EN EL HAKK Nedir?
‘En el Hakk’ sözü, hadisi kutsidir. Hadisi kutsi de sadece nebilere has değildir
Zenginin malı nasıl ki züğürtün çenesinde gevişse
Yaşatanın kulundan: ‘En el Hakk’ dendiğini işiten ‘tarihteki o sağır’ın,
zamanımıza kadar saldığı dedi-kodu, müşriğin kınayış ölçüsü olmuş!
Günümüz müşriğine/ papirüs kafasına diyoruz ki:
‘En el Hakk’ diyeni duydun mu? Kim duymuş?
Sana bunu nakledenin kendisi ‘birinden’ duymuş mu?
Duymadığınız şeyi nereden biliyorsun?
Nasıl-ne demek olduğunu nereden biliyorsun?
Çünkü bazı şeylerin ‘ne demek olduğunu’ ilk aşamada takdir edebilmek,
(değerlendirip-yargılayabilmek için) o sözü sarf edenden duyman şart
Bu söz, sadece biri tarafından bir seferliğe mahsuben söylendi ve
bunu sadece bir kişi (yani o tarihsel sağır kafa!) işitti
Bu söz, (müşriğin duyacağı üzere ‘bir daha’) söylenmeyecek
Bu tek atımlık bir gerçekti. Tek atımlık bir ifşaaydı
Bir müşrikçe (sonsuza kadar) artık işitilmeyecek şartıyla vuku buldu
Yani bu sözü artık hiçbir müşrik, ne duymaya hatta işitmeye hak görüldü
ne de bu sözü bir arif bir daha söyleyebilecek! Yani artık böyle bir şey yok
Fakat gene de hala söylenmesi devam eden bu sözü, sadece arifler duyar
Gerçekte bu söz (hala her an) söylenmekte!
Şimdi sadece ariflerin duymasına ikram edilmişi, necisin de yargılayabilesin?
Hiçbir papirüs kafa, bu sözü duyamaz! O zaman da duyamadı zaten!
Kalbi sağır birisi, sadece tarihte birinden işittiydi! İşitti de gereğini inkar etti!
Anlamak istemedi. İşte sen o bilmediğinin dedi-kodusunu yapıyorsun hala
Yani işitmediğinin, duymadığının iştigaliyle abestesin
Bilmediğin, duymadığın hatta işitmediğin bir şeyi anladığını zan ederek
Bu söz her zaman birilerince söyleniyor ama söyleyenin kendi fark edemiyor
Duyan söyleyenden duyuyor yüreğinde de ‘işte arif oluyor’ veli oluyor!
Bu tınıyı tam şekilde ‘En el Hakk’ olarak duyamayanlar bile
bu tonda bir akorla duyuyor da gene duyuyor! Akortsuz zihne akor nece!
Bu işaret üzerinden artık sadece Mümin olacak olanlara duyuruluyor
Böylece ulaşıyor gerçek.. ilgili kısmetlilerine, salihlere, sıddıklara, aşıklara!
Bu söz her an söylenmekte. Duyan beri gelsin!
Kim söylüyorsa da söyleyenin de haberi yok artık!
Bundan sonra artık söyleyenin de haberi olmayacak ne söylediğinden…
Yani ‘sen bunu söyledin’ diye o söyleyene hatırlatması yapılamayacak hiç!
Hele ki hiçbir müşrik o tarihten beri bunu ne duydu ne de duyacak!
Bu, o tarihte tek bir örnekti! İşiten kulak için de, duyuran dil için de…
Böylece bu müjde halk’a duyurulmuş oldu! Duyuruldu mu? Duyuruldu!
Bir daha böyle bir tekrar olmayacak! Gerek var mı? Gerek yok!
Mesele ayan beyan müjdelendi!
Konuyu şöyle dürüp noktalıyoruz:
‘En el Hakk’ nidadır, duyabilene bir müjdedir
Bu müjdeyi kınayanlar, ama her gün şöyle diyorlar da haberleri yok:
“ben ilahım(?)”
“ben ilahım(?)” Evet, ilahsın da “LA’dan KASTIN NE?” Bütün mesele bu!
Müşrikler hariç her varlık ‘En el Hakk’ diyor. Sor bakalım sarıçiçeğe!
“Annem-babam topraktır” kısmı, RüTÜK’tendir RüTÜK’ten
Dost Emre’nin kendi sansürü!
‘En el Hakk’ sözü, hadisi kutsidir. Hadisi kutsi sadece nebilere has değildir
Elçiler de kutsal hadiseyi yaşar ve yaşatırlar
Allah Rasulü Muhammed, hem normal insana, hem erdemli-arif insana
hem kendinden sonraki elçi düzeyindeki veli kullara ayrı-ayrı örnektir
Kendinden sonra ‘artık gelmeyecek olan nebilere!’ örnek değildir, iyi anla!
Hadisi kutsi denen hitabın mana ve söz dizilimi doğrudan Allah’tandır
Doğrudan Allah’ın hitabına delil olarak birinci şahıs zamirleri kullanılmıştır
“Ben” diye başlar, “Bana” diye başlar ya da ifade içinde doğrudan yer alır
“Ey Kullarım” diye hitapla başlar
Bilindik ve itilafı olmayan bir-kaç kutsal hadisten örnek verecek olursak:
“Bir kulum bana yaklaşırsa (sevgime ve rızama kavuşursa)
ona sesleri duyurur ve saklı şeyleri gösteririm*”
“Oruç benim için tutulur. Onun karşılığını ben veririm*”
“Beni zikreden hatırlayan kulumla birlikteyim*”
“Ey dünya! Bana hizmet edene hizmetçi ol!
Sana hizmet edene güçlük göster*”
“Bütün dinler içinde, İslamiyet’i seçtim*”
“Ey Rasulüm! Sen olmasaydın, hiçbir şeyi yaratmazdım*”
“Ben gizli bir hazine idim. Bilinmeyi murat ettim
Bilineyim diye mahlukatı halk ettim*”
Bu söz ve konuşmaların içinde ‘ben Rabbım, ben Hakk’ım’ ziyadesiyle vardır
Bu müjde ve uyarıları en sevdiği nebisi ve rasulü Muhammed’ten söyleyen,
bu dudaklardan “BEN/BANA” diye başlayarak hitabeden Allah,
Muhammedî yoldan giden sonraki rasullerde de ‘hitaba imzasını’ atmıştır
Kendisinden sonra nebi gelmeyecek olan dost Muhammed, dostlarına
‘kutsal hadiseler yaşa(t)maya’ örnektir. Ya kime örnektir, meleklere mi?!
En el Hakk, hadisi kutsidir. Hadisi kutsi, sadece nebilere has değildir
Elçiler de kutsal hadiseyi yaşar ve yaşatırlar! Muhammedilere yakışır
Onlara selam ve salat olsun
En-El Hakk demek ‘benden başka ilah yok’ demektir
Bunu kulunun dilinden söyleyecek tabi ki. Ya ney ya?
Sözlerini (hani yazdırıyor da) söyletmesin mi bir de ilaveten?
‘Benden başka ilah yok’ demek sanatın sırrıdır
‘Ben kimim’ diye sormuştu. Ben de ona ‘ne olmayı istersen osun’ demiştim
Evet “Ne olmayı istersen o sun” Fakat Allah olmayı isteyemeyeceksin!
Çünkü öyle bir istek, kimseye verilmedi. Bir gün bu istek sana sunulursa şu:
O’nun nasıl bir şey olduğunu idrak edemeyenler
‘O’ Olmayı (örtülü bir talep edişle) işin sadece cezbesine atlayıp kaybedecektir
Sen işte bu sözümüzü hatırla! Böyle bir ‘isteniş’ hiç kimseye verilmedi
Allah Allahlığını en sevgili Muhammed’ine bile vermedi
Evet “ne olmayı istersen o sun”
Ben O’yum diyen, yahut “sen ‘O’sun” diyen Maharaj ile dost Muhammed’in
ilişkisi ve (özellikle) aradaki farkı ortaya nasıl koyuyoruz, burası çok mühim!
Biri son nebi, son nida, diğeri son nebinin yoluna inanmamış, onu seçmemiş
başka bir inanç… En kestirme anlatımı bu!
Burada bize denilse ki “bizler İslam’a ve Muhammed’e inanmıyoruz
Peygamberliğe de inanmıyoruz… O zaman nazik şekilde
‘senin yolun sana, benim yolum bana’ demeyi seçmek en makul ilişki
Fakat Muhammediyim deyip de Maharaj’dan şekillenmiş yolla gidişat olmaz
Derinlerimde neler gördüm, nelerle karşılaştıysam tecrübelerimden inşa,
hayat dökümanlarımı paylaşıyorum
Mesela N. Maharaj nasıl biri diye sorsak bazı sevenlerine, mütefekkir derler,
filozof derler, vs. Tamam da ben sırf böyle bakmıyorum
Çünkü N. Maharaj, ‘papirüs kafa’ biri değildir. Hakikat sahasına girmiş ve
tespitlerini yazmıştır. Kendi gerçeğini şu veya bu şekilde görmüştür
İyi de acaba kitaplarını okuyanlar, bu hakikat sahasına girebilmişler midir
ya da girseler de bakalım ki ne yaşadılar?!
Yazılarımız dikkatle okunsa hakikatin iki giriş kapısı olduğu gayet bilinir
Yani yapıcı ile yıkıcı aynı hakikat sahasını müşterek kullanırlar,
müşterek hareket ederler. (Kanımca) hakikat ehli olmak,
kati şekilde (yapıcı taraftır) iddiasını taşımaz
Yapıcı da yıkıcı da işşu hakikat (yani kendi gerçeğiyle yüzleşmek) sahasında
müşterek bulunurlar. Tarafları adına yaşar dururlar, nihayete kadar
Yıkıcı tekeller, Osho-Maharaj vb.lerinin, Kuran anlayışından farklı olmadığını
söylemeye çalışsalar da ama (ömürde en büyük karar için)
peki (ortada) niçin İslam’ı seçmemek yönünde karar kullanan bir Maharaj var!
Niçin Muhammed değil de Maharaj ya da Osho?
Mademki “Kuran’la aynı şeylerden söz ediyor N. Maharaj!”
Yani Geylani ile, Arabi ile Mevlana ile vs. aynı levellerden bahsediyor; peki,
o halde biri niçin kitabının adına ‘Mesnevi-Gaybın Fethi vb.” demiş de, öteki:
Ben O’yum inancını (ki büyük tuzaktır) Bu başlığı niçin sürekli öne çıkarmış?
Kaldı ki aynı konuyla gelmiş-geçmiş bütün erbap ilgilendi
Zaten mesele “sen O’musun değil misin?” Bütün temel daire bu olduğu için
bizim bu hususu düze çıkarana kadar ilgilenmediğimizi,
kim neyimizden neyi anlar da nasıl iddia edebilir?
‘Ben O yum’ ile ‘La ilahe illallah (benden başka ilah yok)’ ve de ‘En El Hakk’
İfadelerinin birbiriyle ilişkisine bakalım
Mansur’dan “En El Hakk” dendi
Fakat yazılarını “Ben O’yum” başlığı altında toplamadı! Bunlar ince ayrımlar
Çok ciddi şeyler
Enel Hakk Nidası DİVİTLE YAZILMAMIŞTIR, “Bir ‘AN’da” Söylenmiştir
Gövdenin şuurundan söylenmiştir
Ben O’yum sözü ise ‘yazılıp kayda geçirilmiş olarak’ her an söylenmekte!!!
Şuurun gövdesince yazılmıştır. Çok fark var
Birinde ‘söyleyen, söyletence bir şuura geçmiştir’ Daha başka söyleyemez!
Diğeri ise “Ben O’yum”u YAZARAK (yazmak ve neşretmek suretiyle)
kendini hep aynı noktada kayıt altına almıştır. Arada çok fark var
Daha da ne farklar, ne farklar…
Batı emperyalizmi, Tıpkı Osho’yu kullandığı gibi, Maharaj ve
birçok karışık figürlerden-dinlerden-Brahmanlar’dan-Budalar’dan
çağı karanlıklara sürüklemek için yığınlara bir ordövr yapıp sunar bunlardan
Birçok şey söylenebilir ama! Siz hiç O oldunuz mu? O olmuş gibi
gösterildiğin bir hakikat yaşadınız mı? Yaşadıysanız şiddet derecesi nedir?
Çünkü bu bir tezgahtır, bu tezgahın sarsıntısı atlatıldıktan sonra,
durumun hiç de öyle olmadığı derhal öz-bilinçten müjdeyle açılır
Savunulacak şeyler, papirüs kitaplarında yazan cümleler değildir
Aradığın hiçbir şey orada değil! Bulamazsın demişti bir dost/ Tebrizi…
O olun görüşelim. Ya da “Ben O’yum” diyen gelsin, denilmesin mi şimdi buna?
Gelsin ama sömürüyü ‘kaldırıp atsın’ şu sömürüçlerin elinden, öyle değil mi?
Zaten “Ben ‘O’yum” deyip de bunu sadece yazarak neşredeceklerine,
zahirindeki Asya’ya Hint’e vs. uygulanan sömürünün karşı hareketi olalardı!?
Şaşkın ve yetersiz Tibet Rahiplerinin, (çağa tepkisiz kalmaları sebebiyle)
bölgeleri saran zulümler karşısında ‘bir hareket olarak’ pratik koyalardı!
Bir Malcolm X, Boksör M. Ali kadar, zahirde de bir duruşun içinde olmayan
‘NEW AGE’in “mistisist memurlarıyla” insanlık aydınlığa çıkamaz
Bu tip yapılar, Che Guevara örneği gibi kullanılır da tişört malzemesi olurlar
Fırıldak gibi döndürülen şu kapitalizmin çarklarında
Daha ne çok farklar var!
Bu manipülasyonların temelde kalkış noktası İNSAN’ı kabul etmemektir
Che olsun, bu rahipler olsun, şu dönen fırıldağın mistik militanları yapılmıştır
Muhammed, insanı kabul etmenin yani Adem’e secde etme emri nihayetidir
Muhammed* kabul edilmedikçe secde gerçekleşmemiş demektir
Yeryüzünde (gövdelerde-zihinlerde-kurallarda) fitne kalkmamış demektir
İsimler üzerinden bir tuzağa çekilmek istenen kitleleredir şu sözümüz:
Bunlara el bağlayan kişiler, ‘kendileri sanki insan aşıklısıymış’ gibi zandadır
Kendilerini kilitleyen gerçekler karşısında ortaya çıkan tepeden bakmalarla,
kendinden olmayanı aşağılayıcı tutumlarıyla döküldüklerini tüm dünya izler
Sadece kendilerini bilmez bunlar, her şeyi bilirler de! Şu spiritüalistler
İnsandan üstün bir varlığın olduğunu, yığınların kafasına sokmak için
UFO masalı uydurulurken bu amigolar, masalları tespitsiz, şuursuz savunur
Bu hususta öğrenebilecek bir şeyimiz kalmamış, daha açık nasıl söyleyelim?
“Masonizm, İnsan’dan daha üstün bir varlığın yaratılmış olduğuna inanmak
ve bunu kabul ettirmektir” demişiz. Herkes de tarafını seçmiş
Muhammed bir beşermiş?!*¹
Muhammed beşer ise İnsan nerede? İnsan beşer ise Allah nerede?
Varlıkta istasyonlar, o varlıkta ortaya çıkan esmanın özünü bağlayabilir mi?
Etaplardan birine verilen sıfat, etapların sonuna tabela olabilir mi?
Muhammed bir beşermiş? Hangi etabı konuşuyon aloo!
Allah der: “Ete kemiğe büründüm, BEŞER diye göründüm!”
O zaman beşer midir?
Kulluk, ilahlığın kreksiz olanı olup Allah’tan LİSANSLI ilahlıktır*²
Bu konu daha önce hiç böyle anlatılmadı, anlaşılmıştır evelallah
/Okyanusta Şadırvan. 2016-2020
_______________________________________________________
(*1) Niçin SAV Demiyor Muşuz?
(*2) SPARTAKÜS Ben Olurum! “La İlahe İllallah”
İlgili Yazılar
Hakimiyet Kayıtsız Şartsız İnsandadır
KADER Nedir? Doğru Anlaşılmalı
Farz Olan HACI OLMAKTIR
‘HİÇLİK’ Olur mu? Ne Hiçliği?
MEZHEP Nedir? Mezhep ve Anlayış İlişkisi
Her Kişiye Özel Din /Adalette Sanat Budur
BİLGİ Nedir?
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
NECE? Bir İnsanı Tanımak İsterseniz Gündelik Dilden Konuşmasını Ölçü Alın
İNSİCAM (2) Senin Sana İrşatın, Sana Hidayet Olur! (Özet Yazı)
ŞİRK Nedir? İyi Anlayalım!
ASIL HURAFE Nedir?
PAPİRÜS Nedir? VAHİ Nedir?
PAPİRÜS 2 – Ahir Zaman
“BEN SANA GÖRE OLAYIM!” NE DEMEK?
PAPİRÜSTEN kastımızı anlamayanın İNANCI BATILDIR
Siyasal İslamın Şirkle Bağlantısı
Kelimelerde ayrıntı için Şadırvan Kavramlar Sözlüğü
Index
Toggle