ŞAİR, Demek FELSEFİK! Peki, Kim Bu?
Anlayıp da işine gelmez ‘Ayar Verici Tiplere’ toplu cevaplar
KAVRAMLANDIRMA Nedir Peki? (Anlamakta HIZ, Kavramlandırmadır)
Kavramları KENDİSİNE ait olmayan kimse, DÜŞÜNCEYE mağlup olur
AMAÇ
Allah‘ı Aramak Mış!
Olmak NEDİR?
NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
NECE? (2) Kuran Diliyle Anlatmak Kadar Saçma Bir Teşebbüs
NECE? (3) FELSEFECİ gibi’ Diyor!? Sanki Büyücü!
Niçin Bir Şablona Sararız Ki Yalın Bir İfadeyi?
ANLAYIŞI KIT Olan, Sözü Alfabede Arar
ANLAYIŞI YASAKLI Kimseler ‘Sembollere Takılı’ Yaşar
Bir Arif Niçin Külyutmaz?
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
BİLİM Denen Neymiş? (Bilimde Rolü Kime Veririz?)
TEKNOLOJİYE Secde Etmiyor Muyuz?
Hangi TIP, Hangi BİLİM?
BİLİM Kendini Aklıyor!?
Yapay ZEKA Diye Bir Şey YOKTUR
BİLİM Denen Neymiş? Bakalım (2)
Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü
Index
Toggle