Fikirsiz akıl olamaz. Çünkü akla doğru yolculuğa çıkmanın ilk bileti fikirdir
Taşınan fikir ve inancın, gerçeğe uygun olup olmaması,
doğrusu-yanlışı pek önemli değildir. Çünkü doğru, baştan bilinemez
Bir şeyin doğrusundan ziyade dürüstlüğü daha işlevseldir
Hayat birçok yanlışımızın dosyasını,
henüz kapısı açılmamış bir mahkemede yüzümüze vurmaz
Ama dürüstlükte insanın kendine hesap veriş serüveni,
şu ‘bildik mahkemelere çıkarttığımız cüsselerimizin’ yaşadığı sıkıntıların
hiçbirine benzemez
Dürüstlüğe özen göstermek, doğrunun kapısını açar. Ancak diğer şekilde,
doğruyu hangi niyetle neye malzeme yapacağımızdan henüz emin olmadan
dürüstlük temel alınmaksızın üzerimize duruma göre maskeleyebileceğimiz
türlü doğruları, vitrinlerden seçip alır gibi ‘kabulsüz-gönülsüz’ taşıyabiliriz
Akla ulaşımda ilk bilet, rötar görmüştür böylece
Bu durum, ciddiyetsizlikte önemli bir körlüktür ve nedeni şu:
Fikri, ‘arayan taşır/kullanır’ rötara uğratmaz ve bu arayış, aklın yoluna düşer
Tutarlılığı çalışmayan birey, dürüstlüğün hız ve kabiliyetini bilemediğinden,
bir doğruyu üstünkörü bir aceleyle adeta ‘kafesler gibi’ seçer
Kendisi doğrunun huzurunda değilken doğru ‘onun kafesindedir’ ne tuhaf!
Kafesteki doğru ne yapsın ki ne yapabilir? Bunlar,
fikirsel etkileşim içersinde şartlanıp ön-fikirden uzak yaşadıklarından dolayı;
bunun ilersine geçip fikirlerini sergileyemez, dolayısıyla kullanamazlar
Kullanılmayan bilet, rötar şansında bile değildir
Kullanılmayan şeyin taşınması tuhaf olur
Zamanla bu şeyin taşınması da önemini yitirir
Taşınması bitmiş fikir, aklı aramaz olur artık
Övünerek ve bir gün medet umacağını düşündüğü peş peşe bilgi(!) edinimi,
kesin bir hüsranı kendisine ören taşlardır ne yazık! Şartlanmanın şartı budur
Eğer ki insan, kendi yaşamasının şartını bilemeyip bilse de kabullenemeyip,
bu ortamını oluşturmak mücadelesi vermezse
adeta önüne atılmış şartların ortamında amacını yitirir/bilemez
‘Yok da olup’ gidemez de… Yok’u kim ne yapsın?
Türlü yaşantılarda yaşattırılır, mecbur olduğu kendi hayatını yaşayamaz
Bu işin hikmeti, akibeti budur
Yazık ki ‘sade bir esasla öz şarta bağlanmış’ hayat doğrusunu reddetmemiz,
bunun yerine tercih ettiğimiz ‘çetrefilli şartları yüklenme hevesimize’
daha esrarengiz bir karizma katıyor niyeyse, bu sanki bir hünermiş gibi!
/Okyanusta Şadırvan. 2008
_______________________________________________________
İlgili Yazılar